21

14 6 0
                                    

Lavey:
"İşte şimdi bittin sen."
Karşımda görmemle burnuna kafa atamam bir oldu. Sendeleyince yakasından tutup duvara yapıştırdım. Yüzünde duygusuz bir ifade vardı. Hızlı, vurmuş olmalıyım ki kan burnundan ağzına akıyordu. Hızla, elimi tuttu, kasıklarıma sert bir tekme attınca ellerimi bırakmak zorunda kaldım. Gardımı indirdiğim anda yüzüme kocaman bir yumruk indirdi.
"Demek geldin Lavey. Hiç gelmiyeceksin sanmıştım..." o, duygusuz...acıyı hissetmem suratı sinirlerimi bozsa da....
"Hisa, nerede?!"
Diye sordum, belki de sorulabilecek en saçma soruydu o an için.  Elinin tersiyle, ağzının içine damlayan kanı sildi.
"Eğer biliyor olsaydım...burada olurmuydum?" dedi,
Yumruğumu sallayabildiğim kadar hızlı sallayıp karnına vurdum. Ardından aynı vurduğum yere tekme atarken kendini koruyacak zaman bulamamıştı.
Üçüncü haraketimi yapmak üzereydim  bacağıma ani bir tekme attı ve yere düştüm. Direk yakama yapıştı.
"Şerefsiz....hatırladığımdan daha da şerefsiz olmuşsun."
Diye bütün nefretimi yüzüne kustum. Duygusuzca bakarken, burnundan damlayan kanlar yüzüme düşüyordu.
"Lavey...eski dostum. Ben de seni gördüğüme sevindim..."
Diyerek dalga geçti. Yakamdan tutup beni kendine çekti,
"Görmeyeli fazla yumuşak olmuşsun." dedi ve ben daha ağzımı açamadan kafamı yere vurdu.
"Seni Piç!!"
Hızla yumruğu o kan dolu suratına indirdim. O hatırladığım gibi değildi. Ben de onun hatırladığı gibi değildim,
"Senin Hisa ile ne işin olur ki?! Cidden....onu mu hedef almıştın!"
Boynundan tutarak duvara yapıştırıp boğazını sıktım. Ellerimi tuttu,
"SAHİ! HEDEFİNE ULAŞTIN! ÖLDÜRDÜN ONU!" diye yüzüne bağırdım.
Hızla beni geriye ittirdi, o nefes nefese kalmışken ben hala sinirliydim. Sessiz kaldı, sadece nefes alıyordu. Aniden arkamdan bir ses geldi, Len'in burada olduğunu unutmuşken bu ses farklı birine aitti.
"Hisa, ölmedi."

****

Hisa;

Saatlerdir, kulübenin önünde ki at arabasıyla yolculuğa devam ediyoruz.
Bu yaralar yüzünden arka tarafata yatarak seyahat ediyordum. O kadar sıkılıyorum ki anlatamam....günlerdir sevimli turtamdan ayrı kaldım. Eminim beni özlemiştir.
Ayrıca, yediğim turtanın tadı hala damağımda. İlk işim tekrar yemek olacak....tabiiii 24 saat içerisinde villaya varmayı başarırsak.
Hafifce gözlerimi yukarıya çevirdim.
"Hey.....daha ne kadar var...?"
Diye sordum.
"Az kaldı....yola çıkalı  neredeyse 18 saat oldu...yorulduğunu biliyorum ama biraz daha dayanmalısın..."
Omuzlarımı silktim,
"Turta istiyorum."
Bana baktı ve gülümsedi. Ardından yola geri döndü.
Ellerimi karnıma koydum. Tam yaranın üstüne. Ara sıra sızlıyordu ama, bu acı bana daha çok zevk veriyordu.
Turta yerken aldığım haz gibi....beni daha güçlü yapıyordu.
Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım.
Güneş ışığı, derime yumuşak bir ısı yayarken merak ettim...yatıp gözlerimi kapattığımda su gibi buharlaşsaydım...ne kadar yükseğe uçabilirdim? Turta dünyasına kadar gidip orada leziz turtalar yiyebilirmiyidim?
He he....kesinlikle evet. Ama benim buharlaşmam belki de yıllar alırdı.
Neyse, asıl konuya dönersek o kızıl kafayı bulacağım. Bulacağım ve karnına bıçağı saplayacağım! Hem rehin alıyor hem bir kere bile turta yapmıyor! O dallama!
Hele o yeşil gözlerini de liğme liğme etmek istiyorum.
Kafamı yumuşak samalarda biraz oynattım ve yavaşca gözlerimi açtım.
Güneş ışığı bir anda gözümde patlarmışcasına parladı.
Tam, önümde kızıl saçlı küçük bir çocuk belirdi, boynunda garip bir kolye ile gülümsüyordu. Ardından yok oldu ve tekrar ışık patladı, bu sefer o kızıl kafa gözlerimin önüne geldi...ve o boynunda ki kolyesi...ardından tekrar ışık parlayınca korktum ve kendimi geriye attım.
"H-ha..? Ne oldu...?! İyimisin?!"
Diye sordu kız. Korkuyla ona baktım.
Tam konuşacaktım ki etrafıma bakınca rahatladım.
"Nihayet!"

***

Carla;

Lavey'in o sözlerinden sonra yere oturdum. Duygusuz bir ifade takınsam da...bilemiyorum.
Peter, Lavey ve yanında gelen arkadaşıne herşeyi anlatırken ben sadece düşünmeye daldım.
'Onu sen öldürdün.'
Onu ben öldürmedim. Ölmedi...biliyorum ama ona zarar veren ben değildim. Ben olamam.
bir puzzle parçasını kaybetmiş gibi hissetmeme rağmen hiç birşey hissetmiyormuş gibi görünmek. Koltuğun en altında ki o kimsenin bulamadığı ama ihtiyaç duyduğu tel toka gibiydi Hisa. En azından sadece benim için. Hayır, sevdiğimden değil. Ya da değer verdiğimden....
Bir kaç saniye düşündüm.
Öyleyse neden?
Kafamın içinde bir sürü cevabı olmayan sorular cemiyeti olduğunu düşünüyorum.
Kendime gelemiyorum, onu düşündüğüm zaman bütün anılar gözümde canlanıyor.
O kadar kötü biri olduğumu düşünürken...ben neden onu düşündüğüm zaman böyle olduğumu düşünüyorum.
Ben cidden bir yere varamıyorum. 18 yıldır gözlerimin önünden gitmeyen o sahne...

Öl Yada ÖldürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin