Jongin, endişeli bir şekilde hazırlanıyordu. Torbasında sakladığı, en değerli hanbokunu giyinmişti. Sabah, banyo da yapmıştı. Tedirgin bir şekilde tapınağı dolaşıyor, etrafı temizliyor ve ayin odasını da sanki her gün ayin yapılıyormuş izlenimini vermek için yeniden düzenliyordu.
Bütün bunlar olurken, küçük kız ne olduğunu bir türlü anlayamıyordu. Jongin'in, neden bu sıradan insana bu kadar önem verdiğini kavrayamıyordu bir türlü. Kralın, kendisini ölüme götürmeye çalışan adam olduğunu anlamıştı. Çünkü, idam günü o adama ''Kralım! '' diye seslenildiğini işitmişti. Bunun, tesadüf olmayacağına inanmıştı.
Jongin, kendi işlerini bitirince, küçük kızın yanına uğradı. Küçük kızı göz ucuyla süzdüğünde, giyinmediğini fark etmişti.
'' Bu halin ne? ''
Jongin, endişeyle küçük kıza bakıp söylendiğinde küçük kız şaşkındı.
'' N-ne v-var? ''
Jongin, yeniden odalara girip bir şeyler buldu. Geçen gün, kıza aldığı hanboku ve süslü tokayı getirdi.
'' Bunları giymelisin tamam mı? Bir de... Dediğim gibi, yemek yenildiği zaman şimdilik sen yeme. Ve saygıda kusur etme. İkimizin, yeniden burada yaşaması buna bağlı. Anlıyorsun değil mi? ''
Küçük kız, kafasını bir aşağı bir yukarı sallamıştı.
-
Bekleyişlerin sonunda, 20 kişilik bir kafile tapınağın içerisinde yerini almıştı. Önde kral ve kraliçe arkalarında da hizmetlileri vardı.
Jongin, kral ve kraliçenin önünde eğildi. Küçük kızın, dikildiğini görünce bacaklarına vurmayı ihmal etmemişti. Küçük kız, hayranlıkla kraliçeyi izliyordu. Taşlı ve kırmızı kabarık hanboku, kraliçeye çok yakışmıştı. İpek gibi görünen saçları, düzgünce örülmüş ve toplanmıştı. Yumuşak ve gür bir saç diye iç geçirdi küçük kız. Yanakları al al; Dudakları vişne renginde ve parlaktı. Kraliçe, kendisine korkusuzca bakan bu küçük kızdan korkmuştu. İçinde, kötü bir ruh olduğunu biliyorlardı ve kendisiyle korkusuzca göz teması kuruyordu... Kraliçe, bir an için yaptığı tüm entrikaların ortaya döküleceğini hissetti.
Jongin, korkuyla gözlerini yummuştu. Küçük kız, büyük bir felaket getirmek üzereydi. Yandan bakışlarını, küçük kıza gönderdiğinde küçük kız denileni yapmış ve eğilmişti.
Kral, küçük kızın neden bu kadar uzun süre beklediğini merak etmişti. Kralın buraya gelme sebebi belliydi. Şamanlığı tercih eden bu aptal çocuğun, kötü ruh tarafından ele geçirilmesini izlemek istiyordu. Amacı alaya almaktan başka bir şey değildi.
Onları önemsediğimi düşünüyor, bir de yeni kıyafetler giymişler diye düşündü kral. Kahkaha atmak istese de bu isteğini bastırdı.
Jongin ve küçük kız yeniden doğrulmuşlardı.
Küçük kız, bu sefer de bakışlarını krala dikmişti. Kırmızı ve altın sarısı kaplamaları olan bir kıyafetti bu. Nasıl da gösterişli diye iç geçirdi. Tel tel olmuş sakalları vardı. Kafasında, kral olduğunu belli eden süslü bir taç vardı.
Arkadaki kafilenin hepsinin kıyafetleri aynıydı. Birbirlerinin kopyası gibi duruyorlardı. Peki neden sadece kral ve kraliçe, bu şekilde giyinmişti?
Jongin, küçük kıza kaş göz işareti yaparak göz temasını bozmasını anlatmaya çalışıyordu. Kral, kendisi üzerinde gezinen bakışlardan rahatsız olmuştu. Üstelik bunu, içinde kötü bir ruh barındırdığı söylenen biri yapıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JONGIN OC ︱1550. ✔
FanficTarih:1550. Sen, Tarihteki ilk zihinsel engellilerden biriydin. Jongin ise, Şamanlığı; Konfüçyanizme karşı korumaya çalışan son insan. Tek bir sorun vardı, senin kötü bir ruh olduğuna inanıyorlardı. ︱Bitiş: 17.11.2017 ︱