22. Bölüm

7.9K 279 29
                                    

Ben geldiim :D Ne yazık ki arayı biraz açtım ve bir süre de böyle devam edecek çünkü sınava bir buçuk ay kaldı ve benim yeni bölüm yazmak için çok vaktim yok. Ama haftada bir yeni bölüm koyma konusunda kararlıyım, eğer gecikme olursa size duyuru yapacağım. Bir haftadan uzun süre yeni bölüm gelmezse taşlamak serbest dsfsd Ve bir haftalık süre arasında yeni bölümden kesitler paylaşmamı ister misiniz acep? Lütfen yorum yapın, aklınıza takılan bir yer varsa ya da beğenmediğiniz, eleştirmek istediğiniz kısımlar, bunu belirtmeniz beni memnun eder. Yeter bu kadar gevezelik :D İyi okumalar ♥

" Gel asırlardan uzanda tut ellerimi sımsıcak

Yoksa bendeki çocukta böyle çaresiz kalacak

Öfke ile beslenen çocuklar yalnızdırlar

Ve ümitleri çiceklerden, acıları tarihlerden

Sanki biraz incitilmiş

Sanki yetersiz sevilmiş

Sanki utandılar kavgadan ve sustular

Öp incilenen gözyaşları kurusun inançlarında"

 Max

   “ Pes.”

   Percy elindeki kartları bir defa masaya vurup, onları yeşil örtünün üstüne fırlattı. Karolarını ve sineklerini inceleyip başımı salladım. Naneli Marlboro’mdan son bir nefes alıp izmariti yanımdaki kült ablasına bastırdım. Genizden gelen boğuk sesimle “ Bu gecelik kötü şans dostum,” dedim.

   Percy alnındaki terleri gömleğinin kollarıyla silerek purosundan bir nefes çekti ve başını sallamakla yetindi. Bu Joe’nun ağzına sıçtığı üçüncü adamdı.

   Ona doğru alttan bir bakış attığımda gözlerindeki siyah lenslere rağmen parladıklarını görünce gülümseyişimi kartlarla örttüm. Joe soğuk bakışlarının ve sabit yüzünün altına sakladığı korkunç bir tutkuya sahipti ve poker oynarken bütün kalbini ortaya koyuyordu.

   Ama bunu öyle muazzam bir ruhsuzlukla yapıyordu ki, masadaki adamlar neye çarptığını kesinlikle anlamıyorlardı.

   Elimdeki kartları masanın üzerine koyup onlarla ritim tutmak istesem de bunun yenilgi ya da şanslı elin bende olduğu gibi bir kanıya kapılmalarını sağlayabilirdim ve Joe’nun şu an bana ihtiyacı vardı.

   Sıkıntıyla yeni bir sigara yakarken masadaki kısık, gergin seslere kendimi kapattım. Poker, alanında uzman olduğum bir şey değildi. Aslında kart oyunlarından pek bir şey anlamazdım. Ben hareket adamıydım. Saklamaya çalıştığı halde çaprazımdaki adamın soğuk terler döktüğünü görüyordum. Üzerindeki pahalı kıyafetleri ve ceketinin sağ tarafında içi oldukça dolu cüzdanının yer aldığı gizli bir cebi olduğunu da görebiliyordum. Onu çalmak üç saniyemi alırdı.

   Sıkıntı. Çok büyük sıkıntı. Başımı iki yana sallayarak açık verdim. Joe’nun beynine hayrandım, stratejilerine tapıyordum fakat tüm bu sabretme olayı beni inanılmaz derecede sıkıyordu.

   Yanımda huzursuzca kıpırdanarak arkadaki ceketine uzanmaya çalışan Percy’ye baktım. Ayakkabılarımın bağcıklarını düzeltmek üzere eğilerek o ceketini kavrayamadan elimi iç cebe uzattım ve ince banknotları işaret parmağımla orta parmağım arasına sıkıştırdım. Parmaklarım paranın kendine has kaygan yüzeyinde gezinirken onları hızlı ve dikkatli şekilde yüzük parmağımla kazağımın kolunun içine ittim ve huzurla gülümseyerek arkama yaslandım.

Kır Zincirlerimi (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin