12°Acı gerçekler

331 37 52
                                    

"Oysa herkes öldürür sevdiğini..."
-Tuncel Kurtiz.

***

Orkuna işaret veriyorum ve bir sandalyenin üzerine çıkıp karşımda duran kalabalığın dikkatini üzerime çekiyorum. Şimdi kendimi sonsuz acıya mahkum etmeye hazırım. Gözlerimin dolu olmasını umursamadan kalabalığa doğru konuşmaya başlıyorum.

"Merhaba, arkadaşlar. Eminim hepiniz Ali Mertoğlunu tanıyorsunuz ama ne kadar? Sizin bildiğiniz Ali aslında hiçte masum biri değil..."

Kalbim tüm söylediklerimi yalanlasa bile ben beynime inanmayı tercih ediyorum. Şu an inanmak daha kolay geliyor çünkü. Benim sevdiğim adam bunu yapmaz desem bile, beynim gerçekleri biliyor. O yaptı. Evet, belki pişman ama yaptı. Pişman olması yaptığı gerçeğini değiştirmiyor. Keşke değiştirse ama değiştirmiyor.

Arkamdaki ekranda Ali ve ablamın resimleri verildiğinde herkes arasında fısıldaşmaya başlayor.

"Şu an ekranda gördüğünüz kadın benim ablam ama şimdi maalesef yanımızda yok, çünkü öldü. Ali yüzünden bebeğini kaybetti ve bu acıya dayanamayıp intihar etti. "

Herkes şaşkınlıkla beni dinliyor. Aralarında fısıldaşmayı birden bırakıp gözlerini arkamda bir yere sabitliyorlar. Onları baktığı tarafa döndüğüm de onu görüyorum. Hayal kırıklığıyla bakıyor bana. Sonra ise hiçbir şey olmamış gibi mekanı terk ediyor. O gittikten sonra herkes fısıldaşmalarına kaldığı yerden devam etmeye başlıyor. Midem bulanarak izliyorum onları ama en çok kendimden iğreniyorum. Ben de onlardan biriyim artık. Bu zavallılar gibi ihanet ettim. Gözyaşlarımı hemen silip ben de mekanı terk ediyorum.

---

Saatlerce merdivenlerde oturmuş Ali'nin kapısını izliyorum. Şu an daireden çıksa burada ne halt yediğimi ona anlatamam. Neden geldiğimi bile bilmiyorum. Onu merak ettiğimi söylemem aptalca olur ama ettim. Onu tüm okula rezil ettim, kalbini kırdım, hayal kırıklığına uğradı benim yüzümden şimdi ise onu ne yüzle merak ediyorum bilmiyorum.

Telefonumun sesi tüm apartmana dolduğunda telefonumu cebimden çıkartıp kimin aradığına bakıyorum. Ekranda teyzemin ismini görünce yüzümü buruşturup meşgule alıyorum ve telefonu kapatıyorum.

Burada fazla oturduğumu anlayıp ayağa kalkıyorum ve gitmek istemesem bile asansörün düğmesini basıyorum. Bir kaç dakika sonra asansörün değil Ali'nin dairesinin kapısı açılıyor ve Ali beni görünce ilk önce şaşırıyor ve sonra kızgın bakışlarını üzerime dikiyor.

"Ne işin var senin burada? "

Bana hem kızgın, hem de kırgın bakıyor ve bu durum beni kahrediyor.

Asansörün yanında durmaktan vazgeçip yanına yaklaşıyorum.

"İçeri geçe bilir miyim? "

Hiçbir şey söylemiyor. Bir kaç saniye yüzüme bakıyor sonra içeri geçip benim de geçmemi bekliyor. Arkasından eve girip salona geçiyorum ve koltuğa oturuyorum. O ise ayakta dikilmeyi tercih ediyor.

Sessizliği daha çok acıtıyor kalbimi. Neden susuyor? Hiç mi merak etmiyor? Neden diye sormayacak mı? Susmasın, lütfen.

"Neden diye sormayacak mısın?"

Sadece susup yüzüme bakıyor. Susması canımı acıtıyor. Yalvarırım susmasın, bağırsın çağırsın ama susmasın. Susması beni mahvediyor.

"Neden susuyorsun? Konuşsana! Hesap sor, bağır, çağır ama susma. Lütfen... Çok kötüyüm, Ali. "

Sesim sonlara doğru kısılıyor ve ağzımdan bir hıçkırık çıkıyor. Uzun zamandır biriktirdiklerim gözyaşı olarak çıkıyor benden.

YabancıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin