Bölüm çok uzun olduğu için ikiye böldüm. Herkesin bayramını kutluyorum ve sizi bölümle baş başa bırakıyorum. Biraz soluklanın! Bol bol yorum yapın ve yıldıza basmayı unutmayın :-* Seviliyorsunuz!
Bölüm 8
Çocukken gökyüzü olmak isterdim. Eğer gökyüzü olsaydım kimse erişemezdi bana. Geceler hiç bitmezdi mesela, yıldızlar hep parıldardı. Hava hiç soğuk olmazdı. Sıcak da olmazdı. Hep ılık eserdi. Şefkatle okşardı tüm sevilmemişleri.
Bazen rüzgâr esip saçlarımı uçuşturduğunda babamın okşamadığı saçlarımın babam yerine meleklerin okşadığını düşünür içimi rahatlatırdım. Baba eksikliğinin yerini hiçbir şey doldurmazdı.
Ayağıma yediğim tekmeyle yerimde hopladım. Ebrar karşımda gözlerini belertip dedemi işaret etti. Yine düşüncelere dalıp bana söyleneni duymamıştım anlaşılan.
"Efendim dedem, duyamadım?" Düğünden önce tüm aile dedemlerde akşam yemeğine gelmiştik. Annem ve babam olacak adam gelmemişti. Dedem kızını affetse de büyük bir istikrarla babamı evine almıyordu. Dedemdeki gurur ve inat kopyala yapıştır olarak bana geçmişti sanırım.
"Gâvur ellerinde ola ola Türkçeyi mi unuttun evladım?" diyerek bana laf soktu. Gülüştük.
"Yok dedem, aklım başka yerdeydi." Dedim. Yekta ve Pusat oturdukları yerde dikleşirken Ebrar manalı bir gülüşle bana baktı. Allah'ım sana geliyorum! Bu kadar üstüme geliyorlardı ya sonunda patlayacaktım sonu güzel bitmeyecekti.
"Orada İzmirli biriyle kalıyormuşsun." Diye tekrar etti dedem. "Nasıl biri? İyi mi?" Suyumdan bir yudum aldıktan sonra dedemin sorusunu cevapladım.
"Evet, dedem. Ev arkadaşım İzmirli. Psikolog kendisi." Bana anlamsızca baktı. Tabi psikologu nereden bilsin seksenine merdiven dayamış adam. "Ruh doktoru yani. Orada hem okulunu ilerletiyor hem de çalışıyor. Çok neşeli, hayat dolu bir kız. Cıvıl cıvıl dolanıyor evde ama salak bir tip değil. Bazen öyle mantıklı cümleler kuruyor ki ağzım açık kalıyor." Onu anlatırken yüzümde özlem dolu bir gülümseme oluştuğunu hissetmiştim. Aslında hayatıma sonradan giren iki insan hem hayatımda hem kalbimde taht kurmuşlardı, yeni anlıyordum.
"İyi iyi! Pusat'a alırız o zaman kızı." Anneannemin cümlesiyle Pusat öksürük krizine girmişti. "Hem belki somurtmasını yok eder." Diyerek devam etti. Anneanne sen ne diyorsun Allah aşkına?
"Beni öldürseniz kabul etmem!" Pusat'ın sesi keskin bıçak etkisi yaratmış kısa süreli de olsa masadaki muhabbeti kesmişti. Ah Pusat ah!
"Olmaz anneanne!" dedim ben de. Allah'ım sen yalanlarımı affet! Büyüklerimi kandırmayı sevmesem de bunu yapmazsam herkes Pusat'ın üstüne çullanacaktı. "Başak'ın görüştüğü bir bey var, ciddi düşünüyorlar." Anneannem duyduğu haberle sessizliğe bürünürken Pusat'a göz kırptım. Minnettar bir gülüşle karşılık verince bana yemeklerimizi yemeye döndük.
Pusat'ı az da olsa anlıyordum. O sevdiği kadını kaybetmişti ben ise sevdiğim erkeğin gerçek yüzüyle yüzleşmiştim. İkimizin de yarası da kaybı da çok büyüktü. Ben sevdiğim erkeğin saplantılı halinden kurtulmak için cebelleşirken tek kurtuluşu gitmekte bulmuştum. O ise sevdiği kadından ayrılmaya tahammül edememiş ve kalmıştı. Ben onunla aynı şehirde nefes almaya tahammül edemezken Pusat aynı şehirde onunla birlikte nefes alamamaya tahammül edemiyordu. İkimiz için de acı kaçınılmazdı ve ikimiz için de başkası fikri dahi delirmemize sebep oluyordu.
"Kızım sen orada birilerini buldun mu? Bak yaşıtların hep evlendi." Şimdi de bana sıra gelmişti. Yaşıtların evlendi çoluk çocuk sahibi oldular yavrum. Sen hala avare avare dolanıyorsun olmuyor böyle. Bak geldin otuz yaşına hala evlenmedin. Çocuğun olmayacak sonra zürriyetsiz kalacaksın Allah korusun! "Yaşıtların evlendi hep çocukları bile var. Daha ne bekliyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAĞMUR KOKUSU (Tamamlandı)
Ficción GeneralDram kategorisinde 24. Sırada- 14.05.2018 Kitapları mesken tuttum ben. Kaçtım. Yüreğimdeki ağırlıklardan kaçtım. Sahte gülüşlerden kaçtım. Seviyorum diyen yalancılardan kaçtım. Kitaplara sığındım. Hayal dünyasının temiz yalanlarını gerçek dünyanın p...