İLK TANIŞMA

103 27 15
                                    

Tamam bitti işte
Sen kadar ,ben kadar,herkez kadar
Yalnızlın esir aldığı zindan içinde...

Daha çok yeni tecrübesiz bir şekilde hayata devam ediyordum.Duygularım bana bir oyun kurmuş ve bende o oyunda istemsiz bir şekilde rol alıyordum.Ve herşey o güne kadar güzeldi.Cıvıl cıvıl,rengarenkti herşey tam masallardaki gibi tozpembeydi.Hayat bana en yakımdakilerle oyun oynuyordu.Nasıl anlatılır bu bilemiyordum.Ve beş yaşımda başlayan bu olay beni hayattan ,herkezden nefret etmeye zorlamıştı.Daha küçüğüm duygular masum,yaptığım hatalar masum,bana göre herşey masumdu.

~~~~~~~~~~~~~~~~~

Evde canım çok sıkılmıştı.Dışarıya çıkmak için annemden izin almaya uğraşıyordum.Ama bir yandan sanki izin alma herşey kötü olacak gibi birçok sözler kalbimi,beynimi esir almış gibiydi.Hani derlerya içimde bügün kötü bir his var kötü şeyler olacak diye. Ha işte tam ondan. Siz beni anladınız.Neyse çok güzel bir hava vardı dışarıda. Gök kıpkızıl,kar tanecikleri vucudum her bir köşesine düşüyordu. Çok mutluydum. Dışarıda kardan adam yapmaya başladım,bütün malzemeler hazır. Ağzım burnum soğuktan kızarmış,her tarafım ıslanmıştı. Annemden yiyeceğim azarlamanın seneryosunu kafamda şimdiden kurgulamıştım. Ben onu her türlü yatıştırırdım zaten.Sonra bizim evimizin ondaki karlar yetmeyince mahallenin çocuklarıyla bir olup başka mahalledeki nerde çok kar bulursak alıp alıp kaçtık. Ben bizim evin iki sokak aşağısındaki mahalleye gittim. Bir ara sokağa girdim. Çok fazla kar vardı. Kar almadan önce biraz karda tepelendim,sırt üstü yatıp kelebek yaptım. Çok mutluydum ama yalnızdımda. Birden bir bağrış sesi duydum. Birdem bi adam ama kocamam şişko bir adam. Yaklaşık on,on bir yaşlarındaki bir erkek çocuğunu dövdüğünü gördüm.
Çocuğun gözleri korkudan,ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu. Kendimi kötü hissettim. Hemen bir duvar oyuğun arasına girdim.o bembeyaz karlar çocuğun kanıyla kırmızılaşıyordu. Çocuk aha gittim gidecem. Azrail gelmişte dur az daha bekle diyordu sanki. Bende korktum çocuğu öyle görünce. Avazım çıktığı kadar bağırmak istedim ama yapamadım. Birşeyler bana engel oluyordu. Keşke çıkmasaydım evden demiştim işte kötü birşeyler olacak diye. Kendi kendime kızıyordum. Ama bunun hiçbir faydası yoktu. Birşeyler yapmalıydım. Ama ne...

~~~~~~~~~~~~~~~

Elim ayağıma dolanmıştı. Etrafa bakındım yardım isteyecek kimse yoktu. Çocuğun o halini görünce ve adamı kaçıp gidemedim. Sessizce adamın gitmesine bekledim. O şişko, kötü adam üşüdükten sonra eve ısınmak için gitti. Hemen gider,gitmez eve koştum. Elime işe yarıyacak ne varsa herşeyi topladığım gibi çocuğun yanına gittim. Ama çocuk yoktu. Korktum. Acaba adam alıp götürdümü diye telaşa kapıldım. Sonra yerdeki kan damlacıklarını gördüm. Pek belli olmuyordu ama yine takıp edip şansımı denemek istedim. Yaklaşık bir saat takıp ettim. Soğuktan her tarafım kaskatı kesilmişti.
Tam pes ettim diyecekken bir inleme sesi duydum. Belki o andaki tranvada kaldığı için yanlış duymuşumdur sandım. Ve arkamı döndüm tam gidecekken biri bana " Dur,gitme sana ihtiyacım var."dedi. Şaşırdım. Sesin nerden gelebileceğine baktım. Sesi takip ettim. Bir duvarın arkasına sığınmış nir şekilde bir erkek çocuğu buldum. Ağzı gözü kan içindeydi. Tanınmayacak haldeydim. Sonra o bu çocuğun olduğunu anladım. Gözleri"O toprak kahvesi gözleri sanki yanımda kal , korkuyorum sana ihtiyacım var."diyordu. Çok duygulandım. Daha beş yaşımdaydım,oda on iki yaşındaydı. Benim bu olaya tanık olmam onun bunları yaşaması ve ilk tanışmamız hiç normal değildi. Evden getirdiğim malzemelerle annem ben yere düştüğümde dizim kanadığı zaman yaptığı pasuman aklıma geldi. Ve hatırladığım kadarıyla ona pasuman yapmaya başladım. Ve ilk acı dolu bir gülüş. Beni ona aşık eden tek bir bakış. Onun canını yakmadan pus kanı temizlemeye başladım. Saat 07:25'di çok geç olmuştu. Onu bu halde bırakamazdım. Hadi bıraksam gönlüm razı olmazdı. Koluna girerek bizim evin bodrumuna götürdüm. Boyu baya uzun oldoğu için valla omu benim koluma girdi yoksa ben mi belirsizdi. Hem mutlu hem de üzgündüm. Onu bodruma bıraktım. Battaniye yorgan biraz yemek ne varsa evden annem görmeden götürdüm. Kendimi restmen kendi evimi soyuyormuş gibi hissettim. Çocuğun yatması için elimden geldiği kadar yerini hazırladım. Karnını doyurdum. ~
İlk gün o zaman sorumluluk aldığımı hissettim. Evdekiler daha fazla şüpelenmesinler diye eve geçtim."Ona sen biraz dinlen ben saat on gibi gelirim."dedim o bana"gelme"dedi. Tam bişey daha diyecekti ki annemin sesini duydum. Hemen elim ayağıma dolandı.Çocuğun yanından kalktığım gibi eve fırladım.

~~~~~~~~~~~~~~~~

Saat 10:10 vardı. Herkez uyuyordu. Fırsat bu fırsat diyip yataktan çıktım yavaş yavaş kapının fileğini çevirdim. Her an biri çıkıp nereye gidiyorsun diyecek diye ödüm kopuyordu. Hem hızlı hem yavaş ilerliyordum. Ne yaptığımı bende bilmiyordum. Sonunda bodrumun kapısına gelebilmiştim. Kapıyı açtım. Ve etrafa bakındım,o yoktu gitmişti. Bakmadığım yer kalmamıştı. Sessizce ağlamaya başladım. Yere çöktüm. Battaniyeyi kaldırdım. Yerde kömürle yazılmış bir yazı vardı. Yazıyı oludum. Ve daha fazla ağlamaya başladım. İlk aşkımı sonsuza dek kaybettiğimi düşünüyordum. Çocuk aklı işte sanki dünyada erkek yokmuş gibi. Kendime kızıp durdum günlerce. Adını keşke sor saydım. Belki sorup soruşturup nerde oturduğunu ,nerden geldiğini öğrenirdim.

~~~~~~~~~~~~~~~~

Tam bu olaydan üç yıl geçti ben sekiz yaşıma geldim.

06.02.1998 yılından beri her kış aynı tarihte orada saat 05.00'dan 07.25'e kadar bekliyordum ama kimse yoktu.O tarihten bir sonraki gün ara sokaklardan bir arkadaşımla geçiyordum. Hani belki , belki gelmiştir diye tekrar gittim ama aynı saatte değil saat ikiye geliyordu. Genelde bu tür ara sokaklarda duvarlara yazı yazılırdı.Bizde o yazılan yazıları okumayı çok severdik. Bizim on metre ötemizde erkek çocuğu on beş, bilemedim on altı yaşlarında uzun , zayıf ,çelimsiz bişey gibi gözüküyordu.

Elinde spreyle duvarlara yazı yazdığını gördük. Tabi biz meraklı kızlar olarak çocuğun o yazdığı yazıyı görmek için çocuğun gitmesini bekledik. Yazdıktan sonra yaklaşık iki saat mutlu bir şekilde bekliyordu. Saat beşe geliyordu. Arkadım:
"Bu çocuğun gideceği falan yok hadi yarın geliriz okumaya."dedi.
" Gülüm ben yarına meraktan ölürüm. Akşam uyuyamam çok merak ediyorum ne yazıyor."dedim.
Bide masum bir bakış,bir gülüş attım tabi bu tatlılığa kim dayanır. Beni kıramadı.
"Tamam melek yüzlü şeytanım."dedi. Biz konuşmaya başladım zaman çocuk ortadan kayboldu. Nereye gittiğini görmedik. Sanki buhar olup gitmişti. Etrafa baktık ,kimse yoktu. O duvar yazısında kocaman siyah harflerle SON BEKLEYİŞ yazıyordu ve yanında üç küçük siyah çizgi arkadaşım ne manaya geldiğine anlam veremedim ama ben anlamıştım. Bu oydu aynı yazı tipi aynı sözler ama neden bu söz. Ne anlam taşıyordu sanki çok saçmaydı. Son bekleyiş. Neyin bekleyişiydi acaba. Ben beş yaşımdaki aşık olduğum çocuğu, onun haliyle , gülüşüyle yaşadığım hep gelecekmiş umuduyla beklediğim insanın o olabileceğine inanmak istedim.

Günler geçti, aylar, ben büyümeye , güzelleşmeye , farklılaşmaya başladım. Artık çocuksu hallerim yoktu.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Yine bir yıl oldu. Ama bu kez tarihler farklı, saatler farklı hani belki gelirdiye bir duvar arasına girdim. Ve beklemeye başladım. Yine bir erkek çocuğu ama bu kez yapılı bir çocuk duvara bir çizik daha attı aynı sprey boyayla. Bu kezde onu göremedim. Deşifre olmuştum. Oda korkup telaşa kapılıp yine buhar olmuştu.

SON BEKLEYİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin