-25-

4 2 0
                                    

Lavey;

Tam 3 gün. Hisa'nın kendine gelmesini beklediğimiz 3 gün. Bu üç gün içerisinde gelişmeler oldu. Mesela, Seji'yi takdir ediyorum. O işe yaramaz kız kardeşi ve o veleti buradan yolladı. O ikisi ayak bağından başka birşey değildi.  Kendince kardeşlerini koruyor işte...neyse
Bu aralar, rolümü iyi oynadığımı fark ettim.
Herkesi, inandırmayı başardığıma göre şu lanet işlere geri dönebilirim. Zaman, tıpkı bir kum saati gibi akarken, ben burada aptal aptal beklemekten sıkıldım.
Ben, bir seri katilim. Çocuk bakıcısı ve ya arkadaş meraklısı birisi değil.
Herşey plana göre gidiyor. Kimse gram şüphe duymuyor, ama bilmiyorlar ki güneşe fazla yaklaşırlarsa yanacaklarını.
Bu yanmaktan da öte.
Güldüm, odanın içinde kendi kendime gülmeye başladım.
Komik olanın ne olduğunu bilmesemde durmadan gülmeye devam ediyordum.
Derin bir nefes alıp kendime geldim ve herkesin bildiği maske mi taktım.
Merdivenlerden aşağı, mutfakta kahvaltı etmemiz için hazırlanmış sofraya doğru yürürken, yine olan herşeyi düşünmekten kendimi alamıyordum.
Ayrıca, Hisa'nın yanında gelen şu kız. Sanırım, yeni oyuncağımız olacak. Salak kız...kulübesinin harab edildiğini duyunca üzüldü.
Kim Hisa'ya yardım eder ki? İyi insanlar, evet. Evet iyi insanlar hep böyle yapar, birilerine yardım ederler.
Şu kalplerinde ki iyilik, onları günden güne karanlığa itsede onlar yine gülümseyip pozitif olurlar.
İyi insanlar yerine aptallar sürüsü diyelim.
Ben, sadece onları güdüyorum.  Hakettikleri değeri onlara sunuyorum. Adil bir katilim ben. Gülümseyen suratımla, mutfağa daldım.
"herkese günaydın."
Sahte günaydın dileklerimin ardından masadaki yerimi aldım. Herkes, gayet iyi görünüyordu.
"sana da günaydın. lavey."
Diyerek ilk konuşan kişi oldu Seji.
Aslında, bu adamı sevmiyorum. Onun yüzünden işlerim yavaşlayacak.
Hisa ve aptal duyguları...neyse ne.
"Günaydın." ard arda herkes günaydın dedi. Bir an, kendimi mutlu bir aile tablosundaymış gibi hissettim. Bir süre masadan uzaklaşıp şöyle bir bakınca....buradaki kimsenin insan öldüren bir cani olduğuna inanmak fazla zorlaşıyor.
Asıl mesele...burada ki böyle düşünen tek ben miyim bilmiyorum.
Herkes kısa bir sürede tabaklarına koyduklarını bitirirken aynı zamanda ise konuşuyorlardı. Yemeğim bitene kadar konuşmaya katılmadım.
"Artık, işe devam etmemiz gerektiğini düşünüyorum."
Diyerek konuya geldim. Sohbet etmek için zamanım yoktu. Seji geriye yaslandı,
"Evet, aslında dün dosyayı biraz inceledim. Sıradaki kurbanımızın adı Tom. İki tane holdinge sahip ama ikinisinde başında değil. Adamlarını başına koymuş"
Kafamı hafifçe sallayıp ona baktım,
"Yani, kazanmayı değil yemeyi seviyor. Ekmek elden su gölden"
Len araya girdi,
"Tam anlamıyla bu. Bu adamı duymuştum. Kendine has bir Villası var. Cumartesi ve salı günleri orada parti veriyor. Parti dediysem de öyle, elegant partiler değil. baya, koyu partiler. Dansçılar, hizmetliler."
Güldüm,
"Tam benlik ortam."
Seji, ayağa kalktı. Mutfaktan çıktı ve bir kaç saniye sonra elinde dosyayla masaya geri oturdu.
"alacağımız şey, yeşil zümrüt taslarla kaplı bir bileklik."
derin bir nefes alarak devam etti, "bu bileklik, özel bir güvenlik sistemiyle korunuyor. Ayrıca, villada bir çok kamera var."
"kameralar ve güvenlik sistemini halledebilirim. Bu konuda iyiyim."
Diyerek öz güvenle kendini ortaya attı Len.
"Tamam, ama sorun şu ki...oradaki güvenlikleri oyalamamız gerekiyor. Ayrıca, içerideki misafirleride oyalamamız için. İlgiyi kendi üstüne çekmeyi başarabilen bir kişi bulmalıyız."
Hepimiz de sırtırmaya başladık. Bu kişinin kim olduğunu çok iyi biliyorduk.


****

Peter:

son günlerde, Carla çok değişti, fiziksel görünüş olarak....saçlarını kestirdi, gözünün tam atlına iki su damlası şekilnde dövme yaptırdı. O her zaman taktığı atkısını çıkarttı,  sadece...sadece işe odaklandı.
Robert'ın ona verdiği iş sandığımdan farklıydı.
Onların, yani Robert'ın 'sözde' ekibinin attığı her adımı ona bildirecektir.
Yani plan buydu, Ama Carla'nın umrunda olan şeyin bu kısım olduğunu hiç sanmıyorum.
Bu akşam, gideceğimiz yeri biliyorum. Eskiden ve giderdim. Tom ve partileri meşhurdur ama...orada işleri ne ki? Hem kendilerinin hem de bizim başımızı belaya sokacaklar gibi duruyor.
Carla'yı uyarmayı denedim ama vazgeçecek gibi değil. Kararlı yapısı beni etkilesede her zaman başına bela açmakta bir numaradır. Tabi, bu konuda kurtulmaktada ustadır ama...kurunun yanında yaşta yanar derler ya...benim ki o hesaba geliyor.
düşündüğüm başka birşey de var...Erika.
Uzun zamandır onu görmedim ama...aklımdan çıkmıyor.
Onunla, normal hayatta tanışmayı isterdim. Normal insanlar olarak....herşey daha farklı olabilirdi. Hala farklı mı bilmiyorum, ama bana bakışları aklımdan çıkmıyor.
Benimle olsa, yanımda olsa. Bilmiyorum ama sanırım Benimle olsa daha tehlikeli olurdu...
Kendime burada işlerin böyle yürüdüğünü söyledim.
Tehlikeli şeyler yaparız ve insanlar ölür. Sevdiklerimiz değer verdiklerimiz ölür. İnsanlar ölür.
Ve biz yine tehlikeli şeyler yaparız.



****

Robert:

Şu dünyada...benim için çalışacak çok sayıda aptal var. İyiymişim gibi davranıyorum, ve herkes gerçekten iyi olduğumu zannediyor. Ya insanlar çok aptal ya da ben fazla akıllıyım.
Bilemiyorum. Ama bunu düşünmek için erken, daha elime geçecekleri hesaplarsak  trilyoner ve güçlü olacağım.
Aslında, kötü birşey yapmıyorum. Şöyle ki, ben de diğer insanlar gibi çıkarlarım için kullanabildiğim bütün insanları kullanıyorum. Ama, bunu herkes yapıyor. Kim bir üst kademeye çıkmak uğruna başka bir insanı kullanmadı ki?
Bir aslan'ın ceylan yemesi kadar normal birşey bu, günümüz dünyasında.
Bu düşüncelerden arınmak ve rahatlamak amacıyla kahve fincanımı elime alıp şömineye karşı oturdum.
"Bir gün daha...koca bir gün daha sonra erdi" diye mırıldandım kendi kendime. Ardından bir kahkaha pataladım.
Bir çok kişi ölümle pençeleşirken, ben burada keyif çatıyordum. Öyle,çünkü yoluma çıkan herkesi öldürdüm. Ben güçlüyüm.
Şimdi, bizimkileri yoklama vakti geldi.
Derin bir iç çekerek kahvemden bir yudum alıp, aldığım yudumun tadını çıkartım.
Keyifli keyifli geriye yaşlanıp telefonu elime aldım. artık, onların arkasında da bir gözüm vardı.
Telefonu elime aldım ve numarayı çevirdim.

****

Hisa;

dolabımdan en sevdiğim kıyafetlerimi çıkarttım. Sevgili siyah şortum ve siyah sütyenim.
Ayrılmaz ikili.
Hem, o öpücükten sonra sevimli turtama daha seksi görünmem gerektiğini düşünüyorum.
Belimdeki sargıyı aldırmadan, kıyafetlerimi giyip saçlarımı güzelce taradım.
Oldukça sevimli görünüyordum. Derin bir nefes alarak güldüm ve hızla odadan çıktım.
Dilime takılan bir kaç şarkıyı mırıldanarak aşağı iniyordum,
"Ah..benim...sevgili turtammm! Ah...benim sevgili turtammm!"
Merdivenlerden aşağı, dans ederek inerken sevimli turtamın beni öptüğü zaman aklıma geldi....tanrım! Tanrım bu bir rüya gibiydi! Tam anlamıyla rüya...ah! O benim...bana ait. Sevimli turtam sadece benim.
Bana değer veriyor...bu yüzden ne olursa olsun! Hisa onu korumalı...Hisa Seji'yi korumalı.... Tam, mutfağa girecektim kenarda oturan Sisara'yı fark ettim.
Gülerek onun yanına gittim, ve onu öpecekmicesine yüzüne yaklaşıp güldüm. ellerimle o tombul yanaklarını kavradım  ve sıktırmaya başladım.
"GÜÜÜNAAYYDIN!!!! KUTSAL TURTA TANRIÇAM"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 05, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Öl Yada ÖldürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin