13

188 53 0
                                        

"John benim... Kardeşim!" Ne? Ne dedim ben?! Coşkuyla taksinin kapısını çekiyorum. "Hızlı olun lütfen!" Muhabirler taksinin altında ezilmek pahasına fotoğraflarımı çekmek için önümüze atılıyor. Arkamızdan koşan sürüyle insan... Ne diyeceğimi bilemiyorum. Demin benim yüzümden izdiham oldu! Çok ilginç geliyor. Genelde hep popülerlerin yanında takılan kişi olurdum, popüler olmazdım. "Sen tek başına bir imparator gibisin! Küçük kızım odasının her yerine posterlerini asıyor. Bir fotoğraf? Kızım için." Kırmızı ışıklarda durunca taksiciyle bir selfie yapıyoruz. Vay canına. Telefonum çalınca numaraya bakmadan açıyorum. "Merhaba?" "Tatlım, nasıl gidiyor?" "Imm pek iç açıcı değil doğrusu. Öğle yemeğinden sonra tekrar işe gitmeyi düşünmüyorum. Mümkünse belki de hiç." diyorum iç çekerek. Janice neredeyse çılgına dönüyor. "Tanrım! Becky belki bir şeyler ters gitmiş olabilir ama hastalıktan dolayı çok kafana takıyorsun inan bana. Saçmalamayı kes ve hemen stüdyoya gel. Bekliyorum." Suratıma kapatıyor ve ben de evde boş boş oturmamak için dediğini yapıyorum. Stüdyonun dekoru çok klasik. Sadece beğendiğim tek şey çalışanlara ve konuklara sınırsız masaj keyfi. Yoruldun mu? Gir bir masaj odasına ve rahatla! Sırf bu nedenle bile burada çalışabilirim. "Merhaba Bayan Brandon." Ekiptekiler ile selamlaşarak uzuuun koridorda yürüyüp duruyorum. "Ah Becky. Seni görmek çok hoş canım." İşte tanımadığım daha doğrusu unuttuğum bir kişi daha. "Selam. Janice'e bakıyordum. " "Buradayım Becky. Makyaj tazeletiyorum şekerim. Gel kahve iç." Janice'in yanına gidiyorum. Spot ışıklı lambaların altında parlıyor adeta. "Söyle bakalım sorun nedir?" diyor makyözü eliyle bitti işareti yaparak kovduktan sonra. "Imm. Nereden başlasam..." "En başından! Kapıdan içeri girdin ve?" Derin nefes alıyorum. "Evet. Kızlarla küsüz. İçeri girer girmez daha nefes alamadan Eric diye biri beni odama kilitledi beni boğdu, bayıldım, personel lavabolarında iğrenç iğrenç karikatürlerimin olduğunu gördüm, John hayatımı alt üst etti, Amy ile randevu ayarlamalıymışım, muhabirler yeni bir dedikodu çıkarttı ve..." Janice sözümü bölüyor. "Becky ne oldu sana? Bu kadar büyütecek bir şey yok. O Eric'e gelince... Nasıl boğdu seni anlayamadım. Çığlık falan atsaydın ya!" "Denemedim mi sanıyorsun Janice?" "Uff. Bunlar seni yıldıramaz tatlım. Eğer çok bunaldıysan buraya geri dön. Sıcacık ekibimize." "Bilemiyorum... En büyük hayalimi gerçekleştirip şirketimin patronu olmuşum. Bu çok güzel, ama zaten üç yıl açığım var. Nereden tutsam elimde kalacak projeler. Biraz düşüneceğim bu teklifini." Demin bana selam veren kadın arkamdan bana sarılarak, "Harika olur." diye fısıldıyor. Sana da bir ara zaman ayırırım. Gülümseyerek stüdyodan çıkıyorum. Akşam Janice ile yemeğe gideceğiz. Boşlukta fırsattan istifade mağazalara bakıyorum. Evet itiraf etmiyor değilim. Ben alışverişe bağımlı bir insanım sanırım. Zaten hayatta başıma ne geldiyse bu problem yüzündendir. Bir keresinde annemin üniversitemin ilk yılında benimle yolladığı okul taksidiyle Suze ile Milan'a kaçmıştık. Alışverişe. Kalp kalbe karşıdır! "Merhaba Suze nasılsın?" "Alo? Harikayım Bex, yarın evine geliyorum. Martin'in orada işleri var." "Ah tanrım çok mutlu oldum. Bekliyorum." Biz Suze ile oradan buradan konuşurken mağazayı talan ediyorum. Suze'a da bir sürü hediye alıyorum. Poşetlerin yarısını kargoyla yollatacağım. 37 poşeti aynı anda taşıyamam öyle değil mi? Eve gelince Amy'yi arıyorum. "Selam Amy." "Becky demin seni magazinlerde gördük. Annem evini basmaya geliyordu. Köpürdü. Zor durdurdum. Neler oluyor?" Ne çabuk ya! "Imm. Ben de bunu konuşmak için aradım. Annemle yarım saatliğine bana uğrayabilir misiniz?" "Pekala." Amy ve annemi beklerken aynanın karşısında durumu onlara nasıl açıklayacağıma dair prova yapıyorum. Kapı çalınca kim olduğuna bakamdan açıyorum yine. Ah doktor Rose. Nasıl unuturum? "Selam Rebecca. Nasıl hissediyorsun bakalım? Haydi uzan şöyle." Durumum hakkında konuştuktan sonra reçetimi masanın üzerine bırakıp çıkıyor doktor. Daha kapıyı kapatamadan annem sinirle içeri dalıyor. "Dinliyorum." diyor. "Imm anneciğim. Lütfen kızma. Ben de yeni öğrendim. Hani John sana videoda her şeyi açıklamışya işte onların hepsi doğru ve biz de zamanla iyi anlaştığımıza karar verdik. Hatta bugün bana Amy ile tanışmak istediğini anlattı." "Becky tanrı aşkına neden söz ediyorsun? O senin kardeşin falan değil. Tek bir kardeşin var o da Amy. Sakın bir daha bu konuyu açma! Yoksa külahları değişeceğiz!" Tanrım. Bu kadar bağıracağını ve tepki vereceğini tahmin etmezdim. Bir hışım Amy'yi çekiştirerek gidiyor. Ben de Janice'i dinleyerek çok takmamaya çalışıyorum. Yoksa bu gidişle delirebilirim. On dakika önce söylediğim pizzayı bitirince yukarı çıkıp esnek bir şeyler giyiyorum. Acaba Eric benden ne istiyor? Ne yapıp da onu bu kadar kızdırdığımı anlayamıyorum. Beni öldürmek isteyecek kadar neye öfkelendi? Bu işi yarın konuşmalıyız. Evet. Kesinlikle. Birden kapıda birinin olduğunu fark edince Eric falan kalmıyor aklımda. Birisi kapıyı zorluyor. Aman tanrım. Hırsız. Hızlıca mutfağa koşup bir bıçak bulmaya çalışıyorum. Of ya! Niye biraz da mutafığımı karıştırmadım ki? Ne nerede bilmiyorum. Çekmecelerin her yerine bakıyorum. Heyecanla çekmeceleri pat pat kapatırken kapı açılıyor. Ne yapacağım?! Derken birden bir ses duyuyorum, "Kıpırdama, silahım var." benim sesim. Ne saçmalıyorum ki? Hırsızın adımları yavaş yavaş mutafağa yaklaşıyor, tık tık tık tık... Ya Eric beni öldürmeye geldiyse? Hayatım buraya kadarmış. Sıkıca gözlerimi kapatıyorum. Ellerimi boynuma götürerek bekliyorum. Ve Eric mutfağa giriyor. Hissediyorum. Bana yaklaşıyor, hatta o kadar yakın ki nefesini yüzümde hissediyorum...

Yeni bölüm için sınır 2 vote :)

For; Cansuu, Zehraa, Selinn, Cerenn :)))♥

AlışverişkolikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin