BÜRGE KİMSER
Başım deli gibi zonkluyor, hiçbir şey hatırlamıyordum.
Ellerim arkadan sıkıca bağlanmış, ağzım bir bezle kapatılmıştı.
Neredeyim ben?
Gözlerimi açar açmaz gördüğüm ilk şey minik bir klubede olduğumdu. Her şey tahtadan yapılmaydı, bağlandığım sandalye dahil. Pencereden içeri süzülen gün ışığı gözlerimi kamaştırıyordu.
Burada neler olduğunu anlamaya çalışırken kapıda beliren Batuhan'ı görmem her şeyi daha da zorlaştırmıştı.
Onu görmek dünü hatırlamama neden olmuştu.
Evet, yarım yamalak hatılıyordum.
Batuhan'ın "Özür dilerim Bürge" demesini hatırlıyordum.
Sonradan başıma geçirilen çuvalla hiçbir şey göremediğimi hatırlıyordum.
Her ne kadar debelensem de kaçamadığımı hatırlıyordum.
Hatırladıkça dehşete düşüyordum.
Gözlerime korku hakimdi. Batuhan'ın bana olan bakışlarından bunu çıkarıyordum.
O da en az benim kadar korkuyordu.
Neden? Beni kaçıran o değil miydi sanki (!)
Korkum şaşkınlığımı bastırsa da yeterince şaşkın görünüyordum.
Kaş göz işaretimle Batuhan'ın ağzımı açmasını istiyordum.
Etrafına bakındıktan sonra kimsenin olmaması onu rahatlatmıştı.
Sessiz ve sakin adımlarla yanıma yaklaşıp baş parmağını dudaklarına görütüp 'şiiiişt' işareti yaptı.
Kafamı onaylar şekilde sallamamla ağzımdaki bezi aşağı indirmesi bir oldu.
Sessiz bir şekilde şaşkınlığımı dile getirdim.
"Batuhan neredeyim ben, neden bağlıyım?!"
"Şiiişt. Sessiz ol seni duyacaklar."
"Kimler duyacak ne diyorsun Batuhan neler oluyor burda?"
Belirgin birkaç ayak sesi duyduğumuzda Batuhan panikle bezi tekrar ağzıma yerleştirip, alnıma bir öpücük kondurarak geri çekildi.
İçeri orta yaşlarda biri girdi ve küçümser bakışlarını üzerimde gezdirdikten sonra "Küçük sürtüğümüz bu mu?" diyerek koca bir kahkaha patlattı.
Batuhan tedirgin bakışlarını gizlemeye çalışarak "Evet baba..." diyebildi.
Gözlerim açılabileceğine açılmıştı.
Baba mı?
Her ne kadar fısıltı şeklinde olsa da duymuştum.
"Yarına kadar onu canlı tut evlat. Ben gidip ailesini arayacağım ;)"
Batuhan kafasını onaylar şekilde salladıktan sonra babası odada bizi başbaşa bıraktı.
"Bana biraz zaman ver Bürge. Yarım saat sonra gelip sana her şeyi açıklayacağım. Her şey için özür dilerim. Lütfen... Lütfen benden nefret etme"
Sesi endişeli geliyordu. Hızlı adımlarla odadan çıktığında düşüncelerimle başbaşa kaldım.
BORA KİMSER
Esma'nın kapımı kıracakmışcasına çalmasıyla uyandım.
Allah'ım bu kadar önemli ne olabilir Esma?!
Yatağımda doğruldum ve gözlerimi ovuşturarak ayılmaya çalıştım.
"Gelebilirsin Esma"
"Bora bey rahatsız ettiysem özür dilerim, Bürge hanım burada mıydı diye soracaktım."
Bu yüzünden mi beni uyandırdın ?
"Hayır Esma saçmalama, Bürge'nin burada ne işi var? Gidip onu odasında arasana."
Biraz sinirli, biraz huysuz bir şekilde yatağıma gömüldüm.
"Yatağı bozulmamış Bora bey. Gece eve gelmemiş."
Şaşkınlığımı gizleyemeden gömüldüğüm yatakta doğruldum. Konu artık daha çok ilgimi çekiyordu.
"Nasıl yani?"
"Arabası kapıda değil, kendisi de evde değil. Güvenlik gece eve gelmediğini söyledi."
"Gece eve gelmediğinden emin misin?"
Esma hayal kırıklığıyla 'evet' anlamında başını aşağı yukarı salladı.
"Cep telefonunu aradın mı?"
"Kapalı Bora bey."
"Annemin bundan haberi var mı?"
"Hayır, henüz haber vermedim."
"En iyisini yapmışsın Esma, sen kimseye bir şey söyleme bununla ben ilgilenirim. Eminim bir arkadaşında kalmıştır."
Söylediğim şeye kendim de inanmıyordum. Bürge böyle bir sorumsuzluk yapmazdı. Nereye giderse gitsin haber verirdi.
Esma odamdan çıkar çıkmaz duşa girip 5 dakikaya çıktım. Hızlıca üstümü giyinerek kahvaltı yapmadan evden çıktım.
İlk uğradığım yer Kahperengi oldu. İçeri giridiğimde kızların gereksiz olan hayran bakışlarını aldırmadan sinirle Furkan'ın masasına yürüdüm.
"Bürge'yi en son nerede gördünüz?"
Furkan'ın yanındaki adını bilmediğim kız heyecanla "Birkaç gün önce Batuhan'la buradaydılar." dedi ve umut dolu gözlerini gözlerime dikti.
Cevap vermeden diğer masalara göz gezdirip "Daha sonra gören oldu mu?" dedim ve cevap alamayacağımı adım gibi bildiğim için kapıya yöneldim.
"Dün akşama doğru arabasını İstiklal Caddesi'nde gördüm. Pembe olduğu için hemen tanıdım."
Arkama bakmadan kafeden çıkıp İstiklal Caddesine yol aldım.
BATUHAN KORU
"Evet baba...Tamam...Evet yemek vereceğim tabiki. Onu öldürmem korkma...Evet...Babasından istediğini aldığında onu bırakacağız değil mi?"
Telefonu sinirden yere fırlatmamak için kendimi zor tuttum.
Ona zarar gelmesi düşüncesi beni delirtiyordu.
Buna daha fazla ne kadar dayanabilirim bilmiyordum.
Umarım beni daha fazlasına zorlamazsın baba, çünkü emin ol yapmam.
Sakin olmaya çalışarak elimdeki telefonu cebime sokup içeri girdim.
Bürge'nin başında bekleyen adamı dışarı yolladıktan sonra sonunda onunla konuşabilecektim.
Hızlıca ağzındaki bezi çıkarttığımda bağırmaya başladı.
"SENİ PİSLİK AŞAĞILIK HERİF. BENİ NASIL KAÇIRIRSIN? BURADA NE İŞİM VAR BENİM! SEN KİMSİN DE BENİ ZORLA BU KLUBEDE TUTUYORSUN. HEMEN ÇÖZ BENİ! İMDAAAAAATTT! ZORLA ALI KOYULUYORUM. İMDAAAAATTT!"
Bezi tekrar ağzına tıkmak biraz zor olsa da başardım.
Daha fala bağıramıyor, artık beni dinliyordu.
Sinirden deliye dönmüş gözleri sessizliğimle sakinleşiyordu.
"Bürge ben senin tarafındayım, seni asla inciltmeyeceğimi biliyorsun. Böyle bir durumda olmayı hiç istemedim. Lanet olsun Bürge lütfen bana inan. Hepsi babamla ilgili, elim kolum bağlı. Yarın seni bırakacağız, sadece babanın istediklerimizi yapması lazım. Babamın istediklerini..."
Gözleri artık hüzünle kaplıydı. Ağlamasına engel olamadı.
"Hey hey hey... Sakin ol... Her şey geçicek sana söz veriyorum... Ağlama Bürge nolur yalvarırım..."
Elimin tersiyle nazik bir şekilde gözlerinden dökülen yaşları siliyordum.
Her ne kadar istemesem de içeri giren adamla ondan uzaklaşmak zorunda kaldım.
BORA KİMSER
Hava kararmış, hala Bürge'den haber alamamış delirmek üzereydim.
Nerdesin be Bürge?
Neredeyse bütün İstiklal Caddesi'nde yürümüş, herkese fotoğrafını göstermiştim, kimse görmemişti.
Aptal kafam! Burada insandan çok ne var, kim nasıl hatırlasın?!
Hemen telefonumdan arabasının fotoğrafını açıp birkaç kişiye sordum.
Birçoğu görmemiş fakat hayran kalmıştı.
En sonunda gören birini bulduğumda sarhoştu ve nerede gördüğünü tam olarak hatırlayamıyordu.
Tahmin ettiği her yere gitmeye razıydım. Yeter ki Bürge'yi bulayım...
Sarhoşun beni yönlendirdiği yerlerden 2.sinde arabayı buldum!
Evet, araba buradaydı ama Bürge yoktu.
Arabanın bulunduğu bölgedeki bütün otellere, barlara, mağazalara girip Bürge'nin fotoğrafını gösterdim.
Kimse daha önce görmemişti. Hayalet miydi bu kız Allah'ım!
Bu gerçeği ailemden daha fazla saklayamazdım.
Benim boyumu aşıyordu. Polise gitmeli, kapsamlı bir arama başlatmalıydık.
Eve gider gitmez annemle babamı çağırmaya merdivenlere yönelmişken annemin çığlığıyla kendimi salona attım.
"NEREDE BENİM KIZIM? NE YAPTINIZ ONA? O İYİ Mİ? HAYIR ONUN SESİNİ DUYMADAN HAKAN'I TELEFONA FALAN VERMİYORUM. ALO? ALO-"
iPad'ten yayımladığım için multimedya yok, belki gelecek bölümde :) Umarım beğenmişsinizdir.
![](https://img.wattpad.com/cover/9524839-288-k514469.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Evlatlık Aşk
Fiksi RemajaHayatının tamamını yetimhanede geçirmiş bir kızın, Türkiye'nın sayılı zengini arasında olan bir aile tarafından evlatlık edildiğini düşünün. Yeni ailesiyle her şeye sahip olan bu kız, aşka kiminle sahip olacak? Yakışıklı bir üvey ağabeyle? Yok yok...