Neyden kaçtığını bilmiyordu ama koşuyordu. Nereye gittiğini, hiçbirşeyi bilmiyordu. Karşısında gördüğü beyaz ışığa doğru koşuyordu. Gittikçe daralan beyaz ışık Len'i tedirgin ediyordu. Bir anda sesler yankılanmaya başladı.
Bu Seji'nin sesiydi. Öfkeli ve tok bir sesle azarlarmışcasına,
"Alan, senin yüzünden öldü!" dedi.
Ardından Elena, sesi ağlamaktan bir hal olmuş gibi çıkıyordu,
"Neden öldürdün? Neden Len!" diye çığlık attı.
Ve sona yaklaşırken Hisa'nın sesini duydu,
"Senin yüzünden.....öldü....." diye gülmeye başladı. Len kulaklarını sıkıca kapayıp koşmaya devam etti.
Herkesin sesi birbirine girmiş yankılanıyordu. Tam beyaz ışığa yaklaşmıştı ki karşısında Alan'ı gördü, yüzünden aşağı kanlar akıyordu ve bir gözü dışarıya fırlamıştı.
"Beni....neden öldürdün?" diye sordu. Len, soluk soluğa uyandı. Elleriyle siyah saçlarını geriye doğru ittirdi.
Bir kaç dakika derin derin nefes alarak kalp atışlarını sabitlemeye çalıştı.
Yavaşca yataktan kalakarak balkona çıktı....
Derin bir nefes aldı. Bütün oksijeni içine çekerken de kalbi hala atıyordu.*****
Lavey, hızla uyandı. Yine aynı kabusu görmüştü. O lanet günü, Aralık ayı'nın 16'sı.....ve çığlıklar. Victoria'nın ona yalvarışları.
Kafası'nı kaldırıp Hisa'nın yatağına baktı. Hisa yatakta yoktu.
Başını kolları'nın arasına aldı, bir kaç saniye boyunca derin derin nefes aldıktan sonra kendine geldi. Yavaşca yataktan kalkıp oda'nın çıkışına doğru yürüdü. Kapıyı açmak için elini uzattığında ise, kalbine kazık saplanırmış gibi bir acı girdi ve bir anda yere çöktü. Bir kaç saniye boyunca şiddetli bir şekilde devam eden bu ağrı birden yok oldu.
Bunun nedeni'ni anlayamadan, ayağa kalktı. Hisa'ya birşeyler olmuştu....ya da kendisine.
Hızla kapıyı açtığı gibi karşısında Elena'yı gördü. Ağlamak üzereydi ve şok geçirmiş gibi gözüküyordu.
"Elena?"****
Hisa, havuzun kenarında ayak uçlarıyla yürüyordu. Bir yandan da dengeyi sağlamak için ellerini iki yana açmıştı.
Gülerek şarkı söylüyor ve kimi zaman etrafında dönüyordu. Seji, gördüğü kabustan sonra hızla aşağı İndi.
Hala, korku içerisindeyken bahçede havuzun başında Hisa'yı gördü.
Tam geri yukarı çıkacaktı ki Hisa koşarak içeriye girdi.
"Seji!!! Sevimli turtam!!!" diye bağırdı. Seji, Hisa'ya baktı. 'Sevimli turtam' ne kadar da itici bir hitap şekliydi.
"Sadece Seji desen yeter." diye tersledi Seji.
Hisa, gülerek ellerini çırptı, ardından Seji'ye yaklaştı.
"Hey....Hayalet görmüşe benziyorsun." dedi,
Seji, Hisa'ya bakınca bir anda o kabus tekrarlandı. Kanlar içindeydi. Hemen kendini toparladı, gözlerini sıkıca ovuşturduktan sonra tekrar Hisa'ya baktı. Tam, bütün kabusunu ona anlatacaktı ki kendi kendini durdurdu. Hisa ne anlayacaktı ki?
"Seji? Ordamısın? Sevimli turtam!" diye güldü Hisa. 'Hayatımda ilk defa bir kızın ağzını yüzünü dağıtmak istiyorum.' söylendi kendi kendine, ardından gözlerini devirdi.
"Uyk...." Seji daha sözünü bitiremeden, Hisa, aniden kalbini sıkarak yere çöktü.
"Hisa? İyimisin?" diye sordu, kabusu'unda veridiği endişhe ile, Hisa ne olduğunu anlamıştı. Bir kaç saniye sonra acı geçti. Seji, Hemen yanına eğilip, onu omuzlarından tutarak kaldırmaya çalıştı. Hisa, Seji'nin bu hareketini fırsat bilerek iyice ona yaklaştı.
"İyimisin?" diye sordu sakince. Hisa, Seji'ye baktı. Gözlerini kocaman açarak gülümsedi,
"Beni önemsiyorsun!" dedi. Seji,gözlerini kısarak Hisa'ya baktı. Onun için endişhelenmek cidden olası değildi.
"Sevimli turtam beni önemsiyor!" diye sevinirken, Seji onu bıraktı.
"Senin için niye endişheleniyorum ki?" diye kızdı kendi kendine, kardeşleri için endişhelenmesi gerekirken bu deli için neden çaba göstermeliydi ki. Saçmalık.
"Kabuslar bazen korkunç olabiliyor değil mi? Sevimli turtam."
Dedi gülerek, Seji bir anda durakladı.
"N-ne dedin sen....nerden biliyorsun!" diye kızdı, kaşlarını öyle çatmıştı ki neredeyse birbirine değeceklerdi.
Hisa iki elini de Seji'ye karşı sallayarak,
"Hemen kızma canım ya...."
Seji, Hisa'yı omuzlarından tutarak sırkalamaya başladı,
"Nerden biliyorsun!" diye sordu. Bu Hisa'nın işi olabilir miydi? Hisa güldü, Seji'nin bu kızgınlığı ona komik gelmişti.
"Uykunda konuşuyorsun."
Seji, bir şok daha geçirdi,
"S-sen..?" daha sözünü bitirmeden Hisa cevabı verdi,
"Uyurken seni izliyordum. Aslında şu son bir aydır seni hep İzliyorum turtam!"
Seji, daha da kızdı. Deli olması yetmezmis gibi bir de sapıklığı çıktı.
"Sapık! Cidden bir kıza yakışan haraketler değil! Kendine gel!" sesi azarlarmışcasına çıkıyordu,
"Ben kendimdeyim." diyerek kahkaha attı. Bu Seji'nin daha da sinirlerini bozuyordu.
Seji, istemsizce ellerini geri çekti ve arkasını döndü,
"Ben yatıyorum. İyi zıbarmalar." dedi ve yürümeye başladı,
"Ben!" Hisa'nın sesiyle durakladı, arkasını bile dönmeden öylece duruyordu. At kuyruğu toplanmış saçları omuzlarından aşağı asil bir şekilde iniyordu.
"Değer verdiğin herkesi.....koruyacağım."
Dedi ve güldü. Gülüşü sinir bozucuydu hele o sesi o kadar sert ve iğneleyiciydi.
"Bu neydi şimdi?" dedi alaycı bir şekilde, Kendisi'nin koruyamadığını Hisa mı koruyacaktı? Gece gece güldü,
"Bir söz." Seji, kafasını salladı. Gayri ihtiyari gülerek oda'sına çıktı. Bu kız kendini ne sanıyordu?
Hisa, Seji'nin gidişini izledi. Ardından etrafında bir kez dönerek kolunu Seji'nin gittiği yöne uzattı ardından nazikçe parmaklarını oynattı, sanki bundan zevk alırmışcasına sessiz ve seksi bir ses tonuyla konuşuyordu,
"O tıpkı benim gibi. Eğer benim olmayacaksa....o zaman onu öldürmeliyim!"*****
"Elena?" diye kalakaladı Lavey. Onu hiç beklemiyordu, hele ki bu kabustan sonra görmesi gereken tek kişi Hisa'ydı.
"B-ben, yani şey geçiyordum b-buradan ve....şey" Elena nasıl kıvırabilirim diye düşünürken Lavey gülümseyerek Elena'ya baktı,
"Kıvırmayı hiç Beceremiyorsun, Elena."
Elena'da gülüsmedi.
"Yalan söyleme konusunda hiç iyi değilimdir." dedi, ve Lavey'e baktı, Lavey tek kaşını kaldırarak gülümsedi.
"Hadi ya....benim yalan konusunda doktoram var." karşılıklı gülüştüler. 'Tanrım gülnce çok tatlı oluyor!" diye içinden geçirdi Elena.
"Saadete gelirsek." diye lafa girdi Lavey, "neden buradasın?" diye tekrar sordu.
Elena başını öne eğdi, "ben bir kabus g-gördüm..." kabus mu....Elena da mı kabus görmüştü..? Bu Lavey'i endişhelendirse de pek belli etmedi hele ki Elena'ya..gayet sakin bir şekilde devam etti.
"Hm...anlıyorum ama bir kabusta seni bu kadar üzecek ne olabilir ki?" diye sordu nazikçe. Direkt olarak, "kabusunda ne gördün?" diye soramazdı herhalde,
Elena kafasını saladı. Gözlerini Lavey'e dikerek konuşmaya başladı,
"Bir uçurum vardı ve..." gözleri dolmaya başladı,
"Ve...sen de oradaydın." zar zor konuşuyordu, sanki dudaklarından dökülen her kelime boğazına düğümleniyormuş gibi görünüyordu,
"Elena.."
Elena, hafiften başını eğip burnunu sildi, ağlamak üzereydi, tekrar başını kaldırdı,
"Sen.....sen....." gözlerindeki yaşlara hakim olamadı, "a-a-atlıyordun!" diyerek ağlamaya başladı, kelimeyi tam söyelemedi bile sesi boğuk çıkıyordu iki eliyle de yüzünü kapattı.
Lavey, derin bir of çekti. 'Aptal kız.' diyerek gözlerini devirdi, bu tip kızların hepsi aynıydı.
Yavaşa Elena'nın yanına eğildi. Çenesinden tutarak kafasını kaldırdı. Şimdi göz gözeydiler. Avucuyla Elena'nın yanağını kapladı ve parmaklarıyla gözyaşlarını sildi,"şşt ben buradayım. O sadece basit bir kabus." bu tarz aptal kızlardan hiç hoşlanmıyordu. En ufak şeyde gözyaşlarına boğulan aptallar sürüsünden başka birşey değillerdi Lavey için. Elena gözlerini sıkıca kapıyarak ister istemez gülümsedi, Evet...evet o buradaydı..
Seji, bütün bu olanları koridorun kenarından izliyordu. "Al birini vur ötekini." diye söylendi kendi kendine. Ardından derin bir of çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Öl Yada Öldür
RandomAralık ayı'nın 16'sı bütün her yer kırmızıya boyanmış bir halde, hava soğuk ve üstümde sadece yırtık bir kumaş parçası var vücudum buz tutmak üzere..... gözlerim loş ışığa alışmışken ameliyat masasına sıkıca bağlanmış bileklerimi kurtarmak için can...