Yorumlar değerli❤🌙🌙 seviliyorsunugggzz🌙🌙❤❤❤
Bu arada Favori karakterim Carla❤Hisa;
Üç gündür bu sıkıcı odada tıkılı kalmaktan cidden çok sıkıldım. Yemekleri berbat ve kimse bana çilekli turta yapmıyor. Bir süredir, odaya sessizlik hakimdi. Yine şu beceriksiz adamlar gelse de eğlensem diye düşünürken Alan'ın sesi ile irkildim,
"Hisa abla? İyimisin?"
Güldüm. Bana kalırsa, dünyanın en komik sorusu buydu, iyimisin? Bu da soru mu? Harikayım!
"Harikayım bebeğim sen nasılsın?"
Geldiğimden beri bana hep aynı soruyu soruyor....tanrım ne aptal bir çocuk. Halbu ki onun yaşında ki çocuklar böyle oyun odalarından hoşlanırlar.
"Korukuyorum....ölecekmiyiz...?"
Ölecekmiyiz? Güzel soru....
Alan'ı saran çaresizlik bana tatmin olunmaz bir zevk veriyordu....ama sevimli turtam'ın kardeşini korumalıydım..peh....
Bu da artıdan dayak demekti. Neyse, bana da eğlence çıkmış oluyor.
"Tabiki....öleceğim. Bu da soru mu?" dedim ve güldüm.
"İnanmıyorum! İkimiz de buradan çıkacağız!"
Ne kadar da kendinden emin bir konuşma tarzı....kusasım geldi. Neye güveniyor? Ne yapabileceğini sanıyor ki? Küçük böcek.
"Haha demek öyle......neye dayanarak bunu söylüyorsun tatlım?"
Bir kaç dakika boyunca Alan'dan cevap alamayınca. Alan'ın bir cevabı olmadığínı fark ettim. Gözlerimi kapıya diktim. O paslı kapı bile bana güzel geliyordu. Şu kas yığınlarından bin kat iyi ve anlayışlıydı. Kas yığınları demişken....beceriksiz mankafalar.
Hele şu kızıl kafa.
Elllerimle boğazını kavrayıp, tırnaklarımla derisini yüzmek istiyorum! Ama butada herkesden uzak olduğumu hissedince tek başına bunu yapmanın eğlenceli olacağını düşünmüyorum.
Ah...tabi Lavey'den uzak kalmak benim için bile kötü. Ve...ve sevimli turtamdan....ah benim biricik aşkım....
Ben bu düşüncelerdeyken, dakikalardır bakıştığın kapı büyük bir gıcırtı ile açıldı. İçeriye girenler...beni pekde şaşırtmamıştı. Kızıl kafa, ve yanında üç kişi. Badigard gibi kas yığınları. Kas yığınlarının elinde bir kova dolusu su vardı.
Kafamı biraz öne çıkartıp gözlerimi kızıl kafaya diktim. Neydi bunun adı....Carlo...Carlu...Carla! Bingo!!!
Alaycı bir edayla konuşmaya başladım,
"Ah....Romeo Romeo....neden Romeo'sun sen?"
Kıkırdayarak o pislik suratlarına bakıyordum. Kızıl kafa, ilk önce kaşlarını çattı, ardından güldü.
"Bugün, yerinde olan tek şey neşen sanırım. Ölmek üzeresin ve gülüyorsun."
Yanıma eğildi, yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Burunlarmız birbirine değmek üzereydi. Tam bu esnada dudaklarına yapıştım ve en hızlı şekil de ısırmaya başladım.
Dudaklarındaki kan ağzımın içine akıyordu.....ah kan! Ne muzzam bir tat!
Kızıl saçlı bir süre sonra kendini geriye itti. Dudağı kanıyordu. Bense dudaklarımın kenarında kalan kanı yalıyordum.
Kızıl kafa bana baktı, elini dudaklarına götürüp kanı sildi, ardından kaşlarını çatarak sinsice gülümsedi.
Şu anda onu parçalara ayırıp kanını bir şarap bardağında içmek istiyorum!
Adamlarına döndü,
"İstediğinizi boğun." dedi ve gülerek dışarı çıktı ama emin gibiydi.
Kas yığınları küçümseyerek bana bakıyorlardı,
Aralarındaki konuşmalara kulak misafiri oldum. Tanrım....bir avuç çöpten ibaretler... Aralarından biri parmağıyla beni gösterdi,
"Bu deli'ye eziyet etmek artık pek eğlenceli değil ha?!" diye dalga geçti, diğerleri onaylayıp kahkahalarla güldüler.
Alan'ın tedirgin olduğunu hissedebiliyordum.
"Bu şey ya....vakit kaybı!"
Kendimi tutamayıp ben de kahkaha attım. Tam Alan'a gidiyorlardı ki istemeye istemeye de olsa onlara engel olamam gerektiğini hatırladım. Alan, korkudan gerilemeye çalışıyor ama gücü yetmiyordu.
Daha sesli gülmeye başladım. İçlerinden birisi yolun yarısında durakladı.
"Bu kadar komik olan ne? Yoksa sana eziyet etmiyoruz diye üzüldün mü?" dedi alaycı bir şekilde. Omuzlarımı silktim.
"Ne kadar......acınası." dedim ve kahkaha attım.
Adam sinir olmuşa benziyordu. Hepsi beraber benim yanıma doğru gelmeye başladılar.
Adamlardan teki benim çenemden tutup sütüna doğru kafamı hızla vurdu. Acımadı diyemem ama çok zevkiliydi....
İki eliylede çenemden sıkıca tutuyordu.
"Neymiş...o acınası olan?"
Zar zor gülmeye çalıştım,
"Acınası....acına-sı....şu ha-liniz.....daha ba-na bile zarar veremiyorsunuz.....sizi küçük k-köpek yavruları...." dedim ve güldüm. Adam son gücüyla suratıma sert bir tokat yerleştirdi. Burnumdan kan geldiğini hissediyordum.
"En sert bu mu? ZAVALLI!"
Hepsini iyice sinirlendirdiğime emin oldum. Aptallar....
"Seni! Gebertelim lan! Ne duruyoruz! Bu sürtüğü geldiği cehenneme yollayalım!"
Dedi içlerinden biri. Kovayı, tam önüme koydular, sürekli gülüyor ve kahkaha atıyordum.
İçlerinden birisi saçlarımdan sıkıca tuttu ve kafamı suya bastırdı. Bir kaç saniye sonra geri çekti. Yüzümü kaldırıp bana baktı,
"Söyle bakalım biz neyiz?" dedi alaycılıkla, gülmemek elde değil.....
"Bir düşüneyim.....siz bir avuç zavallısınız." adam kafamı, hızla tekrar suya gömdü. Bu sefer bir kaç saniye daha uzun tuttuklarına adım gibi eminim.
Tekrar yüzümü kaldırıp bana baktı,
"Şimdi söyle bakalım......biz neyiz?"
Tekrar kahkaha attım.
"Hepinizin derisini yüzüp leşini kargalara atmak istiyorum!" tekrar kafamı suya sokacaktı ki içlerinden birisi onu durdurdu. Durduran kişi adamın önüne geçip karnıma sıkı bir tekme atınca ağzımdan kan geldi. Sanırım. Cidden öleceğim! haha! Muhteşem!
"Yeter! Hisa abla! Daha fazla zarar vermeyin ona yeter!" diye Bağırdı Alan, Hisa ablasına birşey olsun istemiyordu. Ne olursa olsun hayatta kalmasını diliyordu. Hisa, bu bağırmaya şaşırdı.
"Şşşt....ablacım, abilerle adam gebertmece oynuyoruz. Yanlız aramızda kalsın abiler çok beceriksiz." dedim ve kahkaha attım. Ard arda gülmeye devam ediyordum.
"Ben daha fazla bu sürtüğe dayanamayacağım." dedi ve cebindeki çakısını çıkardı. Bir anda adamların hepsi önüne geçti
"Bu yasak! Onu öldüremeyiz biliyorsun." deyip o kas yığınını durdurmaya çalışsalar da başarısız oldular. Adam hepsini geriye ittirdi, elindeki çakıyla hızla yaklaşırken ona bakıp güldüm. Azarilim böyle bir çöp mü olacaktı? Yazık bana...
Tam çakıyı saplayacakken, kapı ardına kadar açıldı. İçeriye giren kızıl kafaydı. Beni bu halde görünce bayağı şaşırmışa benziyordu....sanırım hedef ben değildim. Ve böyle bir manzara beklemiyordu.
"Ne...."
"..."
Son anda elinde çakı olan adamı fark etti. Hızla elindeki çakıyı acalakken bir anda karın boşluğuma keskin bir acı saplandı. Gözlerim sonuna kadar açılmıştı. Hızını alamayıp bir daha sapladı. O kadar acıyordu ki ama...gülmeye çalıştım.
Kızıl saçlı şok oldu. Elinin tersiyle hızla adama yumruk atarken etrafım dönemeye başladı. Kimse böyle birşey beklemiyordu. Özellikle kızıl kafa....benim ölmemi istemiyordu.
"Hisa ablaa!!!!" bir anda Alan'ın çığlığını duydum. Kafamı hafifce çevirip son kez ona baktım.
Etraf dönmeye devam ederken karın boşluğumda soğuk bir yanma hissi tüm bedenimi ele geçiriyordu. Bütün vücuduma yavaşca yayılırken her bir zerrem acı çekiyordu. Gülümsedim. Peh...keşke Lavey'i birkez daha görebilseydim.
Adamalar telaşla kolumun bağlı olduğu zincirin kilidini açtılar. Kızıl kafa, Eliyle yaraya bastırıyor kanı durdurmaya çalışıyordu. Elinin sıcaklığını hissedebiliyordum ya da....kanımın sıcaklığını. Bir yandan da şuruumun yerinde olmasını sağlıyordu. Daha demin bana binbir türlü işkence yapan adamlar etrafımda pır dönüyordu. Tam yere düşüyorum derken Kızıl kafa'nın omzuna düştüğümü fark ettim. Son kez ona baktım, kızgındı bayağı kızgın. Oysa o adamları gönderen kendisiydi. Güldüm, kızınca sevimli turtama benziyordu. Bir eliyle yaramı sıkıca bastırıyor bir eliyle de beni belimden tutuyordu.
"Çabuk!"
Adamlar hızla kapıyı açtı. Kızıl kafa beni kucakladığı gibi odadan çıkardı ve hızlı adımlarla ilerlemeye başladı. Gördüğüm tek şey sonu görünmeyen koridor ve kızıl saçlıydı.
Zar zor son kez kahkaha atmaya çalışınca ağzımdan kan geldi. Kafamı kaldırayım derken vücudum, fişi çekilen bir televizyon edasıyla kendisini kapattı ve heryer kapkaranlık oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Öl Yada Öldür
RandomAralık ayı'nın 16'sı bütün her yer kırmızıya boyanmış bir halde, hava soğuk ve üstümde sadece yırtık bir kumaş parçası var vücudum buz tutmak üzere..... gözlerim loş ışığa alışmışken ameliyat masasına sıkıca bağlanmış bileklerimi kurtarmak için can...