🥀16.BÖLÜM|"Cesaret"|

4.1K 274 39
                                    



Duyduğum telefon konuşmasından sonra neredeyse iki haftadır evden dışarı adım atmamıştım. Bu iki hafta Efkan'ı da hiç görmemiştim. Beni, olay sonrasında Mihriban hanımların evinden alıp hiç bilmediğim, oldukça uzak bir eve bırakıp gitmişti.

2 HAFTA ÖNCE

"Se-sen katilsin." Genç kız, şaşkın ve bir o kadar da ne yapacağını bilemeyen bir haldeydi. İçinden bu evden koşarak uzaklaşmasını söyleyen bir ses vardı ama o hareket dâhi edemiyordu. Efkan son derece ifadesiz ses tonuyla kıza, "İçeri gir. İşim bittiği zaman konuşacağım seninle." dedi ve telefonuyla uğraşmaya devam etti.

Elfida, "İçeri falan geçmiyorum, direk bu evden gidiyorum." diyerek terastan ayrıldı. Gecenin bu saatinde nereye gideceği hakkında bir fikri yoktu ama o adamla aynı odada hatta aynı evde kalma düşüncesi bile ürpermesine neden oluyordu. Elleri korkudan titrerken kabanını giyindi ve çantasını alıp odadan ayrılacağı sırada, Efkan kolundan tutup "Demek evden gidiyorsun." deyip kızı çekiştirerek ilerlemeye başladı.

Elfida, "Bırak beni yoksa bağırırım. Bırak beni diyorum sana."diyerek karşı koymaya çalışsa da , ne bağırabilmişti nede karşı koyabilmişti. Her zaman olduğu gibi adama teslim olmak zorunda kalmıştı.

...

Bir, bir buçuk saatlik yolun ardından tek katlı, taş evin bahçe kapısından içeri girdiler ve araba durdu. Elfida, görebilmek için gözlerini kısarak etrafa bakındı ama gece karanlığında hiçbir şey gözükmüyordu. Etrafta son derece az ışıklandırma vardı ve orman sayılabilecek bir yerdi.

Efkan arabadan inip Elfida'yı, tekrar çekerek arabadan çıkardı. Genç kız,"Be-beni bırak polise hiçbir şey anlatmam, yemin ederim." deyip duruyordu sürekli. Eşinin ona zarar vereceğini düşünüyordu. Aklına bir sürü senaryo geliyordu ve bunları bir türlü zihninden atamıyordu.

İçeri girdiklerinde Efkan kızın kolunu bırakıp ışıkları yaktı. Genç kız ağlayarak, "Senden nefret ediyorum! Ailemden kurtulmak için seni seçtim ben. Ama yaşadıklarıma bir bak. Bu güne kadar ki yaşadığım en korku veren şey babamın bana acı vermesiyken artık sensin..." dedi ve sözünü tamamlayamadan derin derin nefes almaya başladı. Kalbi göğüs kafesini zorlarken konuşmasına engel oluyordu.

Efkan ona doğru bir adım attığında, genç kız , artık tükenmiş ,halsiz ve ruhsuz bedenini, korkuyla ondan uzaklaştırdı. "Yaklaşma. Yalvarırım bana bir daha yaklaşma."

2 HAFTA SONRA

Oturduğum yerden kalkıp cam kenarına geçtim. Yağmur yağıyordu. Bana şu dünyadaki huzur veren sayılı şeylerden biriydi yağmur. Cama çarparken çıkardığı ses bile hoşnut olmama yetiyordu.

Kapıdaki koruma camın önünden koşarak geçerken içimde, sadece kırıntıları kalan mutluluğumu da peşinden götürdü. Zaten benim mutluluklarım saniyeliktir. Arada hatırlardı, uğrar ve giderdi.

Korumanın, telaşla koşmasının sebebini öğrenmek için bahçe kapısını gören cama doğru ilerledim. Koruma kapıyı açıp lüks arabanın içeri girmesini sağlayıp geri kapattıktan sonra yağmurdan korunmaya çalışarak eski yerine döndü.

'Kim gelmiş olabilir ki?' diye düşünmeme zaman kalmadan kapı açıldı ve Efkan içeri girdi. Şalımı düzeltip arkamı döndüm ve camın kenarına ilerledim. O yokmuş gibi davranmak en mantıklı şeydi benim için ama varlığını bütün hücrelerime kadar hissediyordum.

"İki hafta kendini toparlamana yetmiştir."
Cevap vermedim. Benim kendimi toparlamamı istiyorsa, ailemin ve onun bulamayacağı bir yere gitmem yeterliydi.

"Beni sinirlendirmek yapacağın son şey olsun. Sana tavsiye." dediği şeyle boğazımda yumru oluşurken yerimde huzursuzca kıpırdandım. Hala korkuyordum ondan ama arık bana zarar vermeyeceğini anlamışıtım.

"Ben gitmek istiyorum." dedim ve dışarıya bakmayı bırakıp, ona döndüm. Kaç gündür okula gitmiyordum ve birde şu hoca asistanlığı işi vardı. Büyük ihtimalle yerime birini bulmuşlardı.

Efken, "Hazırlan" dedikten sonra evden çıktı. Dediğini yapıp hazırlandım. Çekmeyen cep telefonumun ekranına son kez bakıp çantaya attım ve evden ayrıldım.

Yol boyu süren sessizliğin ardından saat, akşam 7'ye geldiğinde Mihriban hanımların evine ulaşmıştık. Arabadan inip emin adımlarla eve doğru ilerledim. Artık benim için oyun bitmişti. Şu andan itibaren bu evden, bu adamdan ve bu yalanlardan kurtulacaktım. Bedeli ne olursa olsun ödemeye hazırdım. Zaten alışkındım, hayatım boyunca haklı veya haksız olayım bedel ödeyen her zaman bendim. Ama bu son olacaktı. Kurtulacaktım, herkesten ve her şeyden.

İki haftadır bu işi planlıyordum. Artık Efkan'dan boşanıp İstanbul'dan ayrılacaktım. Ne, o anne, baba dediğim insanlara söyleyecektim gideceğim yeri nede Efkan ve ailesine. Kendime beyaz, yepyeni bir sayfa açacaktım gittiğim yerde. Yeni bir hayat, yeni arkadaşlar belki de gerçekten seveceğim, aşık olacağım, gözlerine baktığımda huzur bulup korkularımı unutacağım birisiyle karşılaşırdım. "Allah'ım, hakkımda hayırlısı neyse onu nasip et." dedim fısıltıyla çıkan sesimle.

"Yürü." duyduğum ses ile düşüncelerimden ayrılırken sesin geldiği yöne baktım ve kalbine duvarlar örmüş, gözlerinin ruhu kalmamış adamın gözlerine değdi gözlerim. Düşüncesi bile mutluluk veren hayalim onun gözlerine bakınca kuş olup uçtu. İlk zamanlarda onu iyi bir insan yapacağım düşüncesi vardı içimde. Zaman geçtikçe bu düşüncem, bir buz gibi erimeye başladı. Küçüldü, küçüldü, küçüldü ve yok oldu. Ben baş edemedim, kendime yenildim, hayallerime yenildim, hatta kalbime bile yenildim. Çünkü ben, onu sevdiğimi düşünecek kadar aptallaştım.

İçeri girdiğimizde Mihriban hanım, elinde şiş ve ipiyle bir şey örüyor, Nedim bey ise çatık kaçlar ile haber izliyordu. Mihriban hanım, bizi fark edince elindekileri bırakıp,"Ayy benim güzel gelinim gelmiş. Özledim kızım seni." deyip yanıma geldi ve sıkıca sarıldı. Sanırım özleyeceğim tek kişi Mihriban hanımdı.

Nedim beyde otoriter bir üslupla "Hoş geldiniz." deyip haber izlemeye devam ederken hizmetli kız gelip "Sofra hazır efendim." dedikten sonra ayrıldı. Mihriban hanımın "Hadi sofraya geçelim." demesiyle herkes sofradaki yerine oturdu.  Aslı hanım ve ailesinin bu gün burada olmaması işime gelmişti. Çorbalar tabaklara doldurulurken ortamda büyük bir sessizlik vardı.

Ben elimdeki kaşıkla uğraşırken Mihriban hanım, "Kızım yemeğini yesene çok zayıfladın. Hem artık iki canlısın sen, dikkat etmen lazım." deyince şaşkınlıkla ona baktım. "Ha-hayır öyle bir durum yok." dedim hızlı bir şekilde. Bunu nereden çıkardığını anlayamamıştım.

O da, "ben yanlış anlamışım o zaman" deyip gülümseyince evet anlamında başımı sallamakla yetindim.

...

Herkes yemeğini bitirmiş masadan kalkarken "Bir dakika oturur musunuz?" dedim ve derin bir nefes çektim içime. Efkan dediğimi yapmadan kalkarken Mihriban hanım ve Nedim bey merakla bana bakıyorlardı. Bir çırpıda söyleyip kurtulmalıydım yoksa hiçbir zaman bu cesareti bulamazdım kendimde. Bu saatten sonra en çok cesarete ihtiyacım vardı.

Kalbim heyecandan yerinden çıkacak gibi atarken gözlerimi kapatıp tekrar derin bir nefes aldım, kalbimin sesi kulaklarımda yankılanırken o kelime ağzımdan usulca çıktı. "Ben... Ben boşanmak istiyorum."

Yorum ve oylarınızı bekliyorum❤️

Profilimi takip edin _snowflale_0☺️

OYUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin