"Bu Kadarız" isimli diğer kitabıma da göz atmayı unutmayın! :)
Medya: Alçin Soydan 🌼
Alçin Soydan
Mesai saatim bittiği için eşyalarımı toparlayıp şirketten çıkmış, Arman'ın her zaman beni aldığı, şirketten biraz uzaktan kalan bir kafenin önünde gelmesini bekliyordum.
Evimize gidip temizlik, eşya yerleştirme gibi şeylerle uğraşacaktık.
Nişandan birkaç gün önce evimizin tadilatı bitmiş, arkadaşlarımızın da yardımlarıyla kısa sürede basit bir temizlik yapmıştık. Tabi eşyaları yerleştirdikçe daha detaylı temizlik yapmamız da gerekecekti.
Arman'ın arabası hemen önümde durduğunda hızlı hareket ederek ön koltuğun kapısını açtım ve kendimi koltuğa attım.
"Hoşgeldin güzelim." diyerek beni selamlayan nişanlımın yanağına uzanarak bir öpücük bıraktım. Ondan da aynı karşılığı almamla tekrar koltuğuma yerleştim. Ben emniyet kemerimi bağlarken o da arabayı hareket ettirmişti.
"Hoşbuldum aşkım."
"Günün nasıldı?"
"Toplantılarla dolu yorucu bir gündü. Gelinliğin çizimlerini bu hafta atölyeye göndermem gerekiyor, onun dışında da bir sürü çizim var önümüzdeki haftaya kadar halledilmesi gereken."
Okulumu bitirdikten sonra iş bulmak kolay olmasa da, çabalarımın karşılığını almış, pes etmeden kapılarını aşındırdığım, çok popüler olmasa da fazlasıyla başarılı bir markanın tasarım bölümünde işe başlamıştım. Kendime güvenim ve çizimlerimin beğenilmesi sayesinde bir yılda iyi bir pozisyona gelmiştim ve patronlarımla da aram fazlasıyla iyiydi.
Patronlarla aramın iyi olmasında çenemin düşük olmasının büyük katkısı vardı elbette.
İş konuşurken bile konuyu sürekli saptırıp birçok şey anlattığım için, gelinliğimi tasarlamanın çocukluk hayalim olduğunu onlara ne zaman söylediğimi tam kestiremiyordum.
Markanın kurucusu ve baş tasarımcısı olan Pınar hanımı nişanıma davet ettiğimde bu detayı bana hatırlatmış, çizimlerim hazır olduğunda onları atölyeye göndermemi ve bunu düğün hediyesi olarak kabul etmemi istemişti. Başta kabul etmemek için ısrar etmiştim ama bunun 'İstemem yan cebime koy' reddetmesi olduğunun Pınar hanım da farkındaydı. Uzatmamış, defalarca teşekkür ederek hediyesini kabul etmiştim.
Bu hediyenin, herhangi bir çalışana yapılmış herhangi bir jest olmadığının da elbette farkındaydım. Pınar hanım iyi bir insandı ama bunu yapmasının, orada bulunduğum bir yıl boyunca sıkı çalışıp tasarımlarımla markaya bir çok katkıda bulunmamla ilgili olduğunun da farkındaydım.
Fazlasıyla emek vermiştim, bu doğruydu ve elime bu fırsat geçmişken alçak gönüllülük yapıp hayallerime giden kestirme yolu görmezden gelemezdim. Bir yıllık emek çok büyütülecek bir şey olmasa da, madem Pınar hanımın gönlünden kopmuş, düğün hediyesi olarak kabul etmemi istemişti, bana da bol bol teşekkür ettikten sonra kabul etmek düşüyordu.
Şimdi, düğünüme iki ay kalmışken çizimlerimi bir an önce atölyeye göndermem gerekiyordu yoksa gelinliğim düğüne kadar asla yetişmezdi.
Şimdi bile son ana anca yetişecekti ama çizimleri istediğim şekilde tamamlamak tahminimden uzun sürmüştü.
"Sen halledersin hepsini."
Arman, kelimeleri uzatarak kurduğu cümleyle beni motive ettikten sonra sol elimi tutup parmaklarımızı kenetledi ve elimin üstüne minik bir öpücük bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FINDIK
Romance[Ara verildi.] "Fındık Ocak." Elindeki çiçek buketiyle, ismimi söyleyerek içeri giren kargo görevlisini doğum günüm olduğu için kimse garipsemese de iş yerime çiçek gönderenin kim olabileceğini tahmin edemediğim için şaşkınlıkla yanına ulaşmış, çiçe...