Kuaför Suzan Abla, fön çektiği saçlarımı elindeki geniş yuvarlak fırçalara dolarken göz kırptı. "Sen bilirsin. Var mı bu Fatih'in bir dalgası?"
Tövbe estağfurullah.
Fatih Abi'nin popülaritesi düğün münasebetiyle zirve yapmıştı ve her nasıl olduysa hayran kitlesi de bana sarmıştı.
O kadar ki iki günde sorulardan, sıkıştırmalardan yıldım.
Çok da sevimli bakamadım esmer ufak tefek kadına. "Ben nereden bileyim abla? Kendisi benim değil abimin kankası olur."
"Abine bir sorsana?"
Sorayım da abim yanlış anlayıp beni oysun. "Abim hoşlanmaz öyle şeylerden."
Suzan Abla'nın ortağı Hale elinde maşa, gür kahverengi saçlarıyla cebelleşirken, yan koltukta oturan çocukluk arkadaşım Selin lafa girdi. "Abla, Fatih Abi'nin illa vardır bir takıntısı." Açık kahve gözlerini aça aça sordu. "Hiç gördün mü boş kaldığını?"
Selin, Fatih Abi'yi de abimi de severdi ama bir yandan da gıcık olurdu.
Haksız da sayılmazdı hani.
Suzan Abla hayal kırıklığıyla kafasını salladı. "Doğru dedin." Bir fırça daha sardı kafama. "Ne diyelim, Allah sahibine bağışlasın."
O sırada, Leyla kafasındaki havluyu tuta tuta koşarak salona girdi. "Fatih'i gördünüz mü? Çekmiş lacileri... Salih Abi'yle kapıdalar şimdi. Birsen Teyzeleri getirmiş. Gülay Abla'yı da alıp eve götürecekler. Sonra gelin alma, fotoğraf çekimi..."
Ne ara saçın yıkandı? Ne ara adamı gördün? Ne ara istihbaratı topladın?
Leyla'nın sözleri üzerine usta, kalfa, müşteri demeden dükkandaki bütün kızlar pencerelere yığıldı.
Selin'le bakıştık. "Manyamış bunlar." dedi.
Gülay Abla'nın eteklerini toparlayıp kuaförden çıkarmak da bize kalmış oldu böylece.
Gelinliğin öyle bir kuyruğu vardı ki ancak Cambridge Düşesi Catherine'in gelinliğiyle kapışırdı.
Yandan Selin, arkadan da ben kan ter içinde ağır adımlarla zemin kattaki kuaförün bulunduğu apartmanın girişine doğru yürüdük.
Fatih Abi de kapının önünde Gülay Abla'nın annesi Kader Teyze'yle konuşan Birsen Teyze ve annemin yanındaydı. Yanlarında Zeliha Abla'yı da görünce öyle sevindim ki.
Kazım Abi, Fatih Abi'nin korkusundan mı bilinmez, o geceden sonra ortalıkta görünmemişti.
Kadıncağız üzüntüsünden günlerdir evden dışarı adımını atmamıştı; annem ve Birsen Teyze, havası değişsin istiyorlardı muhakkak.
Fatih Abi, Gülay Abla'nın çıktığını görünce bize doğru birkaç adım attı.
Yüzünde muzip ama içten bir gülümseme vardı. "Salih düşüp bayılmasa bari. Sabahtan beri eli ayağı birbirine girdi zaten."
Gülay Abla hemen kızardı. "Ben de öyleyim valla, Fatih. Sabahtan beri yiyemedim bir şey. Her an düşüp bayılabilirim ben de."
"Aman diyeyim. Lütfen bayılmayın, bir de sizinle uğraşmayalım." Ben gelinliğin kuyruğu yere değmesin diye debelenirken Fatih Abi, Selin'e göz kırptı. "N'aber kız?"
Selin de bitmemiş topuzunu gösterdi. "İyi abi, iş güç işte. Uğraşıyoruz."
"Görüyorum. Sizin de işiniz zor tabii."
Ben alttan alttan etekleri topladıktan sonra nihayet doğrulduğumda Fatih Abi beni ancak fark etti.
Gözleri bir süre kafamda gezindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Esnaf İşi Aşk (I-II-III)
Novela Juvenil❤ Esnaf İşi Aşk'ın ilk kitabı "Ay Çarpması" ve ikinci kitabı "Güneş Tutulması" Artemis Milenyum aracılığıyla raflarda! ❤ Üçüncü kitap çok yakında Wattpad'de! ❤ Bursa Kapalı Çarşı'da nesiller boyu konfeksiyon üzerine esnaflık yapmış bir aileden gelen...