Yol boyunca Carl ile konuşmadım. Ona kızgındım ve nedenini bile bilmiyordu. O anki sevinçten sonra sadece arkadaşına sarılmıştı ama onun sayesinde arkasındaki kişi geldiği gibi kaybolmuştu. Farkında olmasa da ona öfke doluydum.
"Rose neyin var?"
Cevap vermek dahi istemiyordum. Önden yürürken kolumu çekerek beni kendine döndürdüğünde göz göze gelmek zorunda kaldım.
"Hiç."
Yürümeye devam etmek istedim ama kollarımı sıkıca tuttu ve ellerini yüzüme getirdi.
"Neredeyse ağlayacaksın. Bu hale seni kim getirdi?"
Söylesem de anlamayacağını bildiğim için sustum. Beni görmek için gelmiş olabilirdi ve ben bu şansı da kaçırmıştım. Gözlerimi sıktım ve ağlamamak için uğraş verdim. Carl'a anlatamazdım. Hiç kimseye onu anlatamazdım.
"Yorgunum. Jason'a yardım edip eve gitmek istiyorum. İstersen sen eve gidebilirsin. Bugün çok yoruldun."
"Sana söz verdim Rose. Geri dönmek yok."
Zoraki gülümsedim ve Jason'ın kafesine yürüdüm. Vardığımızda Jason çoktan işlere başlamıştı. Bizi görünce duraksadı ve gözlerini üzerimizde gezdirdi.
"Gelmeyeceksiniz sanmıştım."
"Üzgünüm Jason. Sana haber vermiştim."
"Evet gördüm."
Jason bana karşı tavırlı olmalıydı. Haklıydı. Sözümü yerine getirmek için geç kalmıştım. Hemen diğer kolileri açmaya koyulduğumda Carl boş sandalyelerden birine oturmuştu. Yorgun olmalıydı. Ellerini masada birleştirdi ve yüzünü ellerinin arasına gömdü.
"Onu getirmene gerek yoktu."
Jason'ın sözü üzerine gözüm Carl'dan Jason'a döndü. Bu kadar kaba olması beni şaşırtmaya devam ediyordu.
"Neden öyle söyledin?"
"Farkında mısın bilmiyorum ama o senden hoşlanıyor."
"Saçmalama."
Jason'ın iddiasına inanmamıştım. Elimdeki kitapları yerleştirmek için yerine koyarken gözüm tekrar Carl'a takıldı. Masaya uzanmıştı, gözleri ile bizi izliyordu. Bir anlığına düşündüm. Onunla olmak ve arkadaşlık etmek güzeldi. Birbirimize alışıyorduk. Sonrasını düşünebilir miyim diye hayal etmek istedim.
Başaramadım.
Aklımda biri zaten yer edinmiş iken başkasına yer açmak imkansızdı.Varlığı ile olmasa da ruhunu yakınlarımda hissettiğimi düşünüyordum.
Belki de ona fazla anlam katıyordum. Belki de o şu an beni unutmuştu ve kendi hayatına bakıyordu. İnandığım doğrulara göre de son söylediğim gibi olduğunu düşünüyordum.
Ama onu aklımdan tamamen atmadan başka birini düşünemeyeceğimden adım gibi emindim.
Ve bu benim en büyük iddialarımdan biri de bu olmuştu.
Bu kadar erken konuşmamam gerektiğini ise zamanla öğrenecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rosemary | Texting
Teen FictionSıradan geçen hayatım, bir gün yanlış bir numaradan gelen bir mesaj ile değişecekti. Bir mesaj, iki sevgili, bilinmeyen numara ve ben, belki de oldukça basit bir denklemdeydik. Ancak hiç bir şey umduğum veya düşündüğüm gibi olmadı. Yaşadığım her şe...