HATIRLATMA;
Harold beklemediğim bir şey yapıp yanagimdan öptü. Tamam her ne kadar yakışıklı olsa bile benim dün birlikte olduğum bir erkek arkadaşım vardı. Justin'e baktığım zaman sarı gözleriyle karşılaştım.Mezun olduk ancak Justin benimle o zamandan bu yana hiç konuşmuyor.Arabadayken konuşmaya daha doğrusu tartışmaya başladık. Evin önüne geldiğimizde son sözü söyleyen Justin oldu " Lanet olsun sürtük olmak zorunda misin Isabelle?"
Hayat bazen sevindirirken, bazen üzer. Bazen mutlu bir haberi beklerken, bazen kendi sonunuzu beklersiniz. Veya hayat bazen erkek arkadaşınızın size " sürtuk" diyecek kadar acımasız bir yerdir.Peki o gece ne mi oldu?
O gece ;
"Lanet olsun sürtük olmak zorunda mısın Isabelle? " gozyaslarima hakim olamadigimi yanagimdaki sicakliktan anladım. Ardı ardına gelen gozyaslarim sonucunda Justin bana döndü ve sarıldı. " Ben Üzgünüm Isabelle... Onu demek istememistim.Ben-Ben cidden Üzgünüm... " onu dinlemek istemiyordum. Ben o hariç kimseyle birlikte olmamisken; onun bana dediği... Onu ittirdim ancak başarılı olamadım . Güçsüz çıkan sesime birkez daha küfür edip " B-birak. " dedim. Hickiriklarima engel olamıyordum.Birakmayinca tekrar söyledim ancak bu sefer bağırdım "Lanet olsun Justin Bırak bırak defol ! " dediğimde bıraktı ve hicbir şey söylemedi. Uzun bir süre böyle olmasını istediğimden hemen ertesi sabah Los Angeles' a bir bilet aldım. Ailem bana iyi gelecekti. Hep öyle olmuştu.
Bugün;
Asagida kahvaltı hazırlayan ailemin yanına gittim. Uzunca konuştuk. Elbette Justin'in dediklerini söylemedim. Babam herzaman kafamı dağıtmam konusunda yardımcı olur.Bu sefer de öyle yaptı "Hey Isabel! Plaja gitmeye ne dersin? Hem arabayi da alabilirsin. " kabul ettim çünkü evde çok sıkılıyordum . Su yeşili bikinimi ve Mini tulumumu giyip aşağı indim. Arabayı da aldıktan sonra gitmek için yola koyuldum. Los Angeles... Iki kere gelmiştim ve burayı çok severdim. Denizi, kumu, güneşi, insanları, plajları... Tamamiyle harikalar diyarı. Radioyu da açtıktan sonra keyfim iyice düzeldi. Rihanna Where Have You Been... En sevdiğim şarkıydi. Gülümseyerek yoluma devam ettim . Plaja geldiğim zaman oldukça fazla araba vardı ve arabami daha doğrusu babamın arabasını uzak yere park etmek zorunda kaldım. Indim ve yürüdüm. Plaja girdiğimi ayaklarimdaki sıcak Kum parçalarından anladım. Boş şezlong bakarken yüzüme voleybol topunun gelmesi ile yere düşmem bir oldu.Atan çocuk gelip hemen "Tanrım çok Üzgünüm. Iyi misin? " deyip elini uzattı. Ukala gibi davranmak istemem ama yüzüm feci şekilde yaniyordu. Uzattığı eli tutup "Iyi olacağım... Umarım. " deyip gülümsedim. Gulumsememe karşılık vererek "Shaggy ben" dedi ve tekrar güldü. Arkadaki kumları ellerimle sirkelerken "Isabelle" demiştim. "Burada yasamiyorsun sanırım. Eğer yaşasan görürdum" dedi. "Burali değilim ben. Londra'dan geldim.Ailem burada yaşıyor. " "Gelme sebebin ne? " Gözüme gelen güneşle gözümü kısıp ona baktım "Bunu açıklamak zorunda mıyım ?" dedim gayet ciddi bir tavırla. "Değilsin ancak aciklarsan daha çok eglenebiliriz" dedi ve tekrar gülümsedi. Bir daha gorusmiyecektik sonuçta. Değil mi? " Sevgilim bana sürtük dedi." dedim gözlerimin dolmasini engelleyerek. "Ve sen de ilacı Los Angeles'da bulacağını düşündün? " dedi.Basimi salladim. "Pekala Isabelle istediğin her şeyi yapabiliriz" dedi ve elinde tuttuğu voleybol topunu arkadaşlarına attı. Kızlardan biri "Shaggy gelmiyor musun? " dedi ve Shaggy denilen şu çocuk başını olumsuz anlamda salladı. "Los Angeles'i daha önce gezdin mi? " " Az bir bölümünü. " " Hollywood'a gittin mi? " " Hayır vakit yoktu. " Gidelim mi? " " Rehberim olmayı mi teklif ediyorsun? " deyip gülümsedim. " Bir nevi evet " deyip o da güldü.
Londra'da Justin'in Ağzından;
" Isabelle aç şu kapıyı kırdirtma! " diye 100. bagirisim sanırım. Aradım ancak telefonu açmıyor . Allison'u da aradım o da Nerede olduğunu bilmiyor. Benim yüzümden Tekrar başına bir sey geldi. Kesinlikle. Kapıyı kırıp açtığımda kimse yoktu. Kıyafetleri de yoktu. Geriye tek bir seçenek kaldı; Los Angeles...
Los Angeles Isabelle ;
Shaggy ile birçok yere gittik. Bir ton resim cekindik. En sonunda ise denize girmek için Plaja geri döndük. Tam benim kafadan bir çocuk aslında. Herneyse en sonunda beni evime bırakmayı teklif etti ancak arabamin olduğunu, gerek olmadığını söyledim. Şimdi ise yoldayım. Radio tekrar açık ve bir şarkı başladı benlik bir şarkı "Baş belası olduğunu biliyordum" ancak bugün kafamı Justin ile bozmayacagim. Hatta şu an eve gitmesem de olur. Evet gitmeyecegim. Yoldan çıktım ve başka bir yola girdim. Şu bileklerime yaptirdigim dovmeden sonra dövme hastalığı başlamıştı . Ayak bilegimi çevreleyen ( yani halhal gibi yuvarlak ) bir dövme yaptirmistim yazan şey ise " I knew you were trouble. " dı. Dövmeler her zaman güzeldir... Dovmeciden çıkıp alışveriş yapılan yere gittim.Burasi bir AVM değildi. Açık alanda insanlar bir şeyler satıyordu. Hemen hemen hepsinden bir şey aldıktan sonra bu sefer gerçekten eve gitmek için yola koyuldum . Telefonumu kapatmıştım . Açtığım zaman tonlarca mesaj gördüm. Sadece Allisinunkilere cevap verdim. Öbür manyak beni ilgilendirmezdi.
Eve geldiğim zaman kapıyı annem açtı. Çok mutlu gorundugumu söyledi. Oturma odasına geçtiğim zaman oturan babamı, Christian'i ve bir Bieber gördüm. Oturan bir Bieber gördüm. Sesli bir küfür savurup yukarı çıkmak için yeltendigim zaman kolumdaki soğuk elin sahibi gitmemi izin vermemisti. Yüzümü ona donmemistim. Dönmek de istemiyordum. Boynuma doğru yaklaşıp kulağıma fisildadi "Isabel ... Ben çok Üzgünüm. " demişti. Onu affetmek istemiyordum. Aklıma bir söz geldi "Kendinizi öldürmek için neyi seçerdiniz? Silahı mi, bıçağı mi, aşkı mi? " Ben sanırım Aşkı seçmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir Sevgili
Fanfiction"Merhaba ben Isabelle Mary Sunshine. 19 yaşında, kumral, kahverengi saçlı uzun boylu bir kızım. Londra'da yaşıyorum.Hayatim berbattı. Taa ki onunla tanışana kadar... " MERHABA ARKADAŞLAR HİKAYE JUSTIN BIEBER VE VAMPİRLER HAKKINDA OLACAK. UMARIM BEG...