26. Bölüm

10.8K 405 44
                                    

Pekala, öncelikle arayı yine açtım, evet, lanet olsun bana.

Şimdi samimi bir konuşma yapacağım, yani, hm... Evet, tamam, hof. 

KZ'ye başlayalı sanırım iki yıl oldu, hatta bu üçüncü yılım ve bu kahrolası-evet kahrolası-hikaye hala bitmedi, bitemedi. Bir yazar için en acı şey koptuğu kurgusuna geri dönmek. Bunu sizi kıran, ezip tüketen biri ya da bir şey gibi düşünün. Bitti diyorsunuz, ama artık sikerim, bununla mı uğraşacağım? Bit-ti. Ve bırakıyorsunuz, gerçekten bırakıyorsunuz, çekip gidiyorsunuz.

Sonra bir şey oluyor, ona yeniden bakıyorsunuz. O kadar aşinasınız ki, sizi kırdığı anları unutup o eski sıcaklığına yeniden sarılmak istiyorsunuz, yapıyorsunuz da. 

Ama bir şeyler eskisi gibi değil, iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Sizi o kadar çok kırmış ki artık size kolları hep açık olsa da tüm bunları kendinize yediremiyorsunuz.

İşte KZ benim için bu. Hayatımın en büyük çöküşü, bunalım sebebi, bir bölüm için iki hafta harcamam ama yine becerememem ve sinirimden ağlayacak raddeye gelmem-bazen ağlamam-, sigara üstüne sigara yakmam, benim hayatımın da onlar kadar bok olması, bastırılmaktan kelimeleri tüketen duygu yoğunlukları ve patlamalar. 

Ama KZ benim hayatımın aşkı, taptığım şey, yaşama sebebim, zirvem, en üst ve limitsiz noktam.

Bir noktada bu hikayeden koptum ve aylarca yazmadım, hatta düşünmedim bile ve üstüne bambaşka bir sürü kurgu bulup birine ciddi anlamda da başladım. Sonra olmadı, karakterlerimi ne kadar özlediğimi fark ettim. Onlar benim tüm ailem gibiydi ve bir noktada eve dönmek istedim. Tüm hikayeyle başından beri bir türlü aşk-nefret ilişkisi yaşadım. İkisi de haddinden fazla tutku barındırıyordu, tutku patlamalarla ilhamı getirdi, üstüne beklemediğim ölçüde okunma oranları aldım. Zaten kusursuz olsun diye kafayı yerken, kelimelerimin okuyucularıma asla yetmeyeceğine inanmaya başladım. Aşkım yine nefrete dönüştü, taptığım şey benim sapkınlığım oldu. Gerçekten bu hikayeye hem tapıyorum, hem de ölesiye kin kusuyorum, bir insan olsa onunla sevişir sonra da onu kurşunlardım ve bunu sürekli yapardım. Bu da beni inanılmaz derecede tüketiyor. 

Bazen yeni bölüm yazamayız çünkü sadece yazamayız. Burada hiçbir suçlama yok, sadece açıklama getirmek istediğim bir nokta var. Bazılarımız benim gibi kopar, ilhamı gider, kelimeleri körelir. Bazılarımızın hayatı bir noktada kötü gitmeye ve beynini kemirmeye başlar. Bazen ikisi de olur. Sonuç olarak hepsi felaketi beraberinde getiriyor. 

Geçen gün birisinin yazarların neden yb yok sorusuna " İlham gelmiyor" cümlesini sunmasının bahane olduğunu söylemesini okudum ve buna çok üzüldüm çünkü inanın, sizin kadar biz de aksatmaktan ölesiye nefret ediyoruz, biz de onlara bayılıyoruz ama kendi hayatımızın bize ağır geldiği noktalar oluyor ve bu dünyadan kopuyoruz.

Bazen de hikaye öyle bir noktaya geliyor, o kadar derinleşiyor ki içine saplanıp kalıyoruz. Nasıl yapacağımızı bilmiyoruz. Onların duyguları bizim duygularımızla çakışıyor; tüm bu korku, acı ve depresiflik. Hepsi unutmak, bir yere gömmeyi tercih edeceğimiz, görmezden geldiğimiz şeyler. Yazarsak hatırlarız ve hatırlamak acı veriyor çünkü henüz biz kendimizde bunu aşamadık. Hepimiz aslında size kendimizden bir parça veriyoruz, size kendimizi açıyoruz. Yazdığımız her karakter aslında biziz ve sizsiniz. Bazı okuyucular, yazarın eleştiriye çok tepki gösterdiğini söylüyor. Aslında bunun sebebi de budur. Çünkü size kendimizi açıyoruz ve aslında eleştirilen biziz. 

Tabii bu iyi bir eleştiri uğruna can verebileceğimiz ve eleştiri adı altında yapılan taşlamalarda şirretleşeceğimizi değiştirmiyor :D

Kır Zincirlerimi (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin