"Hadi amaaa! Topla kendini. Bak şu bej daha profesyönel durur." Janice ile bir saattir evimin en üst katındaki giyinme odasından bir şeyler seçmeye çalışıyoruz. "Janice bej istemiyorum. Zaten bir hafta önceki John olayı iyice dağıttı beni. Renkli olsun, cıvıl cıvıl olayım." diyorum. "Becky, hayatım ben senin eski hâlini biliyorum ve iş yerine siyah, kahve, bej ve yavruağzından başka renklerle gitmezsin. Dediğim gibi profesyönel görünmelisin." Çığlık atmak istiyorum ya! Ben ne zaman böyle bir yaratığa dönüşmüşüm. Şu ana sadece kızları görebilmek için katlanıyorum. Yoksa Luke'tan gelen parayla her ay büyüüük bir ev alırım kalan parayla da Elle'den döşerim yani! Janice bana beyaz bir gömlek, bej takım ceket-etek ve bir de yine bej rengi platform topuklu uzatıyor. Somurtarak giyinme odasına giriyorum. Bu oda bile eski evimin salonunun iki katı be! Aynaya bakarken Janice, "İşte benim Becky'im geri döndü." diyor. Fena da olmamışım gerçekten. Kapı çalıyor, Janice otomatiğe basıyor, bana sormadan... Bir şey demiyorum ama bir daha yaparsa... İncecik, minyon bir kız merdivenlerden çıkıyor, "Merhaba Bayan Brandon, başlasak mı?" "Neye?" deyince Janice bana, "Bu Violet canım. Senin kuaförün. Şöyle geç istersen." Ah tanrım. Oturuyorum. Janice başımda dikilirken Violet de saçlarımı iki dakikada sımsıkı topuz yapıyor ve sonra makyaja geçiyor. Önce yüzümü temizliyor sonra kapatıcılar, göz altı kremleri, eyeliner, takma kirpikler, hafif far, parlatıcılar falan filan derken yarım saatte bitiriyoruz. Janice son olarak adı gibi bildiği çekmecemden bir alyans çıkarıyor. Elime alıp inceliyorum; 'Rebecca&Luke' "Tedbir almalıyız şekerim, muhabirler her an dibindeler ve alyansı takıp takmadığına bakarlar. Sakın çıkarma, dedikodu istemiyorsan." diyor Janice kaşlarını kaldırarak. Ve sonra Violet'e kafasıyla git işareti yapıyor. Daha sonra ben de evden çıkıyorum. Ama arabama binemiyorum çünkü kazada hurda olmuş, olsa da binemem ben araba süremiyor(d)um çünkü. Taksideyken telefonuma bir mesaj geliyor. 'JoJo♡' "Saat ikide öğlen yemeği, Holiday'de?" yazıyor. Hmm, "Tamamdır." yazıp yolluyorum. Taksiden inerken çok heyecanlıyım. Tüm şirketin dekoru değişmiş. Kendi departmanımı merak ediyorum. Ben kapıdan girer girmez herkes bana bakmaya başlıyor. "Günaydın Bayan Brandon." , "Hoşgeldiniz Bayan Brandon." , "Geçmiş olsun Bayan Brandon." , "Merhaba Bayan Brandon kahvenizi getiriyorum?" hepsine teker teker cevap vermeye çalışıyorum. Hiç birini de tanımıyorum, ne kadar çok personel almışız öyle? Gördüğüm ilgiden dolayı kendimi gerçekten tam bir patron gibi hissetmeye başladım. Tanrım çok eğlenceli. Ama... İnsanlar bana çok değişik bakıyorlar, neden böyle bakıyorlar ki? Her neyse. Asansöre girip 8'e basıyorum, departmanımı, kızları çok merak ediyorum. Asansörün kapıları açıldığında tüm departman bana dönüyor, herkes! Kiminin ellerinde kahvesi, kimileri proje hakkında ayakta konuşuyorlar, kimileri... Tanrım! İşte... İşte Jess, Libby, Minnie, Bonnie! "Kızlaaar!" diye bağırıyorum. Dördü de bana bir böcekmişim gibi bakıyorlar. İşte, tahmin ettiğim gibi küsmüşüz! Yine de bir cesaret gidip Minnie'ye sarılıyorum. Ama o bana sarılmıyor. Hatta diğerleri homurdanıyor, Jess ve Bonnie arkalarını dönüp masalarına gidiyorlar! Minnie'nin boynundan kollarımı çekiyorum. Neden herkes bana embesilmişim gibi bakıyor?! Çok utanç verici be! "Libby! Minnie! Neden böyle davranıyorsunuz küs müyüz?" Libby de diğerleri gibi tam arkasını dönerken onu kolundan tutuyorum. Libby bana tıslayarak, "Ne yapıyorsun sen?!" diyor. Yutkunarak bırakıyorum. Minnie de gözlerini devirerek Libby ile birlikte masalarına dönüyor. O kadar büyük ne yaşamış olabiliriz ki? Şimdi herkesin önünde ağlayacağım ama! "Ooo Rebecca. Dönmüşsün!" diye sesleniyor birisi. Dönüp dolu dolu gözlerle bakıyorum. "Selam. Seni tanımıyorum." "Ben de öyle düşünmüştüm zaten. Hafızanı yitirdiğini biliyoruz. Seninle yeniden tanışmak büyük keyif. Ben Eric." diyor. Tokalaşıyoruz. Sinsi bakışlar fırlatıyor. Manyak mıdır nedir? Bakalım bunun altından ne çıkacak... "Gel sana odanı göstereyim." diyor. Ve birlikte gidiyoruz. "Simon'ın odasını bana mı verdiler?" diyorum ağzım bir karış açılarak. Eric bana cevap vermeden içeri itekliyor ve kendisi de girince ardından kapıyı kapatıyor. Ben etrafa bakınırken iki kere klik sesi geliyor. Eric'e bakınca kapıyı kilitlediğini görüyorum. Şimdi de üzerime geliyor. Hadi bakalım.Biliyordum bir şeyler olacağını. Yanımdaki abajuru fişinden koparırcasında çekip ters çeviriyorum. "Eric yaklaşma! Ne yapıyorsun be?!" ben bağırmaya başlayınca Eric boğazımı sıkarak ağzımı kapatıyor. "İşte şimdi bittin Becky!" diye fısıldıyor...
Vote'ler şu anda 8 tane. 10 olana kadar yeni bölüm gelmeyecek. Kusura bakmayın artık. Bb :)) :* :* :D ♡♥

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alışverişkolik
ChickLit"Hayatın hakkında hiçbir şey bilmiyorsun." diyordu kardeşim. ☆ Hayatının son üç yılını hatırlamayan Becky'nin gözlerini açtığında neler değişmiş olacak? Hiç tanımadığı insanlar birden en yakınları olmuş. Eee sonra?