Merhabalar ve keyifli okumalar...
Multi Yağız
∆∆∆∆
Kumsal'dan
Gözlerimi yavaşça aralamaya çalıştığımda gözlerim ilk defa bana itaat edip açılmıştı. Gözlerimdeki bulanıklığın gitmesini bekledim. Bulanıklık gidince de nerede olduğuma baktım. Bu evde ilk uyandığım odaydı. Boğazımda tarif edilemeyecek kadar kötü bir ağrı vardı. Yutkunmak imkansızdı. Ağrı yüzünden konuşamadığım içinde kimseyi çağıramıyordum. En iyisi biri gelene kadar beklemekti.
On veya on beş dakika sonra kapı yavaşça açılmaya başladı. Kim gelmiş diye kafamı kaldırdığımda evin bir hizmetlisi olduğunu düşündüğüm kadın elindeki tepsiyle içeri girdi. Tepsiyi komidinin üstüne bıraktı ve hızlıca odadan çıktı.
Kadın çıktıktan birkaç dakika sonra kafamı çevirip yemeklere bakınca yayla çorbası, pirinç pilavı ve tavuk soteden oluşan bir menüydü. Ama ben ne kadar aç olursam olayım inadımdan yemezdim. Ama yemekler gel beni ye diyordu. Elim bir tepsiye uzanıyor birden çekiliyordu. Karnımdaki sesler bile o tarafı işaret ediyordu ama midemin sesini değil de mantığımın sesini dinledim. Fakat daha yeni gördüğüm bardağın yanındaki ağrı kesici ilacı ile midemin sesinin yanına birde boğazımdaki ağrı eklenip mantığıma savaş ilan ediyordu. Zor da olda vazgeçip yatağa yattım ve derin bir uykuya dalış yaptım.
Boğazımdaki ellerle gözlerimi huylanarak açtım. Ama açar açmaz geri kapattım. Çünkü Yağız elindeki krem diye tahmin ettiğim bir şeyle boğazıma masaj yapıyordu. Sonradan gözlerimi kapamama kızıp açıp ellerimle Yağız'ı itmeye çalıştım. Hiçbir türlü geri gitmemişti ama pes etmeye niyetim de yoktu. Bağırmak istiyordum ama boğazım feci bir şekilde ağrıyordu. Daha demin pes etmeye niyetim yoktu dedim ya onun hepsini geri alıyorum. Pes edip geriye yaslandım ve işin çabucak bitmesini diledim.
Bir beş dakika sonra işi bitmiş olacak ki ayağa kalkıp banyoya yöneldi. Kremi de komidinin üstüne bıraktı. Ve yemeklerin gittiğini de gördüm. Bir tarafım bu işe mutluyken diğer tarafım seni aptal şimdi ne yapacaksın diyordu. Ben ikisini de takmayıp yataktan yavaşça doğrulmaya çalıştım. Ama o kadar halsiz ve yorgundum ki minik bir hareket bile gerçekleşmedi. En merak ettiğim şey ise boğazımın haliydi. Bu kadar acının kaynağını merak ediyordum. Ama o kadar güçlüydü ki beni yerime mıhlamıştı.
Banyonun kapısının açılmasıyla Yağız içeriye girdi. Ben de onu takmayıp ondan hariç heryere bakıyordum benim yanıma oturmasana kadar. Gözlerimi ona çevirip bütün nefretimi ona fışkırttım.
Bana alaylı bir sırıtışla bakıp "Boynunda izimin olması gurur verici bir şey ama ben daha farklı olmasını isterdim" diyip sırıtışını genişletti.
Tabi benim cevap veremeyeceğimi tahmin ediyordu. Bende onu takmayıp etrafı seyretmeye koyuldum. Onu takmamış olmam sinirlendirmiş olmalıki bana sinirle bakıp "Galiba çenende de el izi olmasını istiyorsun" diyip çenemi sıkarak kafamı kendi kafasının tarafına çevirdi. "Hem yemeğini de yememişsin." diyip cık cıkladı. Telefonunu çıkartıp kulağına götürdü ve karşısındakine "Yemeği getir" diyip kapattı.
Kapı çalınıp sonra gir komutunu alınca giren geçen sefer bana yemek getirip tabi benim yemediğim yemeği getiren kadın bu sefer elinde aynı yemeklerle içeri girdi ve tepsiyi Yağız'a verdi. Yağız'da tepsiyi komodinin üstüne koyup beni yatakta oturur pozisyona getirdi. Sonra tepsiyi eline alıp bana zorla yemeklerden yedirmeye başladı.
Tıka basa dolunca tepsiyi geri ittim ve aklımca ona ben doydum işareti verdim. Yağız da anlamış olacak ki ağzıma son bir pilav tıkıp tepsiyi komodinin üstüne koydu. Sonra beni geri yatırıp kendi de yanıma yattı. Tabi ben bunu görür görmez yataktan kalkmaya çalışmıştım fakat birden ellerini belime koyunca itiraz edecek ne halim ne de imkanım kalmıştı. Mecbur gözlerimi kapatıp uykuya daldım.
Aşağıdan gelen bağırışma sesi ile başladım güne. Yanıma baktığımda Yağız yoktu ve ben bu sevinçle kalkıp banyoya koştum. Boğazımın ağrısı hafif de olsa geçmişti. Bende merakla banyoya girdim ve gördüğümle dudaklarımı büzdüm. Boynumda yer yer morluklar ve kızarıklıklar vardı. Tabi el şeklindeydi bunlar. Yani Yağız'ın elleri oluyordu bunlar. Aynadaki iğrenç görünümümden gözümü çekip rutin olmuş işlerimi gerçekleştirdim.
Bağırık sesleri daha da yükselince banyodan hızlıca çıkıp aşağı inmeye başladım. Gördüğüm kişilerle koşarak yanlarına gitmek istedim. Derya ve kardeşim buradaydı. Beni bulmuşlardı. Sevinçle yanlarına yürüyordum ki bir el saçımdan tutarak durmamı sağladı. Kimin tuttuğuna baktığım da Yağız olduğunu gördüm.
Acıyla yüzümo buruşturarak "Saçımı bırak. Kardeşim beni bekliyor." diyince birden saçımı bırakıp elleriyle belimden tutup arkasına çekti.
"Hiç bir yere gitmiyorsun. Zaten onlarda gidiyorlardı." diyip korumalara bir baş hareketi yaptıktan hemen sonra iki kolumdan tutulup merdivenlere yönlendirilmem bir oldu. Tabi Derya ve kardeşimin de kolundan tutulmaları ve çıkışa yönlenilmeleri de aynı zaman da gerçekleşti.
Ağlayarak "Lütfen bırak kardeşime sarılmak istiyorum. Onlara sarılmak istiyorum. Bırak beni!" diyerek daha çok ağlamaya başladım ama hala merdivenlerden yukarı çıkartıyorlardı.
Boğazımın acısını unutarak bütün gücümle "BIRAK BENİ! Lütfen." sona doğru acıdan sesim kısılmıştı. Beni aynı odaya koyup kapısını kitleyip çıktılar. Hemen kalkıp pencereye baktım. Derya ile kardeşimi gözlerini ve ellerini bağlayıp siyah bir arabaya bindirdiler pencereden bağırmaya çalışıyordum ama boğazım çok ağrıyordu. Duvara çöktüm ve ağlamaya devam ettim. Boğazımın acısından dolayı kısık sesle "Kardeşim, Derya lütfen geri gelin ben sizi özledim." diyerek sayıklamaya başladım. Delirmiş gibiydim.
Dakikalar sonra içeri giren Yağız'a bir kere bile dönüp bakmamıştım. Boş boş karşımdaki aynaya bakıyordum. Yağız bir şeyler söylüyordu ama duyularım dış dünyaya kapanmıştı. İçimde büyük bir yangın vardı. Ateşi özlemim, evi kalbim, suyu kardeşim ve Derya başlatan ise Yağız'dı. Ben ise orda kül olan bir hiçtim. Ne beni tekrar küllerimden doğurtacak biri vardı ne de külümü alıp denize atacak.
Hala boş boş aynaya bakıyordum ve Yağız arada gelip bana bakıyordu. Birden kapıyı açıp içeri daldı. Bana sinirle baktı ve saçımdan tutup kaldırdı.
"Eğer böyle yaparsan sana ne kardeşini gösteririm ne Derya'yı. Beni sinirlendirmezsen onları görebilirsin. Sinirlendirirsen ne sen mutlu olursun ne de onlar. Anladın mı?" diyince mutluluktan hızlıca başımı salladım.
Yağız da kabul ettiğime sevinmiş olacak ki alnımdan öptü ve beni kucağına alıp yatağa yatırdı. "Şimdi ilacınla yemeğini getireceğim sen de yemeğini yiyip ilacını içeceksin." diyince yine başımı salladım. Odadan çıktıktan sonra mutluluktan gülümsedim. Artık dereyi geçene kadar ayıya dayı diyecektim. Geçincede o dereye düşürecektim. Şimdi uslu bir çocuk olacaktım.
∆∆∆∆∆
Bir gün önce bölüm yazdım. Saat geç olsada hala perşembe. Yani erken oluyor.
Bu arada karakterleri beğendiniz mi yoksa başka biri mi olsun?
Heyecanla diğer bölümleri yazmak istiyorum çünkü aklımda şahane şeyler var. Ve bir ipucu Kumsal daha çok çekeceğin var.
Nihahahaa (kötü kadın gülüşü)
Ama sabreden derviş muradına ermiş.
Hadi bakalım gelsin hafta sonu.
Thank you for reading me
İngilizceniz kötüyse
Beni okuduğunuz için teşekkürler.
Türkçeniz de kötüyse
danke, dass du mich gelesen hast.
^ ^ ^
| | |
Almanca
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suçsuz (Mafya Hikayesi)
Ficción GeneralKaderinin en karanlık tarafında yaşayan ama karanlıktan korkan bir kız. Karanlığı seven ve onunla bütün olan bir adam. Şiddet içerir.