-Yirminci Bölüm.

997 113 204
                                    

Cariye Song Nam, bugün oğlunun düğününü gerçekleştirecekti. Sarayın bahçesi, halka açılmıştı. Otuz bin nedime, bugün ve ertesi gün için uğraşıyordu. Çeşit çeşit meyveler ve ülkelerine özgü yemekler sarayın avlusundaki devasa masada yerini almıştı.

Gösterişli, kırmızı işlemeli örtü masaya yerleştirilmişti. Oldukça ihtişamlı bir gösteriydi bu. Masanın üzerindeki yiyecek ve içeceklerin bolluk, bereket getirdiğine inanılırdı.

Kraliçe ve kral kendileri için yapılmış tahtlarındaydı. Onlara ulaşmak için büyük bir merdivenden geçilmesi gerekiyordu. Kraliçe ve kral tören kıyafetleri olan altın yaldızlı kırmızı hanboklarını üzerine geçirmişlerdi. Kraliçe, altın tokasını ilk kez saçındaki örgüye bağlamıştı.

Bugüne özel, cariye de onların bir altındaki tahta oturma şansı elde edebilmişti. Yeşil hanbokunda, bugüne özel altın yaldızlı işlemeler vardı. Onları hep giyebilmeyi ne çok isterdi... Kraldan istediği altın işlemeli saç tokasını kafasına geçirebilmişti.  Halk, belli bir yere kadar  içeri girebiliyor ve görebiliyordu bu ihtişamı.

Kral, oğlu için hiçbir masraftan kaçınmamıştı. 

Ye Seul, tanrının kendisi için böyle bir plan yaptığını tahmin edemezdi. Ölmeyi beklerken, karnına mucize bir bebek yerleştirilip sevdiği adamla evleneceğini bilemezdi...

Yu Ri'nin, gün boyu sinirle kendisini azarlamasından korksa da artık o bir anne sayılırdı. Tanrı biliyor ya öğrenene kadar hiç de anne gibi hissedememiş, vücudundaki gelişmeleri gözlemleyememişti. Şimdi, karnında kendisinin ve sevdiği adamın parçası olduğunu bilmek onu biraz değişik hissettiriyordu... Her şeyi yapabilecek kadar güçlü ama savaşamayacak kadar da yorulmuş gibi bir histi bu. Sabahtan beri uğraşıldığı için saçıyla, canı yanıyordu. Chingong şeklinde yapılan saçları güzel dursa da zahmetliydi. Al al yanaklara sahip olabilmek için koca koca kazanlarda kaynatılmış bitki özleri yumuşak darbelerle kendisine boca ediliyordu.

Kendisini bir prenses gibi hissetmesi gerekirken gibisi fazlaydı. Bugünden sonra, nedime değil de bir prenses olacaktı.

Kırmızı ve üzerinde kuzgun işlemeleri olan Jeogorisini yardımcıları giydirdi. ( Ceket ) altına ise ucunda altın yaldız baskısı olan  Chimasını giydi. (  Etek ) 

Kendisine ait bir evi olmadığı için sandukayla buraya getirilememişti... Ya da ailesini selamlama, gelin evinde kalma ve bohça hazırlama seremonilerini yapamamışlardı.

Ailesi onun bir prenses olduğunu göremiyordu. Ama yine de mutlu hissetmişti Ye Seul.

Ve belki de ailesinin, uygunsuz bir prensten hamile kaldığını öğrenmemeleri daha iyiydi. Ona, bir insan gibi davranmayan bu prensi öğrendiklerinde kızlarını geri isteyecek kadar gururlu bir aileydi kendi ailesi.

Cariye ve kral, ülkenin en iyi sihirbazlarını ve dansçılarını tutmuşlardı. Gün boyu asılı olan süsler ile şenlik gibiydi bu yer. Sihirbazlar gösterilerini gerçekleştiriyor sonra sırayla gisaengler dans ediyordu.

Davul gösterileri gırla artarken Geleneksel Kore Müziği enstrümanları sarayın avlusunu etkisi altına alıyordu. Bu melodi, herkesi kendisine hayran bıraktıracak bir eşsizlikteydi. 

Çeşitli desenleri içinde barındıran resim tabloları, gelenlerin bakması için sarayın duvarlarına asılmıştı. Geleneksel çiçekleri olan Mugunghwa ve desenleri kendisini oldukça belirgin gösteriyordu bu tablolarda. 

Cariye, yazarlarla özel olarak konuşuyordu. Yaşlı, kırmızı tören elbisesiyle elinde tuttuğu mürekkep ve defterine yazı yazmakta olan adam; Cariyenin bitmek bilmeyen isteklerini artık dinlememeye başlamıştı.

JONGIN OC ︱1550.   ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin