"Bu Kadarız" isimli diğer kitabıma göz atmayı unutmayın! 🙏🏼
Medya: Eda Süvari
Asaf Süvari
Hayatı sürdürebilmek için nelere ihtiyaç duyarız?
Aldığımız her nefes, hayata basit bir şekilde devam edebilmemizi sağlıyor. Acıkınca yemek yiyoruz, susayınca su içiyoruz, her gece uyuyup her sabah yeni bir güne gözlerimizi açıyoruz. Arkadaşlarımızla ve ailemizle keyifli vakit geçiriyor, eğleniyor, seviyor, seviliyoruz ve hayat bu şekilde geçip gidiyor.
Hayatı yaşamaya değer kılan her şeye rağmen, tek bir insanın varlığı hayata bambaşka bir anlam katabilir mi peki? Tek bir kişinin varlığı, diğer herkesi değersizleştirebilir mi?
Aynı kişi, hiçbir şey, hiçkimseden korkmayacak kadar cesur hissetmemizi sağlarken, onu kaybetmeyi göze alamadığımız için dünyanın en korkak kişisine dönüştürebilir mi bizi?
Fındık bana tam olarak bunları yapıyordu işte.
İçimdeki en güzel hislerin kaynağı, tüm korkularımın, büyük küçük tüm hesaplarımın tek sebebi olmuştu.
Çocukluğumuzdan itibaren ara sıra bir araya gelirdik. Aramızda dört yaş olması ve Cihan'la Seçkin'in kız kardeşleriyle aynı ortamda olmak istememeleri, ailelerimizle geçirdiğimiz zamanlar dışında görüşmememizin sebeplerinden sadece birkaç tanesiydi. Lise dönemlerinde, ergenliğin zirvesinde yediğimiz haltları kızlar bilmezse ailelerimiz de öğrenmeyeceğini düşünüyor, kısacası kızların bizi ailelerimize ispiyonlayacağına inanıyorlardı.
Alçin üniversiteye başladığında Mehpare, Nazan ve Fındık lise sondaydı. Bizim de son yılımızdı, daha doğrusu öyle olması gerekiyordu ama Seçkin dışında hepimizin okulu bir yıl uzamıştı.
Ailece yediğimiz yemeklerde aslında grup olarak güzel bir ortam yakaladığımızı farketmemizle mecburi görüşmelerimiz dışında da birlikte vakit geçirmeye başlamış, kızların derslerinden arta kalan vakitlerde sürekli buluşur olmuştuk.
O zamanlara kadar Fındık benim için en yakın arkadaşımın güzelliğinin her zaman farkında olduğum kız kardeşi, mahallemin kızı ve aile dostumdu. Onu gerçekten tanımaya başladığımda, boku yediğimi anlamam çok uzun sürmemişti tabiki.
Boku yemekten kastımın Fındık'a kapılmam olduğunu anlamışsınızdır diye düşünüyorum.
O konuştukça, kişiliğini, karakterini çözdükçe dış güzelliği haricinde hayran olduğum birçok özelliğini daha öğrenmiştim.
Konuşuyor, gülüyor, duygularını açıkça yaşıyordu ve her hareketiyle beni daha çok mest ediyordu. Yıllardır bildiğim, tanıdığımı sandığım Fındık'la aslında yeni tanışıyordum. Göz göze geldiğimiz her an yüzümde yeşeren tebessüme engel olamıyordum ve bu Fındık'ın hemen bakışlarını kaçırmasına sebep oluyordu.
Kısa bir zaman sonra, tahminimce sınava az bir zaman kalması sebebiyle Fındık yanımıza daha az uğramaya başlasa da ben çoktan gönlümü ona kaptırmıştım. Gelmediği her buluşmada gözlerim kapıda, belki gelir diye bekler olmuştum.
Çoğu zaman gelmiyordu.
Yine de onu beklemek de güzeldi. Geldiği zamanlarda yaşadığım mutluluk, o zamana kadar yaşadıklarımın en güzeli oluyordu. Her görşümde bir öncekinden daha güzel hisler doğuyordu içimde.
Benim ona aşık olmam bu kadar çabuk ve kolay olmuşken onun bana karşı hislerinin olması ihtimalinin ne kadar düşük olduğunun da malesef ki farkındaydım. Hislerimi ona açarsam belki bir şeyler olabilirdi, ona kendimi sevdirmek konusunda kendime güvenim vardı ama üniversite sınavına hazırlandığı o dönemde böyle bir şey yapıp aklını karıştırmak, derslerinde olan odağını bana çevirmesini istemek sadece bencillik olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FINDIK
Romance[Ara verildi.] "Fındık Ocak." Elindeki çiçek buketiyle, ismimi söyleyerek içeri giren kargo görevlisini doğum günüm olduğu için kimse garipsemese de iş yerime çiçek gönderenin kim olabileceğini tahmin edemediğim için şaşkınlıkla yanına ulaşmış, çiçe...