3

267 66 6
                                    

"Bayan Brandon." sözleriyle uyanıyorum. Tessa gelmiş. "Rutin olarak bu saatlerde tansiyonunuzu ölçmeliyim." "Ah, pekala." diyerek kolumu uzatıyorum. "Nasıl hissediyorsunuz? Tansiyonunuz çok iyi." "Baş ağrım biraz hafifledi. Teşekkürler. İyiyim." "Süper. Muayene için doktorunuzu çağırıyorum." "Tessa, aslında sormam gereken bir şey var." Gözlerini kocaman açarak bana bakıyor Tessa, sanki çok ürkütücü bir soru sordum. Bir süre 'buyurun' ya da 'tabii' gibi bir cevap gelmesini bekliyorum salak gibi. Gelmeyince devam ediyorum. "Arkadaşlarımın ve ailemin buraya geldiğimden haberi var mı?" "Aslına bakarsanız kocanız her gün burada. Sadece saat çok erken olduğu için henüz uyanmamış olduğunuzu düşünmüş olabi..." "Ah, o hiç aklıma gelmemişti. Ben... Ben diyordum ki... Annem ve..." KARDEŞİMİN ADINI DA MI UNUTTUM?!  Ah tanrım. Aklıma geldi. "Annem ve Amy'yi soracaktım." diyorum dudağımı ısırıp. "Kardeşiniz ve anneniz de geliyordu tabii." diyor Tessa. Derin bir nefes veriyorum. Tessa uzun adımlarla odadan çıkıyor. Acaba kızlar niçin hiç ziyaretime gelmiyorlar? Yoksa içlerinden biriyle büyük bir kavga edip diğerlerinin de onun tarafında olması sonucu hepsiyle küstüm mü? Olamaz. İkili koltukta duran LV marka çantaya bakıyorum. Benim mi yoksa? İyi de kaç bin dolarlık çantayı hangi parayla alacaktım. Tessa ve doktor içeri geliyor. Doktor beni muayene ediyor. Biz iyi olup olmadığımdan konuşurken Tessa tebessümle iki saattir gözlerimi diktiğim çantayı bana uzatıyor. Ya da çantamı(!) Sanki telepati yoluyla istemişim gibi. "Bu... Bu benim mi?" "Elbette senin Rebecca. Buyur." diyor parlayan gözlerle. Ellerinden uzattığı çantamı alıyorum. Doktor dışarı çıkıyor. Tessa yatağımın ucuna oturuyor. Heyecanla beni izliyor. Mavi ya da kırmızı kabloyu kesecekmişim gibi. Fermuarı açıyorum. Gözüme ilk çarpan bir LV anahtarlıklı anahtar oluyor. Daha sonra ip ince ve kocaman bir telefon. Taşlı kap takılmış. Kaldırarak Tessa'ya gösteriyorum. Elini havaya kaldırarak konuşmaya başlıyor. "Lütfen 'benim mi' diye sorma. O çantadaki her şey senin. Kazada yola saçılmış ve ambulans görevlileri de çantana tıkmışlar." "Yaa hangi model bu?" "Galaxy Mega." "Samsung yeni telefonlar mı çıkarttı. En son model Note'tu." diyorum. Tessa gözlerini deviriyor. "Note3 çıktı tatlım." diyor. Şok oluyorum. Kendimi yaşlı bir nine gibi hissediyorum. Torunlarına o ne bu ne diye sorup duran... Telefonumu elimde tutarken bir mesaj geliyor. WhatsApp'ı açıyorum. Luke yazıyor. Tessa telefona gözlerini dikmiş, "Kocan. Yoksa onu da mı hatırlamıyorsun?!" diyor bana. "Hayatımın son 3 yılını hatırlamıyorum işte Tessa... Sen bizim ne zaman evlendiğimizi biliyor musun? Hoş, nereden bileceksin ki..." diyorum. Tessa çok heyecanlanıyor. "Saçmalama tabii ki biliyorum. Tüm dünya canlı yayında izledi!" diyor. "Ne? Şaka mı ediyorsun?" diyorum. Tanrım. İşte şimdi dilim tutulacak. "Hayııır." diyor Tessa. Neredeyse sinirlendi. Luke Brandon'ı ve seni herkes tanır. The Look'un patronlarısınız siz!" diyor. Tanrım. Tanrım inanamıyorum. Ezik bir alışveriş danışmanlığı departmanında çalışırken kocaaa The Look'un patronu olmuşum. "Ben... O zaman... Yani ben şimdi... Milyoner miyim?" Tessa kahkahayla kafasını sallıyor. "Evet şekerim." diyor. Ekrandaki mesaj aklıma geliyor. Hemen bakıyorum. Ve şöyle yazıyor; "Bugün geç kalabilirim. Kendini iyi hissediyor musun?" Ben daha mesajı okumanın şaşkınlığını üzerimden atamamışken odaya bir kız dalıyor. Benim boylarımda, saçları simsiyah, fakat mavi gözleri saçlarının boya olduğunu ele veriyor. Gözlerim bir yerden ısırıyor kızı fakat... "Ben sizi yalnız bırakayım." diyerek kalkıyor Tessa. Odada uzun bir sessizlik, dayanamayıp konuşuyorum; "Kim olduğunu çıkaracağım ama..." kız sözümü kesiyor. "Tanrı aşkına Becky! Beni tanımadın mı?"

º•○●○º•○º●º○º○••●

AlışverişkolikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin