Bölüm 15

6.8K 420 418
                                    

Güneş bile yasak, içim sarı sıcak

Duvarları deler sevdanın közü

Duvarları deler sevdanın közü

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Aynanın karşısında durmuş, karşısında gördüğü bu kırmızı yanaklı, aralık duran dudaklarının arasından hızla soluyan ve onları sanki bir şey söylemek istiyormuş gibi kıpırdatmakta olan, gözleri şaşkınlıkla irileşmiş o en tanıdık kızı, kendisini, tuhaf bir yabancılıkla izliyordu. Bu kız, az önce evinin sokağının bilmem kaç metre gerisinde, gözden ırak bir gölgede, kendini korkusuzca, fakat aynı zamanda da korkuya benzer bir hisle bir oğlanın –âşık olduğu oğlanın kollarına, daha fenası dudaklarına bırakan o kız mıydı? Ellerini alev almışçasına yanan yanaklarına bastırdı, bakışları aynadaki aksinde yuvarlanıp dudaklarını buldu; şimdi burada, tam bu pembeliğin üzerinde Suat'ın dudaklarından bir şeyler mi vardı? Evet, evet, sahiden öyleydi; bir tat, bir iz, veya somut bir belirti değilse de bir duygu... Öpme, öpülme, öpüşme duygusu... Sanki birden üşüdü. Her şey anbean tekrarlandı zihninde: Suat'ın ona sarılı haldeyken, saçlarına doğru, "Yetmez..." deyişi; önce alınlarının, sonra burunlarının ve en son da dudaklarının buluşması... Ki en uzun kaldıkları durak da dudaklar olmuştu; düşüncesi bile insanda yürek mi bırakırdı! Şimdi kız derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştı. Hayal değildi: Suat onu basbayağı öpmüştü! Hem de uzunca... Hâlbuki bu akşam olmaz sanmıştı. Bir önceki sefer Suat'ın onu bir an kendine çekişiyle öpeceğini zannetmişti de, öpülmediğinde sanki belli belirsiz bir hayal kırıklığına uğramıştı ya, bundan ötürü olacak ki yine yapmaz, yapamaz sanmış, kendini öpüleceği ihtimaline hazırlamamıştı. Ve sürpriz! Dudakları... Dudaklarının Suat'ın dudaklarında oluşu ve birbirlerine utanmazca dolanmış halleri ve o yumuşacık, sıcak, nemli öpüş... Kalbi şu anda da, tıpkı o anki gibi dehşetengiz bir hissin kıskacında çaresizce atmaya çabalıyordu. Suat bunu nasıl yapmıştı, aklı almıyordu; elini tutacak olduğunda bile ilkin yalnızca serçeparmağıyla uzanıp kızın tepkisini yoklayacak kadar tedirgin olan bu çocuk, nasıl yapmış, kıza ayaklarını yerden kesecek bir ilk öpücüğü nasıl bahşedebilmişti!

Birden, parmağının ucuyla dudaklarına dokunmakta, öpüldüğü ve şimdi neredeyse kutsal sayılacak o yeri usulca okşamakta olduğunu fark etti. Bu dokunuş sanki Suat'ın varlığına temas etmekti; çünkü işte buradaydı Suat, varlığı artık daha yakın, daha ispatlanabilir türdendi. Kimse görmemişken bile. Öpüldüğünü yalnızca Beren bilirken bile. Şimdi dilini dudaklarında hafifçe, istemsizce gezdirdi. Zira düşündükçe dili damağı kuruyordu. Onun kollarından sıyrılıp da dönüp gittiği o ilk anda, dudaklarının nemi henüz kurumamışken yapmıştı bunu ilk; dilini dudaklarında gezdirmiş ve ne gariptir ki, başkasının ısırdığı lokmayı bile yiyemeyen o mızmız kız, şimdi duyumsadığı, Suat'tan kalan o yarı ıslak histen heyecan duymuştu. Yani, başka türlü bir heyecan; nasıl denirdi bilmiyordu ki, âşıkların birbirinde bulacağı türden bir heyecan işte...

Nereye Uçar Turnalar?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin