Kapı aniden açılınca irkilerek o tarafa baktım. Efkan bütün harikalığıyla kapıda duruyordu. O da üzerindeki spor kıyafetleri çıkarmış, yerine siyah takım elbise giyinmişti. Takım elbise ona gerçekten çok yakışıyordu.
"İşin bittiyse gidelim." dedi ve ellerini pantolonunun cebine soktu.
Son kez aynaya bakıp "Evet bitti." dedim. Yanından geçip gidecekken kolumdan tutup durmamı sağladı ve elini elime sabitledi. O bunu yaparken ben elimizden gözlerimi ayırıp ona baktım. Efkan ise sadece önüne bakıyordu. O böylesine hissiz hareketler yaparken ben neden bu adamın her hareketinde heyecanlanıyordum? Bu gerçekten sinir bozucu bir durumdu.Merdivenlerden inerken gözlerim sahte aileme takıldı. Sözde annem ağlıyor babamda ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Oyunculuklarına hayran kaldığımı onlara bir ara söylemeliydim.
Diğerlerine baktığımda mutlulukla parlayan irisleri bizim üzerimizde geziniyordu. Tabi diğerleri dediğim Mihriban hanım , Nedim dede , Veysel bey ve Efkan'ın dayısı. Aslı hanım ve çocukları hiç mutlu gözükmüyordu.
Aklıma birden Efkan'ın ailesi gelince anlık bir duraksama yaşayıp etrafa iyice bakındım ve sonra yürümeye devam ettim. Oğullarının düğününe gelmediklerine göre vefat etmiş olmalıydılar.
bir kaç iltifattan sonra herkes bahçedeki kurulu alana çıktı. Biz ise havuza açılan kapının orada bekliyorduk. Gelmemiz anons edilince yüzüme yerleştirdiğim sahte mutlulukla beraber çıktık evden. Herkes alkışlamaya başlayınca şaşırmadan edemedim. Bir avuç insan nasıl bu kadar fazla ses çıkarıyordu. İçeride görmediğim birkaç insan daha vardı havuz başında. Efkan'ın arkadaşları da buna dahil.
Bize ayrılan masaya oturup nikah memurunun gelmesini beklemeye başladık. Ortamda hafif bir müzik çalarken, insanlar ikramlardan yiyerek sohbet ediyorlardı. O sırada bende insanları inceliyordum. Sahte anne ve babam dışında tanıdığım kimsem yoktu düğünümde. Bu biraz üzücüydü gerçekten.
Birkaç dakika sonra nikah memuru geldi, klasik konuşma yapıldı, imzalar atıldı ve alkışlar tekrar havada uçuştu. Müzik değişince, tanımadığım birkaç insan ortaya geçip romantik bir dans sergiledi. Mihriban hanım Efkan'ı, beni dansa kaldırması için uyarmıştı ama onun kâle aldığı söylenemezdi.
Ve tebrikler eşliğinde, yavaş yavaş düğün sona erdi, insanlar dağıldı.
Şimdide balayı için bir yere gidecektik. Tabii Efkan, gitmemek için gayet sert bir dille yengesine söylemişti ama ne fayda. Kadın gitmemiz için elinden geleni yaptı. En son Mihriban hanıma ve Nedim dedeye söyledi. Onlarda "yengeniz sizin için bir sürpriz yapmış gitmezseniz çok ayıp olur." gibi sözler sarf etse de Efkan yine reddetti. En son ben "Efkan gitsek iyi olur." dedim ve Efkan'ın kızgın gözleri tabii yine beni buldu. Benim tek amacım Mihriban hanım ve Nedim dedeyi daha fazla üzmemekti. Ve ne kadar gariptir ki benim sözüm dinlenmiş ti.
Şile'ye gidiyorduk. Veysel beyin orada oteli varmış ve Aslı hanım da bizim için, birkaç gün önceden oda ayırttığını söyleyerek emrivaki yapmıştı. Hatta bavul bile hazırlatmıştı. Neden bu kadar uğraştığı hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Üzerimi değiştirdikten sonra bavulumu alıp yavaş yavaş inmeye başladım merdivenleri. Gitmek istemiyor oluşumun yavaşlığıydı bu. Allah'tan İstanbul içerisindeydi gideceğimiz yer.
Efkan'ı daha fazla bekletmemek adına insanlarla vedalaşıp adımlarımı hızlandırarak arabaya doğru ilerledim. Bagajı açıp bavulumu yerleştirdikten sonra ön koltuğa geçip oturdum.
Efkan ile yolculuk yapmayı sevmiyordum. Hiç konuşmuyordu ve ben konuşmaya çalışınca da susturuyordu.
"Kaç gün kalacağız?" diye sordum.Şansımı denemeliydim, yoksa bu yol hiç bir şey yapmadan geçmezdi. "İki gün." dediğini duyunca şaşkın bir ifadeyle yüzüne baktım. O da, bana saniyelik bir bakış atıp önüne döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN
Romance... 'Bir kez bile yüzüme gülümsemeyen o adamı seviyorum. Gözlerime baktığında, gözlerini nefret bürüyen adamı. Ben, benden nefret eden bir adamı seviyorum. O nefret dolu gözleri, ucu körelmiş bir hançer gibi saplanıyor kalbime. Acıyor... Çok acıyor...