Huzursuzluk içimi her an kemirmeye devam ederken camdan ezbere bildiğim yolları izlemeye devam ettim. Efkan'ın annemlere gideceğimden haberi yoktu. Sanki gittiğim zaman anında oraya gelecekmiş gibi hissediyor ve buna engel olamıyordum.
"Hanımefendi inmeyi düşünüyor musunuz?"
Taksicinin sesini duyunca düşüncelerimden sıyrılıp parasını verdikten sonra taksiden indim.Yavaş ve her ne kadar istemeyerekte olsa korkulu adımlarla eve doğru ilerlemeye başladım. Babamın hafta içlerinde evde olmaması benim için büyük bir lütuftu. Annem ile konuşacaktım oda her şeyi babama anlatacaktı ve konu burada kapanacaktı. Tabii inşallah böyle olurdu.
Zile basıp otomatik kapının açılmasını bekledim. "Kim o?" Annemin diafondan sorduğu soruya "Anne benim, Elfida." dedim ve saniyesinde kapının açılması bir oldu.
Merdivenlerden çıkıp bizim dairenin olduğu kata gelince annemin, kapının pervazına yaslanmış bedenini gördüm. Boş gözlerle bana bakıyordu. "Gel." deyip kapının önünden ayrılınca ayakkabılarımı çıkartıp içeri girdim.
"Otur şuraya." Annemin eliyle işaret ettiği yere oturup konuşmaya başladım. "Anne ben onun adına sizden özür dilerim. Beni o halde görünce dayanamadı ve öyle davrandı." Tabiki de beni öyle görünce dayanamadığından değildi. Ailesi beni böyle görürse oynadığımız oyunda karışıklık çıkacağındandı ve ben de anneme böyle söyleyemezdim değil mi?
"Biz imam nikahı kıydık. Yakın bir zamanda resmi nikahı da yapacağız." dediğim şeyle ifadesiz gözlerini şaşkınlık kaplarken konuşmaya başladı. "Hani tanımadığın biriyle evlenmezdin? Ne değişti? Buldun zengin adamı tabi."
"O beni çok iyi tanıyor. Bende onu zamanla tanıyacağım ve beni çok seviyor. Anladım ki, sevilince sevmek daha güzel oluyormuş." Hayatımı yalanlar üzerine kuruyordum resmen.
Annem yüzünü buruşturup telefonuna uzanınca "Anne babamı arama lütfen. Gelir ve beni rahat bırakmaz. Sonra sen anlatırsın. Ben eşyalarımı alıp gideyim." dedim. Annem tamam anlamında başını sallayınca yerimden kalkıp odama geçtim. Her şey düşündüğüm gibi ilerliyordu. Şimdi eşyalarımı alıp gidecektim. Ne Efkan'ın haberi olacaktı nede babamın.
Bavulumun içine eşyaları yerleştirirken kapıdan gelen kilit sesiyle duraksadım. Kısa süre içerisinde kapının yanına gitmeyi akıl ettim ve yerimden fırlayıp kapıyı zorlamaya başladım. Açılmıyordu! Her şeyin istediğim gibi gitmesinden, bir terslik olacağını anlamalıydım.
Şaşkınlığım hâlâ üzerimdeyken sesimi yüksek tutmaya çalışarak "Anne aç kapıyı! Anne... Aç şu kapıyı. Ne yapmaya çalışıyorsun?" bir yandan kapıyı yumruklarken bir yandanda anneme bağırıyordum. Kapının ardında kalan annemden cevap gecikmedi "Baban gelene kadar oradasın bağırma boşuna."
Sinirden yaşlar gözüme nüfus ederken kapıya vurmaya devam ettim. Nasıl böyle bir şey yapabilirdi. Bir işimde yolunda gitse ne olurdu ki sanki?
Kapıya vurmayı kesip eşyalarımı bavula koymaya başladım. Her türlü buradan gidecektim. İster babam ister başkası gelsin. Efkan oyun bozulmasın diye beni almaya kesin gelirdi buna şüphem yoktu.
Telefonum... Telefonum buralarda bir yerlerde olmalıydı. Müge ablayı arayıp beni buradan çıkarmasını söyleyebilirdim. Efkan da buraya geldiğimi anlamazdı.
Son olarak biriktirmiş olduğum paramı sırt çantama yerleştirip fermuarını kapattıktan sonra bavulumu da kapatıp telefonumu aramaya başladım. Dolabın içine, çekmecelere, yatağımın altına-üstüne, kitaplığıma; anlayacağınız her yere baktım ama bir türlü telefonu bulamıyordum.
![](https://img.wattpad.com/cover/105252619-288-k794876.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN
Romance... 'Bir kez bile yüzüme gülümsemeyen o adamı seviyorum. Gözlerime baktığında, gözlerini nefret bürüyen adamı. Ben, benden nefret eden bir adamı seviyorum. O nefret dolu gözleri, ucu körelmiş bir hançer gibi saplanıyor kalbime. Acıyor... Çok acıyor...