5. Bölüm

6.9K 486 40
                                    


   Hayatınızda bazı günlerin rüya olmasını dilersiniz. Uyanayım, yok olsun dersiniz. Bazı insanların sadece rüyalarda görülen saçma figüranlar olmasını istersiniz. Uyandıktan sonra doğru dürüst hatırlamayacağınız figüranlardan.

Bazıları da vardır ki hayatınızın altüst olmasında figüran gibi görünüp başrolü oynarlar. Hayatınıza zift gibi yapışmıştır. Kurtulamazsınız. Sizin dışınızda herkes sever onu, buna iyice katlanamazsınız. Birlikte aldığınız her hava zehirdir, ciğerleriniz yanar ama o 'akraba' denilen altı harfli lanet yüzünden sabretmek zorunda kalırsınız.

Serdar enişte, onun kuzeniydi. Onunla Serdar enişte vasıtasıyla tanışmıştık. Hayatımın mahvolması ablamın Serdar enişteyle ilişkisini ilerletmesiyle başlamıştı. Bizim ayrılmamızı engellemek için her türlü oyunu çeviren adama baktım tiksinerek. Hiç değişmemişti. Yüzünde yılların getirdiği çizgi bile yoktu. Vicdanında bir nokta kadar yer edinememiştim anlaşılan. Onunla aynı olan yeşil gözlerine baktım. Ardından abimin endişeli yüzüne baktım. Bu yüzden gideceğimi sanıyordu, giderdim de. Ama gitmem, güçsüz bir korkak olduğumu gösterirdi. Ne Serdar'a ne ona bu zevki yaşatmayacaktım. Omuzlarımı dikleştirip tam gözlerine baktım ve alay edercesine güldüm.

"Vay pek sevgili eniştem de buradaymış." Dedim. Abim elini belime koydu. "Nasılsın enişte?" Eniştem afallamış halde baktı bana. Gülümsemem genişledi. Ayakkabılarımı çıkarıp ona sarılmadan içeri geçtim.

"Demir koşma annem! Kime diyorum Demir?" Ablamın sesini duyunca yüzümdeki sahte gülümsemenin yerine samimi bir gülümseme almıştı. Ben baba yönünden şanssız bir kızdım fakat kardeşlerim yönünden şanslıydım. Ablam ve abim benim yüreğimin iki kanadı gibiydi. Zamanında üçümüz aynı çekyatta yatardık sonra büyüdük. Abim ve ablam kendi yuvalarını kurmuş ve ebeveyn olmuşlardı.

"Dayım gelmiş!" Küçük Demir, abimin kucağına atlayınca biri kız biri oğlan iki çocuk daha baba nidalarıyla koştu abime. Nazlı ve Nazım... Onlara hasretle bakarken yüreğim burkuldu. Ben babama hiç koşamamıştım. Babam tarafından hiç sevgiyle kucaklanmamıştım. Yüreğim burkulurken abimle gurur duydum aynı zamanda. Bana verdiği sözü yerine getirmişti. Düzgün bir baba olmuştu.

"Elif hoş geldin." Yengemin sevecen sesiyle ona döndüm. Özlemle kucaklaştık. Yenge, hakkını helal et! Abimi elimden aldığın hissiyle sana az çektirmemiştim zamanında. Ama yengem büyük bir olgunlukla karşılamış ve bana ikinci abla olmuştu.

"Hoş buldum yenge." Aile tarafından sarmalanmak, kış gecelerinde topluca kestane yemek kadar güzeldi.

"Elif'im..." Ablam... Yengemin kollarından sıyrılır sıyrılmaz ablamla kucaklaştım.

Bir ablası olmalı insanın, kollarında beş yaşına dönebildiği...

Bir ablası olmalı insanın, dizlerine yattığında bulutların üstünde hissedebildiği...

Bir ablası olmalı, aradan zaman geçmemiş gibi ilk gündü sevgi ve şefkatle sarılabildiği...

Benim bir ablam var! Benim iyi ki bir ablam var!

"Ablam... Çok özledim seni!" Ablam geri çekilip yüzümü avuçladı, yanaklarımdan öptü. Ellerini tutup ellerinden öptüm. Zeytin gözleri yaşlarla doldu.

"Şu güzelliğe bak!" Yengeme baktı. "Görüyor musun yenge? Nasıl güzelleşmiş. Tam bir kadın olmuş."

"Evet, tam bir Elif olmuş." Elif olmadım yenge, Elisa oldum. Elif öldü. Siz Elif'i görmek istiyorsunuz sadece.

"Çok açım, sonra hasret gidersek?" dedim. Abim, kucağında üç çocukla yanıma geldi.

"Ben seni tanıyorum." Dedi Nazlı. Nereden tanıyorsun? Beş senedir yokum. "Resimlerden gördüm. Babam hep küçüklük resimlerimizi gösterir seni anlatır bize." Babasına döndü. "Halama benziyorum değil mi babacım?" Benzeme... Bana benzeme küçüğüm... Hayatta herkese benze, bana benzeme!

YAĞMUR KOKUSU (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin