11 - Acı

254 17 13
                                    

11 - Acı

Yine her sene olduğu gibi durdum annemin mezarının önünde, o ölümü hakketmiyordu, ben ise yaşamayı, hayatın adaletsizliğini o gün anladım, hiç kimse hakettiği gibi yaşamıyor, Melek mesela, yaşamayı seven genç bir kızdı abim ise ölmeyi çoktan haketmişti ama gelin görün ki, Melek öldü abim ise domuz gibi !

Ya da Azra, mutluluğu haketmiyordu, babamda sevilmeyi, Azra mutlu babam ise seviliyor !

Peki Eda ? Eda her zamanki gibi karanlık, yalnız, kötü, katil, boş.. ne acı!

İçimden dilek tutmak gelmedi bu sene, içim darma dumandı, nefes alamıyordum, kar yavaş yavaş üzerime yağarken, ellerimi kaldırıp avucumu açtım.

Avucumun içine bir kaç tane kar tanesi düştü, artık hava daha soğuktu, ben kışın doğan bir kızdım, kışı severdim, kışın verdiği huzuru, bu soğukluğu seviyordum, nasılsa cehennemde bol bol yanacaktım, soğun tadını çıkartıyordum..

Gözlerimi gökyüzünden alıp mezarlığın yanına oturdum, "Görüyorsun değil mi sen beni ? Peki söylesene, kaç kere ters döndün o mezarda ? Kaç kere öldün ?", boğazımda bir düğüm hissetim, hiç gitmeyen bir düğüm, "İnsan daha kaç kere ölür ?"

Ağlamamak için gökyüzüne baktım, "Beni terk ettin ya ! Yalnız bıraktın ! Omuzlarıma öyle bir yük attın ki, ölsem o yük gitmez !", tekrar ona döndüm, "Sen beni mahvettin"

Ayağa kalktım, doğum günlerinden nefret ederdim !

Mezarlıktan çıktım, her sene şu sıralar telefonumu alıp rehberde Bahar'ın isminde dururdum, onu arayıp ona aslında düşündüğü gibi bir kız olmadığımı söylemek isterdim ve her sene onu arayıp 'Yanıma gelmen lazım' derdim, her sene olduğu gibi Bahar'la otelde buluşup beraber uyurduk, o gece beni yalnız bırakmazdı, yalnız uyumamı istemezdi, şimdi elimi cebime attığımda ne bir telefon vardı, ne de arayacak bir Bahar..

Yalnızlığı hissediyordum, mezarlığın kapısına dönüp içeri baktım, gözlerimi gökyüzüne çevirdim, "Beni neden yanına almıyorsun ?" Dedim

'Biz ölmeyi beceremeyen zavallı insanlarız, yaşamayı deneyelim mi ?'

Gördüğüm rüyanın etkisinden çıkamıyordum, 19 sene boyunca hayatıma birisinin gelmesini diledim, hayatıma gire gire Sarkın girdi, o da beni öldürmek için geldi

Umursamazca sokaklarda yürümeye başladım, 'Yalnızsın işte Kara !' Dedi iç sesim, rüzgarda onaylarcasına yüzüme sert bir şekilde vurdu, yürüyüp yürüyüp Eyfel kulesine geldim, herkes Noel alışverişindeydi, annesiyle babasının eline girmiş küçük bir kıza baktım, hava yavaş yavaş kararmaya başlıyordu, küçük kız koşarak şeker satan bir dükkana girdi, mutlu gözlerle ailesine döndü, onlara istediği şekeri gösterdi, annesi itiraz etsede babası onu kıramadı..

Benim hiç ailem olmamıştı, elini tutuğum bir babam, sırtımı yasladığım bir abim, sırlarımı paylaştığım bir ablam, ya da en basiti güldüğüm bir evim olmamıştı, ben hep böyleydim, kötü, yaralı ve yalnız..

Etrafıma bakındım, herkes mutlu görünüyordu, benim bu karanlığım beni boğup, öldürecekti..

Ayağa kalktım, cebimde sadece eve dönecek kadar para vardı ama umursamadım, şeker satan dükkana girdim, istediğim bütün şekerleri aldım, oradan çıkıp pamuk şekeri aldım, mavi bir pamuk şeker..

Mavi pamuk şekere uzun uzun baktım, 'Bu bir mesaj miydi ? Yoksa tesadüf müydü ?'

Umursamadım, Noel babayla fotoğraf çektiren çocuklara baktım ve boş bulduğum bir banka oturdum, sessizce insanlara baktım, mutlu insanlara, mavi pamuk şekerimi yedim yalnız ve sessizce, etrafımdakileri dinledim, gülüşlerine ortak oldum ifadesizce..

Boşluk (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin