30. Bölüm

5.7K 425 198
                                    

Bölüm 30

"Ablam sen annemin karnında dokuz ay nasıl durdun? Her tarafın morluk içinde, evi pislik götürüyor ne demek akşama istemeye gelecekler?" diye çemkirdi ablam bana. Mıhlamayı lokmamın arasına koyup ağzıma attım.

"Ablam ben sekiz aylık doğmuşum zaten," dedim. Ablam gözlerini devirirken yeğenlerim güldü. Ağabeyim bana destek oluyordu. Eh, başıma onca bela geldikten sonra şu kızı vereyim de kurtulayım ruh haline geçmesi çok normaldi.

"Başımızdan belaları yeni def etmişken bu acele ne oluyor hiç anlamıyorum," dedi ablam. Sabah dokuzda doktor beni kontrol edip biraz da benim baskılarımla eve çıkabileceğimi söylemişti. Ay ama ne yapayım hastaneler boğucu! Ruhu daralıyor insanın hastanede.

"Size de yaranılmıyor. Çeyizim hazır, evim hazır, eh eşyaları da zaten Meyra evlenirken almaya başlamıştık. İş yükünüz yok!" diyerek damarlarına bastım. İkisi de bunu bilmelerine rağmen sinirlendiler.

"İşten kaçan kim kızım! Zevzek zevzek konuşma!" diyerek çemkirdi ağabeyim. Nazlı'ya göz kırptım. Nazlı kıkırdayarak tabağındaki salataları yemeye devam etti.

"Niye evleniyorsun ki hala?" diye sordu Nazım'ım. Mavi gözlerine sevgiyle bakıp sarı kıvırcık saçlarını okşadım.

"Çok seviyorum çünkü halacığım. Bir kadın ve bir erkek birbirlerini çok severlerse evlenirler," dedim. Hemen araya Demir girdi.

"Benimle evlen o zaman teyze. Ben seni bu kadar seviyorum," dedi ve kolları iki yana açtı. Nazlı bilmiş bilmiş cevap verdi Demir'e.

"Seninle evlenmez bir kere halam," dedi. "Ekin enişte hem kibar, hem yakışıklı, hem prens," dedi Nazlı. Prens mi? Bir de parmak hesabı yapıyor zilliye bak sen! Yengem ve ablamla gülüşürken ağabeyim kaşlarını çattı.

"O prensse ben neyim küçük hanım?" dedi ağabeyim. Nazlı hanım minik elini minik çenesine koyup biraz düşündükten sonra işaret parmağını havaya kaldırdı.

"Ayı kral!" dediğinde kendimden geçercesine güldüm. Bu kadar doğru bir tanım olamazdı. Ağabeyim kelimenin tam anlamıyla ayıydı. Yengem gözlerindeki yaşı silerken ablam açık açık dalga geçti ağabeyimle.

"Aslan olmasın o babacığım?" diye sordu ağabeyim. Nazlı kendinden emin bir şekilde başını iki yana salladı.

"Hayır. Aslan kral, Poyraz dedem. Sen ayı kralsın. Annem de sana ayı diyor. Kaba olduğun için ayısın," dedi Nazlı. Gülmekten altıma kaçıracaktım şimdi. "Ama öyle değil mi anne?" diye sordu Nazlı. Yengem boğazını ayıklayıp gülmemek için çabaladı.

"Babaya ayı denmez kızım," dedi ve devam etti. "Kimseye ayı denmez. Ayıp!" Ağabeyim bu duruma çok bozulmuştu ama yapacak bir şey yoktu. Ayılık yapmasın o da canım!

"Ama ayı Tedy gibi ayı!" dedi Nazlı ve babasının yanına gidip kucağına oturdu. Yanağını öpüp ona sarıldı. "Üzüldün mü babacığım?" diye sordu. Hemencecik gözleri dolmuş dudakları titremişti. Ağabeyim kızının yanaklarından öptü.

"Üzülmedim. Ayılar yumuşak şövalyelerdir," dediğinde gülümsedim. Nazlı'yla birbirlerine sıkıca sarılınca gözlerimi kaçırdım. Babamla bunu hiç yaşayamamıştım belki ama dayım ve Gökmen amcam ellerinden geldiğince bu eksiği kapatmışlardı. Çok güzel bir ailem vardı benim. Kara bulutlar dağılınca çok daha güzel olacaktık.

"Elif," diye seslendi yengem. Ona baktım. "Meyra'nın karnı ne kadar büyümüş. İkiz mi?" diye sordu. Çayımı içip arkama yaslandım.

"İkiyle yetinemediler, üçüzleri olacak," dediğimde dalga geçtiğimi sanıp üstüme güldüler. Bence de komik ama gerçek bu. Gülmelerine eşlik etmediğimde ciddiyetimi anladılar. "Sen ciddi misin?" diye sordular.

YAĞMUR KOKUSU (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin