Seji;
Eve gelidiğimizden beri düşündüğüm tek şey, Alan'ın arabada ağlamaktan harab olmuş bir halde söylediği sözler.
'Hisa ablam öldü' bu...bilmiyorum bu cümleye inanmak istemiyorum. Beynimin bir tarafı Hisa'nın öldüğünü kabullenmişken içimde birşeyler hala onun yaşadığını haykırıyordu.
Bu işe başladığımızdan beri Hisa'dan hep nefret ettim ama ona alıştım.
Sesine, varlığına garip garip harektlerine.
Ama şimdi...birden yok oldu. Daha cesedini bile görmemişken öldüğüne inanmaktan başka çaremiz kalmamış gibi hissediyorum.
Ellerimle hafifce saçlarımı geriye ittirdim.
Yüzümü ovuşturmaya başladım, eve geldiğimden beri oturduğum kanepeden ayağa kalkıp salonda volta atmaya başladım.
Lavey ve Len hala uyanmamışlardı. Elena, onların başında bekliyor Alan ise bir köşede öylece oturuyordu.
Gözler kurumuş bir çeşme gibi ağlamayı durdurmuştu, ama hüznü yüzünden okunuyordu.
Onun yanına gidip 'üzülme Alan, Hisa'ya birşey olmadı' demeyi çok isterdim ama bunu yapacak gücü kendimde bulamıyorum.
Hem...Ben bile...ben bile öldüğüne inanmak istemezken, öldüğünden neredeyse emin olmak üzereydim.
Biraz daha hızlı volta atmaya başladım, herhangi bir sebeb yoktu, sanki sakinleşmemi sağlıyor gibiydi.
Derin bir nefes aldım ve Alan'ın yanına doğru gitmek için kendimi hazırlamış gibi hissediyordum.
"Ala-"
Ben birşey bile söyleyemeden, Elena, ardından Lavey ve Len içeriye girdiler.
"Ne?! Seji aklından ne geçiyor senin?! Ne diye buraya geldik?! Orada durup onu Aramalıydık!!! Hala ora-" diyerek lafa girdi Lavey, sakin değildi, dumanın etkisiyle hala iyi görünmüyordu.
İstemeden de olsa sözünü kestim.
"Lavey...Asl-"
Len direk atladı,
"Hisa'yı bulamadık mı...? Neden? Aman dert etmeyin Hisa'yı Buluruz."
Diyerek iyimser yaklaşsa da ona ters ters bakmaktan kendimi alamadım.
"Haklı olabilirsin." dedi Lavey,
Aksine inanmak istemiyordu. Herhangi kötü bir düşünceye inanmak istemediği aşikârdı. Tekrar şansımı deneyip derin bir nefes aldım,
"Lavey, Aslında H-"
Len yine sözümü keserek araya daldı, Lavey ilk bana sonra da Len'e baktı.
"Ben oradan çıkmadan önce bütün kayıtları almıştım." heyecanla elini cebine attı ve ufak bir flashbellek çıkarttı, "hepsi burada! İzlemek üzereydim ki şu bomba olayı çıktı. Bomba demişken...harbi iyi yırttık"
Lavey, direk Len'in elindeki Flashbelleği kaptı.
"Evet, bak bu işe Yarar. Nereye gittiği hakkında en ufak bir ipucu bile bulabiliriz."
Diye biraz da olsa umutlandı Lavey.
Elena bana baktı, sanki olacakları biliyormuş gibi kafasını salladı.
Gözlerimi kapatıp açtım. Kafamı hafifce sağa sola salladım.
Eninde sonunda öğrenecekti. Hisa'nın....öldüğünü. Ya da ölmüş olma ihtimalini , ya da ölmediğini. Ben bile bilmiyorum.
Len, hızlı adımlarla içeriden bir bilgisayar getirdi.
Bu villada herşey vardı ama bunun hiç sırası değildi. İçimde, kötü şeyler olcağına dair garip hisler vardı.
Gözlerimi sıkıca kapatıp derin mi derin bir nefes aldım ve bilgisayarın başına doğru gittim.****
Simsara;
Saatlerdir kızın başında bekliyorum. Onun için evimdeki bütün şifalı otları kaynattım. Laparlar yaptım. Yarasını elimden geldiğince kapattım ama hala değişen birşey yok.
Nabzı aynı yavaşlıkta atıyor. En ufak darbe daha alsa direk ölcek gibi görünüyor.
Elimi anlına koyup tekrar ateşi olup olmadığına baktım. Çok olmasa da ateşi vardı. Mutfaktan bir kaba hazırladığım suyun içine bir bez koyup kızın başına geldim.
Havluyu sıkıp kızın anlını sildim. En ufak harektlenme yoktu. Yaşadığına dair tek belirti neredeyse nefes almasıydı.
Yıllar sonra ilk defa birini evime sokmak beni birazcık tedirgin etse de, onu iyileştirmek için elimden gelen herşeyi yaptım.
Sadece beklemek kaldı. Ne yapacğımı bilmiyorum. Haber verecek kimseyi de tanımıyorum.
Yavaşca yorganı kızın üstüne örttüm ve tam yanındaki sandalyeye oturup tanrıya dua etmeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Öl Yada Öldür
RandomAralık ayı'nın 16'sı bütün her yer kırmızıya boyanmış bir halde, hava soğuk ve üstümde sadece yırtık bir kumaş parçası var vücudum buz tutmak üzere..... gözlerim loş ışığa alışmışken ameliyat masasına sıkıca bağlanmış bileklerimi kurtarmak için can...