Medya: Arman Çınar
Oy verip yorum yapmayı unutmayın! ❤️
Nazan Aksoy
İşten çıkıp eve geleli bir buçuk saat olmuştu. Akşam yemeğimizi yedikten hemen sonra babam en sevdiği akşam aktivitesi için salona geçmiş, benim elimden içmeye bayıldığını söylediği orta şekerli kahvesini beklemeye koyulmuştu.
Kahveyi yaptıktan hemen sonra anahtarlarımı alıp evden çıkmak için kapının önüne gelmiştim. Kızlarla terasta toplanıp Fındık ve Asaf'ın randevusu hakkında durum değerlendirmesi yapacaktık.
Ayrıca Alçin'in bu konu üzerinde Fındık'a kızmasını dinleyeceğimizden de emindim. Madem gönlü vardı, bunca zaman bize neden istemediğini söylemişti? Bu Alçin için başımızı şişirmeye değer bir konuydu.
Kapının hemen yanındaki ayakkabı dolabımızdan genelde terasa çıkarken giydiğim terlikleri aldıktan sonra kapıyı açtım ve terlikleri yere attım. Ev terliklerimi çıkarıp diğerlerini giydiğimde asansörün hareket halinde olduğunda çıkardığı sesi duymuştum.
Bir kat dahi olsa merdivenlerden çıkmaya üşendiğim için durmasını beklerken, asansör birkaç saniye içinde bizim katta durdu ve içinden Cihan çıktı.
"Naber komşu kızı?" dedi ve göz kırptı, göz göze geldiğimiz ilk an.
Ve şimdiye kadar asla yaşamadığım bir şey oldu, Cihan'ın bu hareketine karşı kalbim tekledi.
"İyi, sen nasılsın?" dedikten sonra yorgun göründüğünü farkettim. "Yoğun bir gündü sanırım? Geç de kalmışsın, normalde daha erken geliyordun eve."
Yıllardır aynı şirkette çalışıyor, eve hep aynı saatte geliyordu. Karşı komşusu olarak yıllardır aynı rutinde devam eden, eve giriş çıkış saatlerini ister istemez öğrenmiştim.
"İşten ayrılmadan önce toparlamam gereken şeyler var, bir de patron yerime gelecek kişiye kolaylık olması için bazı şeyler yapmamı istedi. Çabucak bitmesi için de fazladan mesaiye kalıyorum, haliyle yorucu oluyor."
Arman, Seçkin ve Cihan'ın gençlik hayallerinden biri ortak bir şirket kurup gıda sektörüne girmekti ve yakın zamanda bunun için çalışmaya başlamışlardı. Üçü için de yorucu bir süreçti ama hayallerini gerçekleştiriyor olmaları tüm bu yorgunluğu umursamamalarını sağlıyordu.
Bizim için de, hayallerini gerçekleştirmelerine şahit olmak paha biçilemez bir mutluluktu. Hepsiyle fazlasıyla gurur duyuyordum, duyuyorduk. Yıllar içinde birbirimizin iyiliğini ve mutluluğunu her şeyden çok isteyen ve bunun için çabalayan kocaman bir aile olmuştuk.
"Çok yorma kendini, dikkat et." dediğimde içimde beliren şefkat ve sevgiyi, Cihan'a karşı normalde olduğundan ve olması gerekenden daha yoğun hissettiğini farketmiştim.
"Sen bize mi geliyordun?"
"Yok, kızlarla terasta oturacağız bu akşam."
"Dedikodu kazanı kayanayacak yani yine." deyip gülmeye başladığında, söyledikleri komik gelse de suratımı buruşturup "Ay çok komik." diyerek ters yaptım.
Cihan'a gıcıklık yapmayı birçok şeyden daha çok severdim, huyum kurusun.
"Görüşürüz madem, size iyi muhabbetler." dedikten sonra gelip yanağımdan öptü. Ben donakalırken o, beni öpmek her zaman yaptığı bir şeymiş gibi gülümsedi, anahtarıyla kapıyı açtı ve içeri girip bana el salladıktan sonra kapıyı kapattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FINDIK
Romance[Ara verildi.] "Fındık Ocak." Elindeki çiçek buketiyle, ismimi söyleyerek içeri giren kargo görevlisini doğum günüm olduğu için kimse garipsemese de iş yerime çiçek gönderenin kim olabileceğini tahmin edemediğim için şaşkınlıkla yanına ulaşmış, çiçe...