Bölüm 38

7.1K 201 1K
                                    

İçeriden yeni çıktım, dünya almıyor beni

Yüreğimde yaşar hâlâ ölenlerin yemini

Odaya canlı, parlak bir ışık doluyor, Suat'ın çıplak sırtına, Beren'in çarşafın üstünden Suat'ın sırtına doğru uzanan, bedenine sarılan çıplak koluna vuruyordu. Evde, odada akşam başlayıp gece boyu süren patırtılardan, neşeli gürültülerden eser yoktu; yalnız iki sevgilinin yorgun, sakin, huzurlu soluk alıp verişleri. Yüzlerinde tatlı rüyaların, rüya olmayan bir sürü başka tatlı, heyecanlı, haz ve mutluluk dolu an'ın mayışmışlığı, kendini bırakmışlığı. Beren Suat'ın boynunun hemen altında, yanağı onun göğsüne değerken, hayatlarının yeni döneminin ilk sabahına uyanmış olmanın güveni ve aslında tereddüdüyle de gözlerini kırpıştırıyor, dün gece olanca cömertliğiyle ona sunmuş olduğu çıplaklıktan ürpererek yatağın içinde ona doğru sokuluyordu. Saat kaç olmuştu? Güneş odanın içine tıpkı bir öğle güneşiymişçesine dik, emin kollarla uzanıyordu. Dur durak bilmeyen sevişmelerin sabaha bıraktığı haklı tembellik. Bütün günü burada, bu şekilde geçirmek gözüne bir an çok cazip göründü. Suat'ın koynunda, onun da uyanmış olduğundan habersiz, tatlı tatlı esnedi.

"Uyanık mıydın?" Kızın omzunun üstünden yastığa uzattığı kolunu çektiğinde Suat onun oynayan kirpiklerini, şimdi yukarı dönen, ona bakan gözlerini görebildi. Aynı uyuşuklukla gülümsedi. Nefes alıp verişleri öyle sessiz, öyle derindi ki, birbirlerini uyku soluğunda zannetmişlerdi. Suat Beren'den çok daha erken uyanmıştı üstelik. Zaten erken uyanırdı fakat cezaevinde, bir sürü adamın bir arada yaşadığı o küçücük yerde bir gürültü, bazen sesli bir konuşma, gülme veya bağırma, mutfak gereçlerinin şangırtısı, radyo sesi, bazen de gardiyanların gelip bir sebepten kapıya vuruşu onu erken uyanmaya mecbur ede ede iyice alıştırmıştı. Düşüncelerle dolu başını, dalgın gözlerini şimdi yalnızca sevgilisine çevirmiş, odaklamış olarak onun saçlarını yavaşça okşadı. "Uyuyorsun zannettim."

"Ben de seni..." dedi Beren bacaklarını yatağın içinde gererken. "Çok yorgunum... Yataktan çıkmak istemiyorum."

Suat gülümsedi. "Çıkmayalım."

Beren gözlerini devirdi. "Sanki dinlenmeme izin verecekmişsin gibi..."

"Hiç benden bilmeyin, Beren Hanım." Suat dirseğini kırıp yastığa dayarken başını da eline yasladı. Beren şimdi kendini usulca yukarı çekmiş, başını yastığa koymuştu. Suat işaretparmağını kızın şakağından yanağına doğru usulca gezdirir, oradan çenesine, boynuna, omzuna ve nihayet kolundan aşağı usulca, incecik, gıdıklayıcı bir dokunuşla inerken çapkınca gülümsedi. "Bu bana yetmez, diyen sizdiniz."

Beren ona sevgiyle baktı, gözlerinin ışığında rahatça seçilebilen ve başka hiçbir şeye benzemeyen o sevgi pırıltısıyla. "Seni zannettiğimden de çok özlemişim." Yüzünü yavaşça okşadı.

Suat onun bileğini kavradı. "Artık hep buradayım." Avucunun içini öptü. "Bırakmayacağım seni." Kızın başının üstüne eğilip yanağından, boynundan, dudağından öptü. Beren parmaklarını onun kulağının arkasından saçlarına yavaşça geçirdi. Öpüşüne karşılık verdi, hep burada ol, der gibi, bırakma beni, bırakma beni, diye inler gibi. Suat'ın eli çarşafın altına süzülerek kızın vücuduna indi.

"Hayır..." dedi Beren o dokunuşun sürmesi durumunda ona karşı koyamayacağının, işin renginin değişeceğinin bilinciyle.

Suat kendini hafifçe kaldırıp Beren'in üstüne bıraktı. "Gerçekten hayır mı?"

Kızın bacakları açılırken kolları da sevgilisinin boynuna sarıldı. Çabuk ama keyifli, neşeli, bol gülüşmeli bir sabah sevişmesi. İstedikleri an durmamalı, dolanmalıydılar birbirlerine çünkü bir daha böyle boş bir evi, odayı, iniltilerinin duyulmayacağı bir ıssızlığı, bomboş bir yatağı ve özgürce kullanabilecekleri geniş bir zamanı nereden bulacaklardı?

Nereye Uçar Turnalar?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin