Ekin şaşkınlıkla babasına bakarken Erkan amca gülümseyerek hasretle oğlunu kucakladı. Elim havada kalmış şaşkınlık ve kıskançlıkla onlara baktım bir süre. Erkan amcanın burada ne aradığını sorarken bir yanım, öteki yanım ise baba tarafından doğru dürüst kucaklanmayışının burukluğunu hissediyordu.
"Babaya hoş geldin demek yok mu eşek sıpası?" dedi Erkan amca geri çekilirken. Gülümsedim. Adamın hakaret edişi bile sevgi doluydu. Böyle bir adam iş için eve gelmese ne olurdu ki! Evde olup bir gram sevgiye muhtaç bırakan onca baba müsveddesi varken ailesi için çalışan sevgi dolu bir adam baş üstünde taşınırdı.
"Hoş geldin babam." Dedi Eren şaşkınlığını atınca. Elini öpüp sarıldı tekrardan. "Beklemiyordum, kusuruma bakma." Dedi. Erkan amca geri çekilip manidar bir tebessümle bize baktı.
"Beklemediğiniz aşikâr." Dedi Erkan amca. Gözlerim irileşse de çabuk toparladım. Sanki yatakta basılmıştık! Altı üstü Ekin yarı çıplaktı. Gömleği giymesi için Eren'e uzattım ve ardından Erkan amcanın elini öptüm.
"Hoş geldiniz Erkan amca. Oğlunuz ütüsüz gömlek giyerek gitmeye çalıştı da ondan gömleğini ütüledim az önce." Dedim. Erkan amca kolunu omzuma dolayıp beni göğsüne çekti ve güldü. Kalakaldım. Öyle doğal sarılmıştı ki bana... Öyle içtendi ki! Kendi kızına sarılır gibi sarılmıştı. Sahi, bir baba kızına nasıl sarılırdı?
Geri çekildiğinde ellerini omuzlarıma yerleştirdi ve gözlerime bakarak gülümsedi. Kahverengi gözlerinin kenarları senelerin ona hediye ettiği kırışıklıklar belirmiş, gözleri hafifçe kısılmıştı.
"Ben evlatlarımı biliyorum ve evlatlarıma güveniyorum kızım. Açıklama yapmana gerek yok." Dedi ve yüzümü okşadı. "Ben sadece takılıyorum size." Dedi Erkan amca. Kalbime saplanan ağrıyla soluklarım ağırlaşsa da gülümsemeye çalıştım.
"Çocuklarınız çok şanslı." Dedim. Aylarca aynı evde kaldınız. Hala inanmıyorum bakire olduğuna. Diktirmişsindir sen. Babamın bana son sözleri bu olmuştu. Üstünden seneler geçmesine rağmen düşüncesinde bir nebze dahi değişmemiş olması... Kimseye kendini zorla sevdiremezsin. Hâlâ neyine üzülüyorsam!
"Babam..." diye araya girdi Eren. Babasının temasından sıyrılıp ona döndüm. Gömleğiyle ceketini giyinmiş kravatını yapıyordu. Ona doğru ilerledim. Elinden kravatı alıp iki dakikada yaptım kravatını ve boynundan geçirip sıktım. Yakasını düzeltip geri çekildim. "Teşekkür ederim Elisa." Dedi bana gülümseyerek. Omuz silktim önemli değil dercesine. Babasına döndü. "Bizim toplantımız var. Kendi evin gibi rahat ol." Dedi babasına.
"Misafir odası hazır değil ama." Diyerek araya girdim. Orayı ütü odası yapmıştık. Yatağın üstü ütülenecek kıyafetlerimizle dolmuştu. Ben Başak'a söylemiştim ama yapalım ütüyü diye. Bak şimdi nerede yatacak adam?
"Kendi evimde misafir odasında yatacak değilim. Senin odanda kalırım oğlum. Siz işe gidin. Yemeğiniz yoksa yaparım. Ne yiyorsunuz?" dedi Erkan amca. Olur mu öyle şey? İlk defa duyuyorum.
"Olmaz öyle şey Erkan amca. Yol yorgunusunuz üstelik ben varken size yaptıramam. Başak ya da ben işten gelince yaparız." Dedim. Erkan baba oğluna baktı ve gülerek konuştu.
"Bu eşek sıpası tüm işleri size mi yıkıyor yoksa?" diye sorup bana döndü. "İşin kadını erkeği olmaz kim müsaitse gereken işi yapar kızım." Dedi ve yanağımı okşadı. "Elimin lezzeti sizin kadar iyi olmaz belki ama zehirlenmezsiniz merak etme." Dedi. Erkan amcanın her sözü beni daha çok yaralıyordu. Dudaktan dökülen kelimeler çevresine şifa bana zehir oluyordu.
Neden Allah'ım? Neden beni bundan mahrum bıraktın?
"Elisa!" Ekin'in seslenmesiyle donuklaşan bedenimi zorlukla ona döndürdüm. Gözleri gölgelendi anında. Anlamıştı. Gülümsedim hafifçe. Kolunu belime sarıp kendine çekti. Sıcaklığıyla sarmalanırken Erkan amcaya cevap verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAĞMUR KOKUSU (Tamamlandı)
General FictionDram kategorisinde 24. Sırada- 14.05.2018 Kitapları mesken tuttum ben. Kaçtım. Yüreğimdeki ağırlıklardan kaçtım. Sahte gülüşlerden kaçtım. Seviyorum diyen yalancılardan kaçtım. Kitaplara sığındım. Hayal dünyasının temiz yalanlarını gerçek dünyanın p...