2

413 69 8
                                        

Gözlerimi açmaya çalışsam da açamıyorum. Beni getirdikleri her nereyse yatağı tek kişilik istediğim gibi rahat edemiyorum. Biraz daha gücümü toplasam, zorlasam kendimi nereye geldiğimizi görmek için gözlerimi açacağım ama... Kesin hastanedeyimdir. Başka nerede olacağım ki? Bakalım bacaklarımı oynatabiliyor muyum? Ah tanrım. Teşekkürler. Bacaklarım kırılmamış, ama başımda adeta Avenged Sevenfold konser veriliyor. Hiç sevmem. Rahat yastık ve yorganların arasında başımı sağ ve sol omzuma eğdiriyorum. Ensemden çatır çutur sesler geliyor. İstemeden de olsa "Ih" diye bir ses çıkıyor benden. Sonra, 5 dakikadır açmaya zorladığım fakat açamadığım o gözler, kendilerinden açılıyorlar. Şaşı baktığımı farkediyorum. Önce kör olduğumu sanıyorum sonra resim netleşiyor. Bir Picasso tablosuna bakıyorum sanki. Korkup tekrar yumuyorum gözlerimi. Şimdi başım dönüyor. Yatağımın kenarında falan hemşire çağırma düğmesi yok mu? Bassam da gelse biri. Gözlerimi tekrar açıyorum. Gördüklerim: 2 kişilik geniiiş bir koltuk, televizyon, mini buzdolabı vs. şaşkınlıktan kapalı dudaklarım birbirinden ayrılıyor. Hey! benim param özel hastaneye yetmez hemen devlet hastanesine götürün beni! Son aldığım Miu Miu'lar başıma der açtı zaten. Kredi kartlarım ağzına kadar dolu ve bir de buraya borçlanırsam kendimi kesebilirim. Diye çığlık atıyorum içimden. Niçin kimse yok? En son Libby ayağını burktuğu için Bonnie, Jess, Ben ve Minnie başından ayrılmamıştık, şimdi ise benim üzerimden kaç tonluk bir taksi geçiyor ve kimin umrunda ki? Kapının tıklatılmadan açılması düşüncelerimi bölüyor. Sarı, uzun saçlarını at kuyruğu yapmış, mavi gözlü ve at gibi dişleri olan bir kız "Bayan Brandon uyanmışsınız! Hemen doktora haber vermeliyim! Yüce tanrım!" diyerek adeta uçarcasına çıkıyor odadan. Bekle, diye seslensem de beni duymuyor bile. Daha sonra odaya dört kişi birden dalıyor. Yanlarında deminki kız da var. Ona bakarak gözlerimi deviriyorum ve "Az önce bana Bayan Brandon diye hitap ettin ve sanırım başka bir hastanın dosyasıyla benim dosyamı karıştırmış olmalısın. Gold. Bayan Rebecca Gold diyecektin. Ayrıca arkadaşlarım nereye kaybo..." "Ahh! Doktor! Bayan Brandon hafızasını kaybetmiş olabilir mi?" diye cırlıyor doktorun kulağına. "Seni duydum. Ve emin olabilirsin ki hafızam gayet yerinde. Neyim var öğrenebilir miyim lütfen? Acilen buradan çıkmalıyım. İşe gitmeliyim." diyorum. Hemen mavi önlüklü bir erkek hemşire "Bakın Bayan Brandon..." diyor ve sözünü kesiyorum. Sıra bende. "Asıl siz beni dinleyin. Ben Bayan Brandon değilim, Bayan Gold'um. Anlıyor musunuz?" diye bağırıyorum adeta. Ve teker teker hepsinin yüzüne bakıyorum. Doktor, hemşireleri etrafına topluyor. Ve bu sefer gerçekten fısıldayarak konuşuyorlar, duyamıyorum. Deminki sarışın hemşire kendisinin de fısıldadığını sanıyor ama yanılıyor. "Fakat ona gerçeği söylemezsek..." Doktor "Tessa biraz daha sessiz ol!" diye tersliyor adının Tessa olduğunu öğrendiğim at dişli sarışını. Tessa gerçekten fısıldıyor vay canına fısılsamayı biliyormuş. Ayrıca neler dönüyor çokta merak ediyorum. Neyi bana söylemezlerse? Sonra doktor bana dönüyor. "Bayan Gold, soracağım sorulara cevap vermenizi istiyorum." "Anlaştık." "Buraya neden ve nasıl getirildiğinizi bana anlatır mısınız lütfen?" "Ah, tabii. Bonnie, Minnie, Jess, Libby ve ben birlikte bir gece kulübüne gitmiştik.Beşimiz de aynı şirkette çalışıyoruz. İkramiyelerimizi kutlamaya gitmiştik ve taksi bekliyorduk. Hava çok yağmurluydu ve taksilerin hepsi doluydu. Boş olanların da bizim gibi ıslak beş kişinin koltukları mahvetmesine gözü yemiyordu. Yarım saat sonra gelen bir taksiyi kaçırmamak için yola fırladım ve yere düştüm. Taksi fren yapamayıp bana çarptı. Kafama büyük bir darbe aldığım için oracıkta bayıldım. O nedenle ambulansla getirilmiş olabileceğimi düşünüyorum. İşte böyle." Ben daha sözümü bitirmeden doktor hariç, hemşireler birbirlerine kaş göz işareti yaptılar. Hatta Tessa bir ara işaret parmağını kafasına götürüp deli işareti yaptı. Neler oluyor tanrım?! Doktor bana dönüyor. "Lütfen sakin olun Bayan Gold," Bana Bayan Gold diye hitap ediyor deminden beri, bu beni kızdırmamak için mi? "Siz buraya bir arabanın size çarpması sonucu değil, sizin bir trafik lambasına çarpmanız sonucu getirildiniz. Alnınıza sekiz adet dikiş atıldı." diyor. "Benim ehliyetim yok ki!" diyorum bu sefer Tessa'dan ve diğer hemşirelerden kahkaha sesleri yükseliyor. Doktorun bile dudaklarının kenarları kıvrıldı. Elimi alnıma götürüyorum. Gerçekten de sarmışlar başımı. "Son bir soru daha... Hangi yıldayız Bayan Gold?" "2011." diyorum. Tessa deminki gibi cırlıyor, "Aman tanrım!" doktor konuşmaya devam ediyor. "Hayır 2014 yılındayız. Ve siz evlisiniz bu nedenle kızlık soyadınızı değil, şimdiki soyadınızı kullanıyorsunuz Bayan Brandon. Lütfen telaşlanmayın birkaç ay içerisinde hafızanıza kavuşmanız olası. Korkulacak bir durum yok." İnanmıyorum. İnanamıyorum. Hayır ya! Doğru olamaz. Olmamalı. Bir anda uyanıyorum ve yılın üç yıl daha ilerlediğini söylüyorlar. Nasıl olur? Ben şimdi 27 yaşında mıyım yani? Ah tanrım. İnanamıyorum. Evlenmiş miyim? "Size inanmıyorum. Bana kanıtlayın. Hemen!" Tessa can havliyle yandaki gazeteleri topluyor. Göz gezdiriyorum; 2014, 2014, 2014, 2014...

AlışverişkolikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin