🥀20.BÖLÜM|"Gerçek his"|

5.1K 303 93
                                    


Sabah uyandığımda ilk işim odamın penceresini açmak oldu. Soğukluğu hissedip yağmurdan sonra ortaya çıkan toprak kokusunu ciğerlerimin en derinlerine çekerek hapsettim. Hava git gide soğuyor, yapraklar ağaçları terk ediyor, çiçekler çürüyüp yok oluyordu. Kendimi görüyordum sonbaharda. Bende yavaş yavaş kayboluyordum çürüyen bir çiçek gibi. Ama beni çürüten duygularımdı. Daha önce hiç hissetmediğim bu his beni yeyip bitiriyordu. En kötüsü de bu hissi bana yaşatan kişinin o olmasıydı. İnsan korktuğu birini sevebilir miydi ki? Yada kendine ve inançlarına uymayan birini?

Sevmez... Sevemez. Sevmemeliydim. Yalandan oluşturmaya başladığım bu duyguların gerçek olacağını nereden bilebilirdim? Sadece insanların karşısında ortaya çıkması gereken yanlancı bir duygu olarak kalmalıydı. Ama olmadı yalanlarımın bedelini gerçeklerim alıyordu. Bana yakışmayan yalanlarım, Allah'ın yasak kıldığı ve beni günaha sokan yalanlarım ayağıma büyük bir taş, verdiğim sözler bir urgan. Urganın bir ucu ayağıma, bir ucu taşa bağlanmış, denizin dibine doğru çekiyordu beni. Ayağında o büyük taş bağlıyken çırpınmanın bir anlamı var mıydı peki? Hayır! Kesinlikle yoktu. Uğraşmak gerekiyordu. O bağı çözüp kurtulmak gerekiyordu.
Yalanlardan, bu sahte hayattan kurtulmam lazımdı yoksa boğulmak kaçınılmaz son olurdu.

Telefonumun zil sesi kulağıma doluşunca ekrana baktım. Tanımadığım bir numaraydı. Açıp açmamak arasında gidip gelirken açıp kulağıma yerleştirdim.

"Merhaba Elfida hanım ben Efkan Bey'in asistanıyım."
İçimde oluşan huzursuzluk yavaş yavaş bedenimi sararken"Kötü... Kötü bir şey mi oldu?" diye sordum korkuyla. Dünden beri eve gelmemişti ve merak ediyordum onu.
"Hayır merak etmeyin kötü bir şey yok. Efkan bey okula gitmemenizi söyledi. Tahmin edersiniz ki itiraz kabul etmiyor." deyince derin bir nefes verdim. Bana sürekli emir veriyor olması ne kadar sinirlendirse de bu seferki sevinmeme neden olmuştu. Hatta hiç bu kadar sevineceğimi düşünmemiştim. "Tamam. İyi günler." dedikten sonra asistan kadın cevap verdi ve telefonu kapattığım sırada camdaki yansımama takılı kaldı gözlerim. Bu, ağzındaki kocaman gülümsemeyle yüzünde çiçekler açan kız çok yabancıydı bana. En son ne zaman böyle görmüştüm kendimi? Düşünüyorum da bir tane bile mutlu olduğum anı yok zihnimde. Belki de kötü anılarım iyi anılarımı da almıştı elimden.
Kötülük mutsuzluğa mahkumdu ve insanların kötülüğü beni mutsuzluğa mahkum etmişti. Bu kötülük denilen şey kara bir sis gibi sarmışken dünyayı, beni mutsuz etmesi çokta büyük bir şey değildi. Bana sadece halime şükür etmek kalıyordu.

...

Saat yediye gelirken mutfaktaki işlerim bitmişti. Ela'yı eve davet etmiştim. İlk misafirimdi. Heyecan ve korkuyu bir arada yaşıyordum. Korkumun sebebi tabiki de Efkan'dı. Ona haber vermemiştim. Bugün de eve gelmez diye düşünerek kendimi sakinleştiriyordum.

Zil çaldığında, eve son kez göz gezdirip kapıyı açtım. "Hoş geldin canım." deyip sarıldıktan sonra içeri davet ettim. Kapıyı kapatırken korumanın kızgın bakışları gözümden kaçmamıştı. Ela kim bilir neler demişti de bu kadar sinirlenmişti adam.

"Hoş buldum. Evin çok güzelmiş." dedi ve kolundan aşağı sarkıttığı montunu bana uzatıp koltuğa oturdu. "Sağ ol." demekle yetindim.

Yıllardır bana arkadaşlık yapan ve tek konuğum olan yalnızlığım artık yoktu sanırım. Ama doğru muydu bu yaptığım. Kısa sürede tanıştığım kişiyi, yaşadığım eve konuk etmek. Gerçi benim yaptığım ne doruydu ki bunu sorguluyorum. Sanki tanımadığı adamla kısa bir sürede evlenen ben değilmişim gibi.

"Elfida niye öyle bakıyorsun bana? Daldın gittin." Ela'nın sesi kendime gelmemi sağlarken sahte bir gülümseme yerleştirdim çehreme. Ona baktığımı bile fark etmemiştim. "Dediğin gibi, dalmışım sadece. Birisi gelecek galiba." deyip gülümsedim.
Anneannem, gözlerim uzaklara daldığında hep böyle derdi. 'Mavişim gözlerin uzaklara daldı, birisi gelecek galiba.'
Yumuşacık sesi kulağımda çınlıyordu. Ne çok özlemiştim pamuk nenemi. O vefat ettikten sonra, günlerce uğraşmıştım gözlerim yine öyle olsun da pamuk nenem gelsin, gül kokusu odama yayılsın diye. Çocuk aklı işte, nereden bilecektim ölenin bir daha gelmeyeceğini.

OYUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin