“Yüz karası değil kömür karası,
Böyle kazanılır ekmek parası.” -Orhan Veli Kanık
Öncelikle, SOMA’daki maden faciası hakkında birkaç şey söylemek istiyorum.
Acımız derin, yüreğimiz yanıyor. Hepimizin canı acıyor, yastayız. Soma’da ölen tüm işçilerimiz için Allah’tan rahmet, yakınlarına baş sağlığı diliyorum.
Bölüm yükleyip yüklememek arasında kararsız kaldım, şu sıralar o kadar üzgünüm ve moralim bozuldu ki eğer bölüme daha önce başlamamış olsaydım yazamazdım. Küçük bir kısmı kalmıştı ve bunu bugün bitirdim. Kafamı dağıtmam gerekiyordu. Umarım anlayışla karşılarsınız, bu olaylar üzerine bilgisayarı açamadım bile.
UMARIM, ölümün kader sayılmadığı, insanların borçlarını ödeyememe korkusundan can pahasına işlerde çalışmadığı, anayasada bulunan protesto hakkının katledilmediği, kalem müdürlerinin insanları yerde tekmelemediği Türkiye’yi hep birlikte görebiliriz… Başımız sağolsun...
Nasıl “iyi” okumalar dileyeceğimi bile bilmiyorum, dilim varmıyor… Umarım beğenirsiniz arkadaşlar.
Yeni gün, sıcak ışıklarıyla beni uyandırırken aklımda birçok soru vardı. Yine de kısa bir süreliğine mayışmıştım, ne kadar stresli olursam olayım yaşadıklarımdan sonra uyumamam mümkün değildi.
Beynimi yokladım. Sanırım dün çatışmaya girmiştim. Bileğimdeki sargı izi hatıramı doğruluyordu.
Daha sonra, Daniel ile konuştuklarım aklıma geldi. İlk defa bana yakın davranmıştı. Neden?
Çünkü ağlamıştım.
İlginçti, bunu onu konuşturmak için yapmıştım ve işe yaramıştı. Daha kötüsü, uzun süredir ilk defa ağlamıştım.
Bir parantez daha açtım. Aslında ağlamak o kadar önemli değildi. Çok yapmasam da ağlamak normal geliyordu. İsteseydim yalnız başıma ağlayabilirdim. CIA’deki ilk iş günümde topuklu ayakkabımın topuğunu zavallıca kırdığımda, sınavları üst üste veremediğimde, sevdiklerimi kaybettiğimde ağlayabilirdim. Ağlamamak benim tercihimdi. Bu sadece…
İlk defa başka birinin yanında ağlamıştım.
Gurur kırıklığının yanında bir rahatlama duygusu hissediyordum. Bu çok hastalıklı bir düşünceydi ama kendimi yalnız hissetmemiştim. O benim sadece işimdi ve bunu kullanıyordum.
Kendime çeki düzen vermeliydim.
Üzerime düzgün şeyler giydim ve göz makyajımı yaptım. Far kullanmaktan nefret ederdim, sadece kalem kullanmıştım.
Aşağı inerken biraz da olsa ilerleme kaydettiğimizi düşünüyordum. Tek ihtiyacımız olan biraz konuşma ve nasıl hissettiğini anlamamdı. Korkmamaktan korkuyorum, demişti. Neden korkmadığını anlayamıyordum. Belki de yaşayacağından ümitliydi.
Aşağı indiğimde onu kahvaltı hazırlarken bulduğumda şaşırmıştım. Bir süre sessizce inceledim, tabaklar hazırdı, mutfaktan krep kokusu geliyordu. Midem guruldadı.
“Hey,” dedim ona seslenerek.
Dönüp baktı, krepi pişiriyordu. Üzerine önlük takmıştı ama bu komik duruyordu. “Günaydın,” dedi normal bir sesle.
“Ne zaman kalktın?” dedim masanın etrafında dolaşarak. Kahvaltı için uğraşmış olmalıydı.
“Yaklaşık bir saat önce,” dedi tavadakini tabağa koyarken. Özenle tabağı masaya yerleştirdi, içinde gizli bir aşçı ruhu falan mı vardı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Kedi
Action[Acemi Casus karakterlerinden Chery'nin hikayesidir] Chery, Amy'nin kurtulması için diğer ajanları sahte bir görev üzerinde göstermiştir. Bu başarılı olmuş, Amy kurtulmuştur. Her şey düzene girdi sanılırken, Aylar sonra... Chery'nin evrakta sahtecil...