21.BÖLÜM (DÜZENLENDİ)

15.9K 711 98
                                    

**

Hastane için yola çıktıklarında. Duru kucağında ki oğlunu kimseye göstermemiş ve bırakmamıştı sadece oğluna sıkıca sarılıp yaşadıklarının bir kabus olmasını istiyordu.

Kan kaybettiği için gözleri yavaşça kapanırken kendine gelmeye çalıştı oğlunu sözde ailem bildiği düşmanlarına bırakamazdı ama gözlerini açık tutmak ona çok büyük acı veriyordu sonunda bu zorlu mücadeleye dayanamayarak gözlerini kapadı...

**

Duyduğu seslerle gözlerini açmak için zorlasa da gözlerinin üstünde tonlarca ağırlık var gibi açamıyordu. Birden Savaşın

"Anne ben ne yapacağım? Onu kaybettim. Kendine geldiği anda hepimizi odadan kovacak bana konuşmam için bir şans bile vermeyecek tabi bu konuda haklı olması beni daha çaresiz yapıyor lütfen bir şey yapın" diyen çaresiz sesini duymasıyla bu konuşmayı dinlemeye karar verdi. Kimse Savaş'ın bu sorununa yardım edemeyeceğini bildiği için susarken Poyrazın iç çekiş sesi odada yankı yaparak

"Ama bebek cidden çok güzel Duru'dan böyle bir şey çıkmasına şaşmamalı. Bu arada Cenk nerede?"

Demir çökmüş bir sesle

"Sanırım ağlıyor Duru'nun bir daha yüzümüze bakmayacağını anladı. Kim ağlamaz ki Duru sayesinde hepimiz azda olsa iyileşmiştik kendi elimizle kendimizi mahvettik. Hele ben abisi olarak en büyük hatayı yaptım zaten kardeşimi kaybetmiştim şimdi buldum derken tekrardan kaybettim." derken odanın kapısı açıldı. Rüzgar içeri girerek yorgun bir şekilde

"Bebeğin sağlık durumu çok iyiymiş görmeniz lazım yeni dogduğu halde yerinde hiç durmuyor"

Gül buruk bir gülümseme ile

"Boşuna Duru karnımın içinde hiç yerinde durmuyor canımı çok acıtıyor demiyordu ben bir bebeğe bakayım" deyince Rüzgar onu durdurarak "Boşuna gitme Gül abla şimdi getirecekler bebeği Duru'nun da uyanması lazım yavaş yavaş"

Savaş gözünden akan güçsüz yaşı hızla silerek

"Duru uyanmadan oğlumu bir kere öpeyim o zaman yoksa bir daha göreceğimi sanmıyorum ben onun gözlerinde ki yıkılışı an be an gördüm bir daha yüzüme bakmaz ve oğlumu da kızım gibi gördüğüm Eceyi de bana göstermez çünkü ben hiç birini hak etmiyorum" derken kapı açıldı hemşire güler yüzle "Merhabalar size yakışıklı bebişi getirdim bu yaramaz çok acıkmış" deyince herkes Küçük bebek hastane arabasında kollarını oynatan bebeğe baktı. Duru bebeğinin geldiğini anlayınca heyecanlanırken bilerek gözünü açmadı çünkü belkide son kez Savaşın oğlunu görmesine izin verdi. Savaş ciddileşmeye çalışarak kısık bir sesle "Oğlumu kucağıma alabilir miyim?" demesiyle Duru ağlamamak için kendini sıktı hâlâ bu adamın ona o büyük kötülüğü yaptığına inanamıyordu! Nası saklardı böyle bir şeyi? Nasıl kullanırdı onun duygularını Hemşire neşeli bir şekilde

"Demek bu yakışıklı güçlü bebeğin babası sizsiniz tabi ki kucagınıza alabilirsiniz" diyerek küçük olan bebeği Savaşın kucagına dikkatli bir şekilde verdi. Savaş neredeyse bir avucuna sıgacak olan oğluna baktı inanamıyormuş gibi

"Ne kadar küçük bir bebeksin sen" deyince kucagında ki oğulu huysuzlanarak yerinde kıpraştı. Savaş yamuk bir gülümseme ile

"Sanırım babasına bile eyvallahı olmayacak oğulumun" derken Oğlunun gözlerini açmasıyla nefesini tutu Bebegin yüz şekli babasına benzerken gözleri annesi ile babasının göz renklerinin birleşim rengi olan bal rengiydi. Gül torununa sevgil ile bakarak

"Savaş bu bebek aynı sen oğlum."

Savaş sinirle dişlerini sıkarak

"Bu ona daha acı çektirecek anne. Benden nefret ederken bana benzeyen bir bebek onu daha çok üzüp harap edecek ve benden daha çok nefret edecek ben onun benden daha çok nefret etmesini istemiyorum" derken Gül üzgünce "Oğuluuumm" deyince Savaş annesine aldırmadan oğlunu öpüp hemşireye vererek

BİLİNMEYEN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin