Ayla Dikmen- Anlamazdın.
"Çok şey vardı anlatılacak
O yüzden sustum.
Birini söylesem;
diğeri yarım kalacaktı.
Sen,
duydun mu sustuklarımı?"-Oğuz Atay.
***
Beni görünce ayağa kalkıp gitmek istiyor, kolundan tutup durduruyorum onu.
"Gitme, lütfen... Tamam konuşmayalım ama gitme burada kal. "diyorum ona. Sesim öyle çaresiz, öyle güçsüz çıkıyor ki, kendi kendime acıyorum.
Buz mavisi gözlerini üzerime dikip bakıyor bana. Benden nefret ediyor ve bu gerçek beni kahrediyor. Ben onun bana nefretle bakmasına dayanamıyorum.
Kolunu bırakıp, öteye gidip o gün oturduğumuz yere oturuyorum ve gökyüzünü seyrediyorum. Yıldızlar o zaman parladıkları gibi parlamıyorlar, sanki onlar bile bana küs. Ben onlara da ihanet ettim. Bizim aşkımıza ait ne varsa ben onların hepsine ihanet ettim.
Ali orada dikilmekten vazgeçip yanıma gelip oturuyor ama bana bakmıyor. Sadece burada benimle oturması yetiyor bana. Konuşmasın benimle, hata bana bakmasın bile ama bir nefes mesafesinde olsun yanımda. Şu an bana hem o kadar yakın hem de o kadar uzak ki, elimi uzatsam dokunurum ama yapamıyorum.
"Tüm hissetiklerin yalandı dimi? Bilerek yaklaştın bana. Tüm düşüncelerin, duyguların hepsi yalandı. "
Kafamı sağa sola salıyorum. Ben gerçektim. Ne kadar gerçek olmak istemesem bile gerçektim. Kaçamadım ki, her kaçtığım an biraz daha yakalandım ona.
"Ali, ben seninle hep gerçek oldum. Yalan olan bir tek kimliğimdi, o da gerçekleri bilmediğim için. "
Yüzünü bana dönüp acı dolu bir gülümseme sunuyor bana. İşte o an kalbim sıkışıyor ve ölmek istiyorum.
"Sana inanmıyorum artık. Sana çok kızgınım. Keşke sorsaydın, sorgulasaydın. "
Omuz silkiyorum.
"Olmadı anlatamadım. Kelimeler çıkmadı ağzımdan. Cam kırıkları gibidir kelimeler. Ağzına dolar insanın, sussan acıtır, konuşsan kanatır. Senle konuşmadığım her gün acıdan kahroldum ben. "
Yüzüme bakıyor ama inanmıyor bana. Bana inanmaması canımı yakıyor. Doğruyu söylüyorum ben.
"Benim yaptığıma nasıl bu kadar emin oldun? Ablan mı söyledi?"
Konuyu açması beni şaşırtıyor ama bozuntuya vermiyorum. Olayı en başından anlatmaya başlıyorum ona.
"Ablam bana hiçbir şey anlatmıyordu ki. Onun terk derdu beni okutmaktı. O hiçbir zaman sorulanlarıyla beni yormazdı, anlatmazdı bana. O hep ailenin olgun, aklı başında, okuyan kızıydı. Ben ise ailenin şımartılan, hep her şeyi dalgaya vurandım. Annem ve babam onunla gurur duyarlardı. Sonra onlar ölünce. O bana annelik ve babalık yapmaya başladı. Okulu'nu bıraktı. Tek dileği beni okutmaktı. O çalışıyordu ben okuyordum. Çok zor dönemlerden geçtik, Ali. Ablam ve ben çok acı çektik. En çokta ablam. Her akşam işten sonra eve gelirken odasında ağlıyordu. İşte o zamanlar insanların ne kadar acımasız olduğunu öğrendim. Mücizelerin, gerçek sevginin, merhametin bu dünyada olmadığını anladım."
Konuşmayı kesip Ali'ye bakıyorum. Sadece beni izliyor ve susuyor. Bakışlarından hikayeyi merak ettiğini görüyorum ve anlatmaya devam ediyorum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yabancı
Fanfiction"Hıçkırarak ağlayan kadının gözyaşları, ağlatan adamın başına gelecekleri altına atılacak imzadır. " diye okudu kadın ve bu cümlenin gerçekliğiyle bir kez daha yüzleşti. O mavi gözlü adama kan kusturacaktı, bunca yılın intikamını alacaktı ondan. #Al...