Almanya-Berlin. Yıl 2016.
Yine bir kış gecesi ve yine soğuk. Üzerimde olan hırkaya biraz daha sokuluyorum. Buranın bu kadar soğuk olmasına hala alışamadım. Almanya soğuk şehirdir. Belki yalnızım o yüzden soğuk geliyor burası bana. Burada bazı insanlar vardır geceleri soğuktan üşürler ama sevdiklerinin kalbi o kadar sıcaktır ki bu soğuk bir hiç kalır yanlarında. Bazıları ise evleri, yuvaları sıcak olmalarına rağmen içleri buz tutmuştur. O insanlar hiç kimseye acımazlar. Kalpleri o kadar buza dönmüş ki hiç kimse onlara erişemez. Birde evsiz, kimsesiz insanlar vardır. Kimsesiz olmalarına rağmen kocaman yürekleri vardır. Bazıları hastahane köşelerinde yalnız, bazıları soğuk kaldırımlarda. Yine de güzel burası, her şeye rağmen güzel.
Ama bu gece hastahane koridoru boş. Benden başka kimse yok. Bu duruma hem seviniyorum, hem de yalnız olmam canımı sıkıyor. Beyaz duvarlara baktığımda delirdiğimi düşünüyorum bir an. Duvarların üzerime geldiğini hissediyorum. Gôzlerimi duvarlardan ayırıp yere sabitliyorum. Gôzyaşlarım durmaksızın akıyor yanaklarımdan. Kaç dakikadır, saatir buradayım bilmiyorum ama artık bir haber almak istiyorum. Öldü mü kaldı mı bilmek en doğal hakkım değil mi?
Koridorda duyulan ayak sesleri beni düşüncelerimden bölüyor. Kafamı kaldırdığım da mavi gözlü, sarışın bir adamla karşılaşıyorum. İlk görüşte dikkatimi çekiyor bu adam. Bir kaç dakika bıkmaksızın süzüyorum onu. O, ise bana bakmıyor bile gôzlerini telefona sabitlemiş galiba birinin aramasını bekliyor. Bir kaç dakika sonra telefon sesi dolduruyor koridoru. Biraz ôteye gidip telefon konuşmasını yapıyor. Ne konuştuğunu, kiminle konuştuğunu bilmiyorum ama gergin bir konuşma olduğu kesin. Devamlı el kol hareketleri yapıyor.
Acilden doktor çıkınca duvara tutunarak ayağa kalkıyorum. Gôz altları uykusuzluktan şiş olan doktor bana bakıyor. Muhtemelen biz gelmeden önce derin bir uykudaydı ve tabi ki uykusunu bölen bir hastayı gôrmek istemiyordu. Ama bende burda olmaktan memnun değilim!
Sonunda alman doktor konuşmaya başlıyor.
"Çağla hanımın durumu iyi. Birazdan normal odaya alıcaz onu. Ama...bebek için aynısını söyliyemiycem. Bebeği kaybettik."
Konuşmanın başında olan mutluluğum sonda kayboluyor. Bebek? Hamile miydi? Kimden? Alman doktor bakışlarımdan anlamadığımı anlıyor.
"Çağla hanım 3 aylık hamile. Ama geldiği zaman çok kan kaybetmiş o yüzden bebeği kurtaramadık. Üzgünüm."
Bir şey söylememe izin vermeden doktor gidiyor. Arkamı döndüğümde deminki sarışın beyfendinin de benimle birlikte doktoru dinlediğini görüyorum. Bebeğin haberini öğrenince ağzından kısık sesli bir küfür çıktı sonra ise geldiği gibi hastahaneyi terk etti. Kimdi o?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yabancı
Fanfic"Hıçkırarak ağlayan kadının gözyaşları, ağlatan adamın başına gelecekleri altına atılacak imzadır. " diye okudu kadın ve bu cümlenin gerçekliğiyle bir kez daha yüzleşti. O mavi gözlü adama kan kusturacaktı, bunca yılın intikamını alacaktı ondan. #Al...