Keş Ayı

4.1K 222 71
                                    

Evet. Karşımdaki kesinlikle 'Keş Ayı'ydı. O pişkin suratı unutmak mümkün mü?

Herkesle tek tek el sıkışıp, tek tek tanışan ben, Keş Ayı'nın elini sıkmayınca Bora bir şeyler döndüğünü anladı. Tabi bunun nedeni fal taşı gibi açılmış gözlerim de olabilir.

"Daha önceden tanışıyo musunuz?"

O az önceki umursamaz Bora gitmiş, yerini benimle ilgilenen biri almıştı.

"Ha-hayır."

Konuşmamdaki aksamadan Bora bir şeyler döndüğünü anladı. Birkaç ayda beni çözdüğüne yemin edebilirim.

Peki Keş Ayı bu fırsatı kaçırır mı? Asla!

"Aslında evet" diyerek herkesin bakışlarını kendine çevirtti.

"Bugün lunaparkta tanışmıştık."

Keş Ayı'nın bu sözlerinden sonra kendimi savunurcasına hızlı hızlı konuşmaya başladım.

"Aslında tam bir tanışma sayılmaz. Yani nasıl söylesem. Hoşnut bir tanışma olmadı. Biraz karışık diyebi-"

Bora elini kaldırarak beni durdurdu.

"Sonra konuşalım bunu Bürge."

Bunu isteyerek söylemediğine inanmak istedim. Yumdum gözümü kapadım çenemi başımı öne eğerek odadan çıktım.

Keş Ayı'nın arkamdan sırıttığını hissedebiliyordum. Bora'nın bana böyle davranması onun ekmeğine yağ sürmüştü tabii.

Yarım saat sonra

BORA KİMSER

"Beyler biraz dışarı çıkabilir misiniz? Keş Ayı'yla biraz yalnız konuşmak istiyorum."

Herkes biraz gülerek biraz da alay ederek odadan çıktı. Artık Bürge'nin tabiriyle "Keş Ayı"yla başbaşaydım.

"Anlat bakalım."

"Neyi anlatayım?" Umursamaz görünmeye çalışıyor, dalga geçer bir ses tonuyla cevap veriyordu.

"Bürge'yle nasıl tanıştığınızı anlatabilirsin mesela." Sesimden çok bakışlarım onu korkutmuştu. Gözlerini hızlıca kaçırmasından bunu anlayabiliyordum.

"Az önce söylediğim gibi. Lunapark'ta." Elindeki oyun konsolunu bırakmamış, oynunu oynamaya dönmüştü. Sözlerimin bir değeri yokmuş gibi hissederken birden bana dönüp kaşlarını kaldırdı. "Kardeşini tanımayan bir ben vardım. Bugün de tesadüfen tanıştık. Neden bu kadar kastın?" Artık konuşması itici gelmeye başlamıştı.

"Kardeşimi..." sesim sessiz ve boğuk çıkmıştı. Söylediği bu cümlede dikkatimi çeken tek kelime. Kaç aydır kabullenmek istemediğim gerçek. Sanki bunu biliyor ve bilerek yüzüme vuruyordu.

Keş Ayı yere bakan gözlerimi yakalamadan bakışlarımı yüzüne çevirdim.

"Bürge'den uzak dur. Bu ilk ve son uyarım." Söylediklerimin biraz abartıya kaçtığını farkedince toparlamaya çalıştım. "Onunla uğraşmak istemezsin. Tam bir baş belası."

Aldığım cevap iki saniyede beni çileden çıkartmaya yetti.

"Çekmeye değer bir bela."

BÜRGE KİMSER

İçim içimi yiyor, o odada neler dönüyor bilmek istiyordum. Bora'nın arkadaşlarının bağırışlarını çalışma odamdan duyabiliyordum. Hemen kapıya çıkıp göz ucuyla baktığımdaysa aralarından birinin orada olmadığını farkettim.

Evet! Tabiki o kişi lanet olasıca Keş Ayı'ydı!

Ne konuştuklarını düşünmekten kapıda dikildiğimi unutmuştum adeta.

Bora'nın odasından aniden çıkmasıyla kendime gelip odama kaçmam bir oldu.

Allah'ım paçayı zor kurtardım!

Bora'nın odama gireceği içime doğmuşcasına hemen çalışma odama koşuşturdum. Sanki saatlerdir oturduğum koltuktan kalkmamış gibi bir izlenim vermeye çalışıyordum. Çalışmalarımı tamamlayamadan Bora odama daldı.

Hayır. Tabiki heyecandan koltuktan düşmedim. Tabiki Bora bunu görmedi. Hayır yani. Böyle bir şey olamazdı!

Bora biraz ciddi biraz kafası dağılmış tavırla elini uzattı. Mahçup bir gülücükle "Korkuttun beni." diyebildim.

Yüzüme dökülen perçemimi kulağıma atarken göz ucuyla Bora'ya baktığımda beni izlediğini farkettim.

O büyüleyici gözleriyle sanki beni etkisi altına almaya çalışıyordu.

"Bi-bir şey mi diyecektin?"

Bora'nın bakışlarından utanıp yerin dibine girerken ağzımdan dökülen kelimelerin tamamı buydu.

Geri zekalı Bürge. Böyle mi denir? Çocuk gelmiş kapına, odana. Uzatmış elini, kaldırmış seni yerden. İzlemiş, izlemiş, izlemiş...

"Tabi gelmen için illaki bir nedene ihtiyacın yok. Onu demek istemedim. İstediğinde gelebilirsin bence."

AH KIZIM KONUŞTUKÇA BATIYORSUN! SUS!

Ellerimle ağzımı kapatıp gözlerimi yeri delecekmiş gibisine bastırdığım ayak baş parmağıma çevirdim. Hayatım boyunca hiç bu kadar utanmamıştım.

Domateslikten patlıcanlığa terfi etmekten korkuyorum artık!

"Senin tabirinle, Keş Ayı'yla konuştum. Nasıl tanıştığınız umrumda değil. Arkadaş olmanızı istemiyorum." demesiyle ortalıktan kaybolması bir oldu.

Ya ben şoktan çabuk çıkamayıp kafamı geç kaldırdım ve Bora karşımda değildi, ya da Bora'nın büyüleyiciliği sadece gözlerinde değil.

'Gülsem mi, ağlasam mı?' Durumları vardır ya. Aynı o misal oldu benimkisi de. Ne yapacağımı, ne düşüneceğimi şaşırdım. Kafamda deli sorular var. Mesela abim olduğu için mi Keş Ayı'yla arkadaş olmamı istemiyordu yoksa başka bir şey yüzünden mi? Benim de uzun süredir düşünüp, kaçtığım gerçekten olabilr mi? Peki ben Bora'nın bazı davranışlarını yanlış yorumluyor olabilir miyim? Delici bakışlarını falan mesela? Olamaz değil mi? Ben kendi kendime gelingüvey oluyor olamam!

Değil mi?

Açıklamayı en sona sakladım. Bu yaıyı baştan okuyup moraliniz bozulsun istemedim. Yaklaşık 5 aydır bölüm güncellemediğimin farkındayım. Bunun için hepinizden teker teker özür diliyorum. Bu yıl YGS-LYS sınavlarına hazırlandığım için kendime dahi vakit ayıramıyorum. Biliyorum bu saatten sonra yeni bölüm yayımlamam hiçbir şey değiştirmeyecek, birçoğunuz hikayeyi unutmuşsunuzdur bile. Aynı kitleyi tekrardan yakalayamayacağımı biliyorum fakat o kadar güzel mesajlar ve yorumlar aldım ki. Her ne kadar zor durumda olsam da sizi yalnız bırakmaya gönlüm el vermedi. Elimden geldiğince yeni bölüm yazmaya çalışacağım. Şimdiden anlayışınız için teşekkür ediyorum. Yorum yapmayı unutmayın, bana kendime gelmemde yardımcı oluyosunuz :)

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 26, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Evlatlık AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin