Karanlık gizledi onu tek başına kaldı yine..
12. Bölüm yey! Neyse iyi okumalar tatlişleggr!❤🌙Seji;
Lavey'in motor kazasından sonra yakınlardaki ilk kulübeye girmek zorunda kaldık.
Kaza denemezdi, son anda yavaşlamayı başarsa da bayılmıştı. Lakin, bunun nedeni kaza olamazdı. Başka birşey olmalıydı.
Kulübe'nin sahibi olan yaşlı adam bize fazlasıyla iyi davranıyordu. Arabaları kulubenin yanında duran devasa ağacın oraya park etmiştik.
O kas yığınları, Elena, Len ve ben küçücük bir kulübenin içinde Lavey'in gözlerini açmasını bekliyorduk.
"Kötü bir kaza geçirmedi. Bayılmamalıydı." dedi Len. Yaşlı adam, elinde tuttuğu su dolu kovayla Lavey'in yanına yaklaştı.
Kovadan çıkarttığı bezi bir güzel sıktıktan sonra Lavey'in anlına koydu. Ardından,
"Şok geçirmiş olabilir." dedi.
"Bu olası değil. Siz, Lavey'i tanmıyorsunuz beyfendi. O güçlü birisi."
Dedi Elena. Fazla tepki gösterdiğini düşündüm. Sonuçta, önemli bir kaza değil.
Yaşlı adam Elena'ya döndü.
"Beni anlamadın herhalde evlat. Fiziksel bir şok değil. Duygusal bir şok." dedi,
"Uzaman olduğunuz bir konu mu?" diye sordu Elena, kızgın bir şekilde. Yaşlı adam Elena'nın dediklerine aldırmadı.
"Elena!" diye uyardım. Bana bakınca kaşlarımı çattım. Anlamış olmalıydı.
Tekrar Lavey'e baktım. Yavaşca, gözlerini açıyor ve derin derin nedes alıyordu. Hemen başına gittim,
"Lavey?"
Hepimiz Lavey'in başına toplanmıştık.
"İyisin Evladım. Biraz daha uyursan toparlarsın." dedi yaşlı adam tüm iyi Niyetiyle, Lavey etrafına bakındı.
Endişhesi yüzünden okunuyordu. Hızla yataktan kalktı. Anlındaki bezi kovaya koyduktan sonra doğruldu.
"Gitmeliyiz! Gitmeliyiz zamanımız yok!" dedi Lavey. Zaman hepimiz için su gibi akıyordu. Ve her geçen saniye kardeşlerimiz uçuruma bir adım daha yaklaşıyordu.
"Ama dinlenmelisin!" diye uyardı Elena. Lavey'in bu söze kızacağına eminim ki kaşlarını çattı bile, sesi öfkeli ve iğneleyici çıkıyordu.
"Dinlenmelimiyim? Dinlenmek ha!" ses tonu fazlasıyla yükseldi, "BENİM KARDEŞİM O ŞEREFSİZİN ELİNDE ACI İÇİNDE KIVRANSIN VE BEN DİNLENEYİM Mİ?!" diye patladı Elena'ya. Len, Elena'nın önüne geçti.
"Lavey, Sak-"
Lavey, Len'i takmadan devam etti, şu an kardeşinin değerini anlayabiliyordum.
"BENİM KAYBEDECEK DAKİKAYI BIRAK SANİYEM BİLE YOK!"
dedi ve hızla odadan çıkarak kulübenin çıkışına doğru yöneldi.
Robert'ın adamları'nın ardından ben de Lavey'in arkasından gittim.
Kulübenin kapısını neredeyse parçaralara ayıracakmış gibi açtı.
Hemen ona yetiştim, kardeşlik bağları bu kadar güçlü birine....neyse.
Anında Lavey'i durdurdum.
"Dur bir dakika Lavey."
Lavey istemese de durdu, tabi sadece yönü bana dönüktü. Sanki iki saniye konuşmasam uçucak gibi hareketliydi.
"Tamam. Şimdi Gidiyoruz, Fakat bizim araba ile geliyorsun. Tamam mı?"
Dedim kendimden emin bir şekilde, anlayabiliyordum. Onlar ikizdi, ne olursa olsun acılarını hissedebiliyorlar. Eğer böyle devam ederse, İlk önce Lavey'i kurtarmamız gerekecek.
"Olma-"
"Eğer, bir daha böyle hissedersen bu sefer daha çok geç kalırız güven bana." dedim ve arabaya doğru yöneldim. Geleceğini biliyordum ki geldi. Bizim ardımızdan Robert'ın adamları arabalarına bindiler.
Bir kaç dakika sonra Len ve Elena'da kulübeden çıktılar. Lavey, bacağını kıpırdatıyor yerinde duramıyordu. Elena ve Len arabaya gelen kadar onunla konuşma fırsatı yakaladım.
"Hissetin değil mi?"
Lavey, sanki derin düşüncelerden bir anda irkilmişcesine bana baktı.
Ümitsizce kafasını salladı,
"Evet. O kadar...canım yanıyor ki!" sesi ôfkeliydi.
"Şanslısın."
"Ne?"
"En azından kardeşini hissedebiliyorsun. Onun yaşadığını hissediyorsun." bense Alan'ın yaşayıp yaşamadığını bile bilmiyorum.
"Hayır hayır....yanlıyorsun." derin bir nefes aldı, söyeldiği her kelime içten geliyordu, "bu şans değil. Kardeşimin acı çektiğini hissediyorum....Onu koruyamadığımı hissediyorum..... Onun bana ihtiyacı olduğunu hissediyorum! Ama.....yanında olamamam bunların hepsinden daha acı geliyor."
Kafamı salladım, Lavey'den bu cümleleri beklemezdim. Kalpsizin teki olduğuna emindim ama şaşırdım. Hoş, bu beni ilk şaşırtışı değil.
"Ve.....bu benim ilk hatam değil." dedi.
"Nasıl yani?!" Lavey sustu. Susmasının nedeni bir cevabı olmadığından değil de Elena ve Len'in arabaya binmesinden olduğunu fark ettim. Kontağı çalıştırıp gaza bastım.
"Özür dilerim Lavey. Ben, ben iyiliğini düşünmüştüm." dedi Elena.
Kız kardeşimin aşık olduğunu görmek güzeldi ama aşık olduğu kişinin kardeşinden başka kimseye değer vermemesi her sözünde Aleyhine işliyordu. Hele ki son sözü, beni bile çıldırtmıştı. Resmen, sen kardeşinden daha önemlisin dedi. Tamam, belki sadece Elena'ya göre böyle olabilir ama, birşeylerin farkına varmalı. Hisa'nın Lavey için en değerli kişi olduğunun farkına varmalı.
Lavey, sanki Elena hiç konuşmamış gibi en ufak tepki vermeden, camdan, hızla geride bıraktığımız ard arda geçip giden ağaçları seyrediyordu.*******
Erika;
Hisa'nın yaralanması'nın ardından Carla'nın bu davranışları Patron'u kızdırmıştı.
Kamera kayıtlarını izlerken burnundan püskürüyordu.
Bense, Carla adına seviniyorum. Hisa, mükemmel birisi olmasa da, mükemmelmiş gibi bakıyor, ona karşı birşeyler hissediyordu.
Onu tanıdım tanıyalı, ilk defa birisine böyle bakıyordu.
Her zaman, en ufak vicdan azabı çekemden insanları öldüren vicdansız seri katil, onun karşısında meleğe dönüşmüştü. Ki aşk....öyle kuvvetliydi ki....paslanmış bir kalbi tekrar çalıştırmıştı. Gülümsedim,
Patron bana döndü,
"Ne kadar acınası bir vaziyet değil mi Erika!" eliyle kamera kayıtlarını işaret etti,
"Saatlerce onu izliyor! Carla bu ya Carla! İnaması çok güç!"
Ellerini masaya vurdu, şiddetli ses tonu onu kalpsizleştiriyordu,
"Resmen aşık bu! Resmen! Görmüyormusun, Erika?!"
Bana sorması çok saçma, ben bir ucubeyim. Aşktan ne anlarım ki?
Sadece ufak bir piyonum. Patron'un ilerlemesi için oynadığı piyonlardan birisiyim o kadar. Yanında durmam bile saçma geliyor.
"Cevap versene Erika?! Ne o dalıp gittin." hemen başımı eğip hafifce diz çöktüm.
"Bağışlayın lütfen patronum." tekrar patrona baktım. Durmadan kamera kayıtlarını gösteriyordu.
"Aşık olmuş bu! Ne kadar da saçma! Görmüyormusun?!"
Kafamı salladım. Saçma olan aşk değildi, saçma olan aşkın saçma olduğu düşüncesiydi. En azından ben buna inanıyorum.
"Boş sözler.....aşk hayallerini mahvetmiş." dedim soğukkanlılıkla. Hissetmediğim birşey hakkında yorum yapmak, acınası olan buydu. Patron kaşlarını çattı,
"Demek sen de saçmalamaya başladın Ha Erika? Neyse, mühim değil." dedi ve kayıtları izlemeye devam etti. Bir kaç saniye sonra odada oluşan sessizliği adeta bir ok gibi delen kapı'nın açılmasıyla çıkan gıcırtı ikimizi de irkiltti.
İçeriye giren Carla ve Peter'di.
Carla, dağınık kızıl saçları, ateş turuncusu gözleri ve atkısıyla her zaman ki gibi gayet hoş duruyordu.
Peter ise, daha çok ilgimi çekti. Özensizce kesilmiş sakalları düz saçlarıyla ve giydiği takım elbisesiyle, bence gayet şıktı. Patron hemen dönen sandalyesinden kalktı.
Kollarını iki yana açarak, sanki saniyeler önceki sinirli halinden eser yokmuşcasına kahkaha atarak Carla'ya doğru yaklaşıyordu.
"Efendim efendim, kimler gelmiş."
Carla, umursamaz bakışlarla onu izlerken, Peter'in bakışları yerdeki parkedeydi.
Gülümsedim.
"Oturmaz mısın?" dedi, son moda narçiçeği rengi masa'nın sandalyesini göstererek. "Çay, kahve?"
Carla, Kollarını birleştirdi. Sesu, kaba ve sert çıkıyordu.
"Bana bak ihtiyar, buraya çay ve ya kahve içmeye gelmediğimi çok iyi biliyorsun."
Bana baktı,
"Erika, Peter çıkın siz dışarıya!" diye emir verdi. Patrona baktım, üzgünüm ama sadece o onayladığı sürece odayı terk edebilirdim. Patron gözlerini kapatarak başını aşağı yukarı haraket ettirerek onayladı.
Peter'in ardından dışarıya çıktım ve kapıyı kapattım.
Kapı'nın önünde iki tane sandalye vardı. Tam yanındakine Peter oturmuştu.
Mecburen yanına oturdum. Bir süre sessizlik oluştu. İçerden bağırtılar gelse de bize çıkmamız emredilmişti.
"Çok korkunç değil mi?" diye lafa girdim.
Peter bana baktı, gözleri mürdüm rengiydi. Sanırım içeriden gelen seslerden bahsettiğimi düşünerek gülümsedi, eliyle içeriyi gösterdi,
"Carla, hep böyle, Ben alışkınım. Ama korkmana gerek yok."
Gülümsedim, bir süre bana baktı, hafifce Kızarmış gibiydi. Şaşırdım,
"Ne oldu?"
Hemen kafasını öne eğdi,
"Y-yok birşey."
Fırsattan istifade elimi ona uzattım.
"Ben Erika." dedim ve gülümsedim. Bir kaç saniye sonra o da karşılık verdi ve elimi tuttu,
"Ben de Peter. Memnun oldum."
İlk defa! Birinin elini tuttum. Bu his....çok karmaşık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Öl Yada Öldür
RandomAralık ayı'nın 16'sı bütün her yer kırmızıya boyanmış bir halde, hava soğuk ve üstümde sadece yırtık bir kumaş parçası var vücudum buz tutmak üzere..... gözlerim loş ışığa alışmışken ameliyat masasına sıkıca bağlanmış bileklerimi kurtarmak için can...