"Dokunma bana. Çek ellerini." diye söylendim ama beni dinlemiyor ve hala hırkamı çekiyordu. "Sadece hırkanı çıkaracağım, debelenmeyi kes." dedi sinirli sesiyle. Evet hırkamı çıkarmasına izin verebilirdim. Gerçi izin falan istemiyordu. İstese kıyafetlerimi bile çıkartabilirdi şuan.
"Çok üşüyorum." Sesim fazlasıyla acınasıydı. Birde yetmezmiş gibi bebek gibi ağlıyordum. Elimle yanağımdaki yaşları sildim. Birden vücudumun yatakla teması kesilince gözlerimi aralayıp etrafa bakındım. Efkan beni kucaklamış banyoya doğru götürüyordu.
Bedenimi küvetin içine bırakınca ne yapacağını anlamıştım. "Sakın o suyu ba-" sözümü tamamlayamadan, buz gibi su bedenime tokat atar gibi çarptı ve tiz çığlığım banyoda yankılandı. Sanki şuan bana işkence yapıyordu. Elimi saçma hareketler yaparak, su gelmesini engellemek için sallıyordum. Tabii işe yaramıyordu, sadece Efkan'ı ıslatıyordum o kadar.
Kıyafetlerim üzerime yapışmıştı ve ağırlık yapıyordu , şapkam ise zorlukla başımın üstünde duruyordu.
Bedenim soğuk suya alışmıştı ve biraz daha ayılmamı sağlamıştı. Efkan suyu kapatıp banyodan ayrıldı. Birkaç dakika sonra elindeki şeylerle geri döndü. Havluyu omuzlarımdan sarıp küvetten çıkmama yardımcı oldu.
"Kendin giyinebilecek misin?" diye sordu ve elindeki saten geceliği bana uzattı. "Bu ne!" Düşüncem dilimden akıp giderken utançtan yerin dibine girmek istedim. "Bu...bu olmaz. Normal kıyafet getirir misin? Bavulun içinde." dedim ona bakmadan. Bunları fırlattığım için bir daha geri koymamıştım ve o da ilk bulduğunu getirmişti sanırım.
Birkaç dakika sonra Efkan elindeki eşyaları, benim elime tutuşturup banyodan ayrıldı. Üzerimdeki ıslak kıyafetleri çıkarıp çamaşır makinesine koyduktan sonra havluyla kurulandım ve üzerimi giyindim. Kurutma makinesiyle saçlarımı kurutup, ensemde topuz yaptıktan sonra tokayla tutturdum. Saçlarım uzun olduğu için tam kurumamıştı ama daha fazla ayakta duramayacaktım. Kapşonu kafama geçirip çıktım odadan.
Efkan, cam kenarındaki koltukta kafasını geri yaslayarak ve gözleri kapalı bir şekilde oturuyordu. Geldiğimi anlayınca araladı gözlerini. Yorganın içine girip oturdum yatakta.
Elini saçlarına daldırırken ayağa kalkıp "Üstünü çok örtme." dedi ve kapıya doğru ilerlemeye başladı. Yorgun gözüküyordu. Arkasından, kısık bir sesle "Teşekkür ederim."diye seslendim. Umursamadan ayrıldı odadan. Dediği gibi yorganı birazcık üzerimden sıyırdım ve yattım. Yorgun vücudum hemen uykuya dalmamı sağlamıştı.
...
Kapıdan duyduğum sesle yattığım yerden kalktım. Düne göre biraz daha iyiydim. Uyku, vücuduma iyi gelmişti. Başıma bir başörtü takıp, hırkamı giyindim ve kapıyı açtım. Otel görevlisi olan bir kız karşımda duruyordu. "Elfida hanım, Efkan bey restoranda sizi bekliyor." dedi ve gülümsedi. Bende "Tamam. Teşekkürler." dedikten sonra gitti. Odaya dönüp hızlıca hazırlandım. Komidinin üzerindeki telefonumu alacaktım ki yanında duran kral tacı şeklindeki yüzük dikkatimi çekti. Efkan dün unutmuş olmalıydı. Yüzüğü ve telefonu alıp çıktım odadan.
Restorana girdiğimde etrafıma dikkatlice bakıp Efkan'ı aradım. Cam kenarındaki bir masaya oturmuş, telefonuna bakarken bir yandan da kahvesini yudumluyordu. Ağır adımlarla masaya doğru yürüdüm. Henüz ben masaya varmamışken, saniyelik bir bakış atıp önüne döndü. Karşısındaki sandalyeyi, hafifçe çekip oturdum. Ne ifade ettiğini anlamadığım gözleri, yüzümde gezinmeye başladı. Sessizliği bozmak adına "Günaydın." dedim. O ise ciddi bir sesle, "Yemeğini ye." dedi. Kafa sallayıp önümdeki kahvaltılıklardan yemeye başladım. Açlığımı yemek yeyince hissetmiştim. Ağzımdaki lokmayı yutup "Bu gün sahile gitmek istiyorum." dedim. Buraya kadar gelmişken iyi vakit geçirmek istiyordum. Efkan'dan ses çıkmayınca "Sen gelmesen de olur." diye ekledim. "İstediğini yap." deyince sevinçle ayağa kalktım. Aklıma gelen şeyle geri oturmak zorunda kaldım. Cebimden yüzüğü çıkarıp ona uzattım ve "Dün odada unuttun sanırım."dedim. Bir şey demeden yüzüğü aldı ve cebine attı. Parmağına takmasını beklemiştim ama ona söylemeyecektim. bir şey demeden ayrıldım restorandan. Bu gün, sanki bunca şeyi yaşamamışım gibi mutlu olmaya ve stresten uzak durmaya çalışacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN
Romance... 'Bir kez bile yüzüme gülümsemeyen o adamı seviyorum. Gözlerime baktığında, gözlerini nefret bürüyen adamı. Ben, benden nefret eden bir adamı seviyorum. O nefret dolu gözleri, ucu körelmiş bir hançer gibi saplanıyor kalbime. Acıyor... Çok acıyor...