Keyifli okumalar.
∆∆∆
Kumsal'dan
Yazın sıcaktan bıkar kış gelince de kışın soğuğunda boğulurduk. Ve bu döngü insanın şükretmeyişiyle devam ederdi. Kışta soğuğu yazda sıcağı benimsesek bizim lehimize olurdu ama insanlar bunu göremeyecek kadar kördü belkide.
Hayatta konuşmak için bir sürü kelime vardı dil vardı. Ama susmak için açılan kapı ne kelimelerle süslenmiş ne de naif sesle seslendirilmişti. Herkese aynıydı ve herkesce aynı anlamdı.
İki yıl geçmişti. Kendi vatanımdan uzak kalışımın tam olarak ikinci yılıydı. Yabancı olduğum bu sokaklar artık o kadar da yabancı değildi. Bu iki yılın içinde kendime güzel bir kafe açmıştım. Derya ise kendine buradan sevgili bulmuştu. Ama hiç de şikayetçi değildim. Sessiz, sakin ve monoton olan hayatım kendimi huzurlu hissetiriyordu.
Derinliklerdeki yaralarım ara sıra sızlasada öldürmüyordu. Bazen süründürüyor bazen de düşündürüyordu geçmişi. Hemen sonrasında geleceği düşünüyordum. Fakat vazgeçiyordum geleceği de geçmişi de düşünmekten
Geçmiş, öncelerinde gelecekti; gelecek de sonradan geçecekti.
Çalan telefonla irkildim birden. Kiminki çalıyor diye etrafa göz attığımda çalan telefonun kendi telefonum olduğunu anladım. Arayan tabiki de Derya'ydı. Hızlıca elime alıp sağa kaydırdım.
"Efendim Derya."
"Senden çok minik bir şey isteyebilir miyim. Bak hemen hayır deme lütfen." Derya ve istekleri...
"Düşüneyim... Hayır." arkadan bir oflama sesi geldi. Bense sırıttım muzipçe.
"Ya lütfen. Hem seveceğin bir şey." merakı içime koymuş ve pimini de çekmişti. İşini iyi biliyordu doğrusu
"Neymiş benim meraklanacağım şey?" bu sefer sırıtan tahminlerimce oydu.
"Ünlü bir şirketin sergisi varmış. Oraya gideceğiz." Sergi, aslında iyi fikirdi. Şaşıracağını bilerek kurdum cümlelerimi
"Saat kaçta?"
"Ya lütfen re... Bir dakika sen kabul ettin. Gerçekten sen kabul ettin. Sen ne demiştin? Saati sordun değil mi? Saat sekizde." şaşkınlığını kurmuş olduğu cümlelerde bariz bir şekilde kullanmıştı.
"Tamam tamam. Abartma sadece bir sergi." ve telefonu yüzüne kapattım. İçinden bana saydırdığını hissediyordum. Göz ucuyla saate bakınca üç buçuk olduğunu gördüm. Kafeyi çalışanlara bırakıp kendi arabama ilerledim. Kapıyı açtım ve içerisine yerleştim. Tam arabayı çalıştıracakken telefonun çalması bir oldu. Sinirle telefonu elime aldım ve arayan malum kişinin aramasını açtım.
"Yine ne var Derya?"
"Şey... Ben sana demeyi unuttum ama. Alışverişe gideceğiz ben seni K... Mağazasında bekliyorum."
"Kesinlikle hayır." tabi bunu demem biraz geç olmuştu çünkü telefonu suratıma kapatmıştı. Direksiyona hızla vurdum içinde bulunduğum sinirden kurtulmak için. Eş zamanda elimdeki acıyla gözlerimi devirdim. Ah benim aptal kafam.
Üstümde gece mavisi salaş elbiseyle bana göre sergiden çok galaya gidiyordum. Kesin Derya benden daha sade bir şey giyecekti. Fakat Derya'yı görür görmez galaksiler arası yolculuk yaptığını sanmıştım.
"Derya ne düğüne gidiyoruz. Ne de sen gelinin kız kardeşisin." oysa bana muzipçe sırıtıp
"Sen oradakileri gör birde." başımı iki yana sallayıp sen adam olmazsın bakışımı yolladım. O da omzunu silkti. Saate baktığımda yedi buçuktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suçsuz (Mafya Hikayesi)
Fiksi UmumKaderinin en karanlık tarafında yaşayan ama karanlıktan korkan bir kız. Karanlığı seven ve onunla bütün olan bir adam. Şiddet içerir.