11.Bölüm

21K 598 78
                                    

Merhaba artık bölümler cuma günü veya cumartesi gelecek. Artık tam gaz devam edeceğiz İnşAllah.

Bu arada karakter öneriniz var ise buraya yazabilirsiniz.

İyi okumalar...

∆∆∆∆

Kumsal'dan

Dersler tabiki de hızlı geçmedi. Bütün hocaların sorduğu adım, soyadım, ölmüş olan annem ve babamın hakkında sorulan sorulara  hayata devam ediyordum. Son dersten bir önceki dersin zili çaldı ve ben tabikide Derya'yla kantine indim. Derya'ya para verip birşeyler aldıracakken tabikide nazikçe (!) beni reddetti. Bir dahakine benden diyerek istediklerimi söyledim ve kantinde boş yer aramaya başladım. Göz gezdirirken bana bakan yeşil ve mavi arasında kalan gözler gördüm. Kaşlarımı çatarak ona baktığımda hala bakmaktan vazgeçmemişti. Bende boşverip boş bir masaya geçtim.

Ellerinde iki kahve olan Derya kahveleri bırakıp ceketinin cebinden çikolatamı çıkarmıştı.

"Kızım şurada bir çocuk var ve tip tip sana bakıyor" diye kulağıma fısıldadı.

Merak edip etrafıma bakınca anlattığı çocuğun, oturacak yer ararkenki çocuk olduğunu anladım. Çok sinirlenmiştim ve Derya'ya olanları anlatıp sınıfa çıkmak istediğimi söyledim. Söyler söylemez zil çaldı ve yukarıya her türlü çıkmamız lazımdı. Kahvemi orada bırakıp çikolatamı yiyerek sınıfa çıktı Derya'yla. Ve yine sıkıcı bir ders başlamıştı.

Zil çalmasıyla yavaşça gözlerimi araladım ve kafamı yukarı kaldırdım. Artık eve dönebilirdim. Bu mutlulukla çantamı topladım ve koluma takıp ayağa kalktım. Sıradan çıkarken birine çarpmamla yine ve yine o çocuk oluğunu gördüm. Sabır çekerek dışarı çıktım. Derya da gelince ilk iş kendimizi servise yazdırmaktı. Daha sonra da bugünlük binmeyeceğimizi söyledik ve taksi beklemeye başladık. Beklerken  birden önümüzden hızla bir araba geçti. Böyle yapan insanlardan nefret ediyordum. Hep hava meraklısı olanlardan özellikle. Ben içimden o arabaya saydırırken taksi geldi ve hızlıca binip kardeşimin okulunun adısını söyledim ve yola koyulduk. Derya'ya baktığımda telefonla şarkı dinliyordu. Bende etrafı seyretmeye koyuldum.

Taksinin geldik demesiyle kafamı kaldırdım ve söylediği ücret için cüzdanımı açtım. Tam verecekken bir el daha belirdi ve ilk o uzattığı için o geçerli sayıldı. Elin sahibine baktığımda Derya olduğunu gördüm.

Bana gülücük atıp "Sabah sen vermiştin sıra bende." diyince gülümseyerek kafa salladım.

Taksiden indik ve çocuk kalabalığından bir şey görünmeyen okul bahçesine giriş yaptık. Ve kardeşimi aramaya başladım.
Gözlerimle bir kaç defa etrafı tarayınca kardeşimin birkaç çocukla konuşup gülüştüğünü gördüm. Gülümseyerek yanına vardım ve yanağından öptüm. Bunu yapınca kıkırdayıp, beni arkadaşlarıyla tanıştırmaya başladı. Açıkçası onun mutlu olması benide mutlu etmişti. Arkadaşlarıyla vedalaştıktan sonra elini tutarak servislerin yanına geldik. Servisler sıra ile dizilmişti ve kardeşimin servisi dördüncü sıradaydı. Servise kardeşimin bugünlük gelmeyeceğini söyledim ve okuldan çıkış yaptık. Taksi tutmaya gerek yoktu çünkü buraya çok yakın bir kafe tarzı bir yer vardı. Oraya ilerledik.

Yemeklerimizi bitirmiş bir güzel karnımızı doyurmuştuk. Derya ile anlaşma yapmıştık. Artık ücret kavgası yapmayacaktık. Zaten para ayrımı yapmaya da gerek yoktu.

Eve varınca üstümü değiştirip direk kendimi yatağa attım ve uykuya dalış yaptım.

3 Hafta Sonra

Artık ehliyetim ve arabam vardı. Üç haftayı iple çektim çünkü bugün boşanma davası ile ilgili bilgi verilecekti. Bana denilen buydu ben de hızlıca hazırlandım. Bugün okula da gidemeyecektim. Zaten o çocuk da hep bana bakıyordu ve ben artık tırsmaya başlamıştım. Boşverip kapıyı açıp dışarı çıktım. Asansörün tuşuna basıp beklemeye başladım. Kapıları açılınca içerisine bindim ve zemin katı tuşladım ve kendime aynadan bakmaya başladım. Kendimi yavaş da olsa toparlamaya başlamıştım. Eskisi gibi bir deri bir kemik de değildim. İdeal bir kızdım. Bu bile yeterliydi benim için. Aksiyonsuz ve monoton bir hayata adımları atıyordum. Ve son basamaktaydım. Boşanınca ondan kurtulacaktım hepten.

Bir hafta sonra ondan boşanacaktım. Dava haftaya olacaktı ve kurtulacaktım. O nefret ettiğim soyadından da kurtulacaktım. Ve kapısı açık olan kafesten çıkıp geçmişimi adı üstünde geçmişte bırakacak ve kapılarına da kilit vuracaktım. Bu şehir galiba bana iyi geliyordu. Ve ben buradan gitmek de hiç istemiyordum.

Anahtarı deliğe mutluluktan bir türlü sokamıyordum. En sonunda sokunca da çevirip kapıyı ittim. İçeriye adımımı atıp kapıyı kapatır kapatmaz mutluluktan çığlık koparmamla koşan ayak sesleri duydum. Ve bir kaç saniye sonra bana koşan iki insan. Bende koşarak onlara sarıldım ve çığlığı mutluluktan yaptığımı söyledim. Tabiki de kardeşim anlamamıştı ama Derya merakla bana bakıyordu. Bende özel konuşmak için yolda kardeşime aldığım uzaktan kumandalı arabayı kardeşime verdim. İçini açıp arabayı görünce beni öpücük yağmuruna tuttu.

"Teşekkür ederim, teşekkür ederim canım ablacığım ben şimdi bunu odamda oynayacağım." diyip koşarak odasına gitti.

Ben de onun bu haline gülümseyip Derya'yı kolundan tuttum ve odamın içine soktum. Sonra yatağa oturtup olanları anlattım. O da mutluluktan kafasını yastığa gömüp çığlık attı. Sonra birbirimizi gıdıklayıp sevincimizi iki katına çıkardık.

1 Hafta Sonra

Bugün benim için kurtuluştu ve ben o adama yenilmediğimi gösterecektim. Tabii zekamı kullanıp her ihtimale karşı beni takip edebileceği için dava İzmir'de olacaktı ve beni orada yaşıyorum sanacaktı. Herşeyimle hazırdım. Davadan sonra bir iki gün burada kalacak sonra Antalya'ya gidecektim. Bu yüzden yanımda çok az eşya getirmiştim. Nakit para, kıyafet ve telefonum. Kredi kartlarım bile oradaydı fakat onun sebebi heyecandan cüzdanımı evde unutmamdan oluşmuştu. Uçağa binecekken aklıma gelmişti ve Derya da kendi cüzdanından ne kadar nakit para varsa vermişti ve bu bana yeter ve hatta artardı.

Kıyafetim iddialıydı. Pantolon tişörtle gidemezdim. Yıkılmadığımın güçlü olduğumun göstergesi kıyafetlerim olacaktı ve ben onlarla gidemezdim. Hızlıca otelden çıkıp taksi durdurdum ve gideceğim yeri söyledim. Çok ama çok mutluydum. Sadece bana bakan bir çift donuk mavi göze hazır değildim ve oda korkudandı. Boşverip İzmir sokaklarını izlemeye başladım.

Taksi durunca parayı verip hızlıca dışarı çıktım. Etrafıma bakınca bir sürü takım elbiseli adam vardı. Tabiki de olacaktı. Sonuçta adam hem ünlü bir holding sahibi hem de mafyaydı.

İçeri geçtikten sonra saate baktım. Daha yarım saat vardı. Bu sebeple kantine inecektim. Aşağıya inerken gördüğüm yüzle donup kaldım. Sonra umursamamaya çalışarak kantine indim. Kendime bir çay alıp boş masaya oturdum.

Boş bardağı çöpe attıktan sonra merdivenlere ilerledim. Merdivenlerden çıktıktan sonra duruşmanın olacağı yere ilerlerken birden boş bir odaya çekildim. Her kimse ağzımı tutuyordu ve ben çığlık atamıyordum. Elini çekmeye çalışıyordum fakat imkansızdı. Birden boynumda bir iğne hissettim. Hareket etmeyi bıraktım. Boynuma enjekte edilen iğneyle gözlerim karardı ve hiç istemeden de olsa gözlerim kapandı.
Bayılmadan önce duyduğum sözlerle uykuya dalış yapmıştım.

"Benden bu kadar kolay kurtulamazsın, güzelim."

∆∆∆

Vee yeni bölüm geldi.

Sizce diğer bölümde neler olacak?

Bir de aklımda birkaç karakter var ama siz isterseniz başka yapabilirim.

Yorum yapmayı vote atmayı unutmayın sakın ha.

Diğer hafta görüşmek üzere

Hoşçakalın.

Ve sizi seviyorum...

Suçsuz (Mafya Hikayesi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin