3

6.2K 297 96
                                    

Medya: Cihan Ocak

Fındık Ocak

Abimle Nazan'ın arasının düzeldiği, benim de hislerime hakim olabilmek için köşe bucak Asaf abiden kaçtığım iki haftanın sonunda, Alçin ve Arman abinin nişan günü gelip çatmıştı.

Nazan, Mehpare ve Alçin hazırlanmak için kuaföre gitmişken ben Ali abi ve Eda ablayla buluşacaktım. Birlikte nişanın yapılacağı mekana gidip her şeyin Alçin'in istediği gibi olup olmadığını kontrol edecek, daha sonra kızların yanına, kuaföre geçecek ve orada hazırlanacaktık. Kızlar elbiselerimizi götürmüşlerdi.
Eda ablayla telefonda konuşup aşağıda beni beklediklerini öğrendikten sonra elime sadece telefonumu alarak evden ayrıldım.

Apartmanın önünde duran arabaya ilerleyip arka koltuğa oturduğumda farkettiğim Asaf abi, şaşırmama sebep olsa da tepki vermekten kaçınarak ön koltukta oturan Eda abla ve Ali abiye bakarak "Günaydın." dedim.

Onlar da samimi gülümsemeleriyle "Günaydın." dediklerinde araba harekete geçmişti.

"Naber tatlış?" dedi Eda abla, her zamanki samimi tavrıyla.

Ali abi onu bizimle tanıştırdığından beri aramızdan su sızmaz olmuştu. Birlikte büyüdüğümüz grubumuza öyle bir dahil olmuştu ki, yeni tanımışız gibi değil de yıllardır hayatımızdaymış gibi hissettirmişti. Hepimize abla olmuştu.

Ali abiye de bu yakışırdı zaten.

"İyiyim Eda ablacığım, sen nasılsın? Dünya nasıl?"

Eda ablayla kısa tuttuğumuz sohbetimizden sonra arkama yaslandım.

Şimdi asıl meselemize değinebilirdik.

"Senin ne işin var burada?" dedim Asaf abiye bakarak. Abim, Seçkin abi ve Arman abiyle birlikte araba süslüyor olmaları gerekiyordu.

"Cihan'la atıştık yine, Arman da sıkıntı çıkarmayalım diye beni buraya yolladı."

Abimle araları hala düzelmemişti ve biz hala konuyu öğrenememiştik. Bize söylememek için ekstra bir çaba harcıyor gibiydiler.

"Bu küslük kabak tadı vermeye başladı haberiniz olsun."

"Onu abine söyleyeceksin, boş yere inat edip bana sataşan o!"

Sesi hafifçe yükseldiğinde kaşları da çatılmıştı. Şu an küçük bir çocuk gibi huysuzlanıyordu, bu tavrına ben de kaşlarımı çatarak tepki verdim.

"Ne yaparsanız yapın, ilgilenmiyorum." dedim ve kollarımı göğsümde birleştirdim. Bakışlarımı da Asaf abinin yüzünden alıp camdan dışarıya çevirmiştim.

Güldüğünü duyduğumda kızgın bakışlarımı yüzüne çevirdim. Saniyeler önce sinirden bağıran adam şimdi kıkır kıkır gülüyordu.

"Meraktan kuduruyorsun değil mi Fındık?"

Benim daha çok kaşlarımı çatmamın keyfini iyice yerine getirdiğini farkettiğimde, "Aman ne komik." diye mırıldandım. Nişanın yapılacağı restorana vardığımızı farketmemle Ali abinin arabayı parketmesini sabırla bekledim. 

İçeri girip görevlilerden birini bulduğumuzda Eda abla sorular sormaya başlamıştı. Ben onun yanında öylece dikilirken Asaf abi ve Ali abi de kendi aralarında konuşuyor, etrafta göz gezdiriyorlardı.

Arabada takındığı çocuksu tavırdan sonra kaşları hafif çatık, yüzünde düz bir ifadeyle duruyor olması beni şaşırtmamıştı.

O çocuksu yanını, rahat tavırlarını herkese göstermezdi. Hep birlikteyken bile sadece anlatılanlara güler, kendisi çok fazla konuşmazdı. Onun haricinde de suratında hep düz bir ifade olurdu.

FINDIK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin