Jongin, gece yarısı uykusundan uyandı. Komutanını ve onun ihanetini görüyordu sürekli. Askerliği bırakalı çok olmuştu ama geçmişi bir türlü kendisini bırakmıyordu.
Üzerine geçirdiği kıyafetleri ile, tapınağın bahçesine attı kendisini. Temiz havayı içine çekerek, gökyüzünü inceliyordu. Gökyüzü... Jongin, küçük kızın güneşe ne kadar çok sevgi beslediğini anımsadı. Bu ona ufak bir tebessüm bahşetmişti.
Küçük kızın, içinde kötü bir ruh barındırması ailesinin ona kötü davranmasına sebep olmuştu belli ki. Babası dışında kimse onunla ilgilenmemiş, annesi onu hor görmüş diye iç geçirdi Jongin. Şimdi, yine nefesi daralıyordu. Savunmasız, masum kişilere karşı yapılan her bir atak Jongin'i sinir ederdi.
Belki de güneşi sevmesi, onu aydınlığa çıkarttığı içindir. Gece onu, korkutuyordur diye söylendi Jongin.
Ne yapmalıydı? Küçük kızı da kendisi gibi uyandırıp, gecenin güzelliği ile tanıştırmalı mıydı? İstemsizce adımları onu küçük kızın kaldığı yere doğru götürüyordu.
Jongin, iki saniye için de olsa küçük kızı inceledi. Biçimli kaşları, kavisli dudakları... Kusursuz görünüyordu. Kötü bir ruh, ele geçirmek için muhteşem bir beden bulmuştu. Küçük kızın kıkırtıları canlandı zihninde. Tebessümüne engel olamayarak yavaşça kızı dürttü.
Küçük kız, korkuyla yerinden sıçradığında gördüğü esmer ten, korkusunu geçirmiş hatta onu gülümsetmişti.
'' D-d-daha g-gece? ''
Soran gözlerle, arkadaşına bakıyordu. Jongin gülümsedi.
'' Sana gecenin ne kadar muhteşem olduğunu göstermek istiyorum. ''
Küçük kız, kalkmak istemiyordu yerinden. Gece onu yutacak gibiydi. İstemiyordu işte!
Dudaklarını büzüp, kollarını birbiriyle kavuşturdu. Kesinlikle buradan kalkmayacaktı!
'' İnat etme. Bu gecelik senin güneşin ben olacağım, seni koruyacağım. ''
Jongin, gülümsemişti.
Küçük kız, gülümsemeleri seviyordu ama Jongin'in gülümsemesi, şimdiden favori gülümsemesi olmuştu. Konuşmak için kendini zorlamadı ve kendisine uzatılan elleri tuttu.
Jongin, hakimiyeti kendisi yakalayabildiği için mutluydu. Küçük kızı avluya çıkartıp yıldızları gösterdi.
'' Kusursuzlar ve yıllarca oradalar... Muhteşem değil mi? ''
Jongin, göğe bakarak konuşmuştu. Yandan attığı bakışlarıyla küçük kızı gördüğünde; Onun da gözlerini yıldızlara diktiğini anlamıştı.
Küçük kız, zaten büyük olan gözlerini daha da büyütüyor, hayranlıkla gökyüzünü inceliyordu.
'' K-k-kusursuz.. J-j-jongin g-g-gibi. ''
Jongin, küçük kızın iltifatı karşısında gülümsemişti. Normal insanlar, birbirlerine iltifat etmeyi sevmezlerdi. Küçük kız, özel biri diye iç geçirdi. Normalde, isteklerimizi veya şikayetlerimizi bağırarak ve o kişiyi kırarak gerçekleştiririz diye düşündü. Ama küçük kız, hep nazik ve kibardı. Herkesi arkadaşı sandığı, ona ait bir dünyası vardı.
'' Burada mutlu musun? ''
Jongin, ilgiyle kızın cevabını bekliyordu. Küçük kız korktuğu için, uzun bir süredir ruh çıkarma işlerine de girişmemişti. Üstelik, kötü ruhu da görmüyordu. Yanında olduğu kişi, kesinlikle masum küçük bir kız çocuğuydu. Aksini düşünemezdi bile. Bu yüzden de onu yeniden korkutmaktan çekiniyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JONGIN OC ︱1550. ✔
FanfictionTarih:1550. Sen, Tarihteki ilk zihinsel engellilerden biriydin. Jongin ise, Şamanlığı; Konfüçyanizme karşı korumaya çalışan son insan. Tek bir sorun vardı, senin kötü bir ruh olduğuna inanıyorlardı. ︱Bitiş: 17.11.2017 ︱