Korku ne güçlü bir histi böyle. Bir anda insanı, sevdiğinden, zorunda olduğu şeylerden ve asla bırakmam dediklerinden bile bir çırpıda ayıran, bıraktıran güçlü bir his. Şu sıralar yaşadığım tek histe diyebiliriz. Tabii bunda Efkan'ın payı fazlasıyla büyüktü.
Tereddütle gözlerimi aralayıp karşımdaki Mihriban hanım ve Nedim beye baktım. Sadece susuyorlardı. Yüzlerindeki değişik ifade ne hissettiklerini anlamama yetmiyordu. "Neden?" diye sordu Nedim bey. Belli etmek istemese de sesi sinirli geliyordu. "Söyleyebileceğim birşey değil. Sizin iyiliğiniz için." dedim. Oğlunuz insanların ölümüne sebep oluyor diyemezdim.
"Kızım bir şey mi oldu? Neden birden böyle bir karar aldın? Anlat bize." Mihriban hanım sorularını sıralarken, hayır anlamında başımı iki yana sallayıp "Anlatamam." dedim. Merak etmeleri, endişelenmeleri hatta sinirlenmelerine bile hak veriyordum ama bu öyle direk anlatılacak bir şey değildi ki.
Nedim bey,"O zaman benim sana anlatacaklarım var." deyip, son derece ciddi bir tavırla sandalyeye oturdu. Nedim Bey'in diyeceklerini duymak için beklerken zaman bir anda yavaşlatılmış gibiydi. Derin bir nefes aldım rahatlamak için. Bu, yay gibi gerilmiş ortamda işe yaradığı pek söylenemezdi.
"Bak kızım, Efkan ve senin gerçekten severek evlenmediğinizi biliyorum. Bunların hepsi benim kurmuş olduğum bir oyun. Bana senin gibi iyi kalpli, güzel, namuslu bir kız lazımdı. Şirketteki akrabanın senden bahsettiği ulaştı kulağıma. Anne ve babanın sana karşı olan tutumu da bu planı daha da körükledi. Sonra bu, evlenene şirketi devretme işini çıkardım. Torunlarım aile bağlarına verdiğim önemi iyi bilirler, o yüzden sorgulamadılar. Efkan'ın, şirketi Can'a bırakmayacağından adım gibi emindim. Efkan'ın umurunda olan daha fazla para veya patronluk değildi, tek derdi şirketin küçük düşmesini engellemek, güçsüzleşmemekti. Can'ın bu işi yapamayacağını bildiğinden dolayı hemen işe koyuldu. Böyle bir şey olmasaydı da şirketi ona devredecektim zaten. Neyse, bu planı yapma sebebime gelirsek. Efkan 13 yaşındayken büyük bir travma geçirdi. Annesi, babası ve ağabeyini gözlerinin önünde... ka-katlettiler. 2-3 sene neredeyse hiç konuşmadı, intihara kalkıştı, geceleri uyuyamaz hale geldi. Sonra büyüdükçe bazı şeyleri aklı kesmeye başladı ve ne yazık ki bunlar pek iyi şeyler değil. Geceleri başını yastığa koyduğunda o anları görmek istemediği için içkiye vurdu kendini. Sonra ailesinin katillerini aramaya başladı. Eve kaç kere kanlar içinde geldi bilmiyorum. 20 yaşına geldiğinde ülkeyi terk etti ve ne yaptığı hakkında pek bir şey öğrenemez olduk. Normalde de gelip kalmaz burada, seninle evlendikten sonra kalmaya başladı, Bildiğim kadarıyla artık eskisi gibi de çok içki içmiyor. Velhasıl kelam Efkan aşk, sevgi nedir bilmez, öyle şeylere kafa yormaz, ölene kadar kendini işine , o katillere adayacağından adım kadar eminim ama bunu sen değiştirebilirsin, sen ona iyi gelebilirsin. Tabii hala boşanmak istiyorsan bir şey demem. Senin kararın. Birde bunlardan Efkan'ın haberi yok, sende söyleme. Duyarsa boşanmakla kalmaz."
Duyduğum şeyler karşısında yaşlarım usul usul süzüldü gözlerimden. Bu yaşanmış şeyler çok ağırdı. 13 yaşındaki ufacık bir bedenin şahit olduğu bu iğrenç olay çok ağırdı. O, kahverenginin en koyu olduğu gözlerin gördüğü bu olay, Allah kahretsin ki çok...çok fazlaydı. Şimdi ben nasıl gidebilirdim? Bana ihtiyacı olan bu adamı bırakıp, arkama bile bakmadan gidebilir miydim ben? Kalbim buna izin verir miydi? İnsanlığım bu kadar çürümüş müydü?
Hayır... Hayır ben bırakamazdım, yardıma ihtiyacı olan birisini yolun başında bırakıp, koşarak uzaklaşamazdım buradan. En azından denemeliydim. Ona iyi gelmek için çabalamalıydım. Ya onu iyileştireceğim derken ben büyük, karanlık bir boşluğa düşersem beni kim oradan çıkaracaktı? Bu yola gireceksem kalbimin paramparça olmasını, benliğimi kaybetmeyi göze almalıydım. Açtığım o beyaz sayfa ya Efkan ile kararacaktı yada eski kararmış sayfalarım Efkan ile yenilenecek ve bembeyaz olacaktı.
![](https://img.wattpad.com/cover/105252619-288-k794876.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN
Romance... 'Bir kez bile yüzüme gülümsemeyen o adamı seviyorum. Gözlerime baktığında, gözlerini nefret bürüyen adamı. Ben, benden nefret eden bir adamı seviyorum. O nefret dolu gözleri, ucu körelmiş bir hançer gibi saplanıyor kalbime. Acıyor... Çok acıyor...