-2-Adım Walter

736 38 3
                                    

Multimedya Walter ✨

Sessiz geçen yolculuktan sonra Jack arabayı iki katlı, eski ahşap evimin önünde durdurduğunda inmek ve bu gergin ortamdan kurtulmak için elimi kapıya uzattım ama o benden önce davranıp kolumu sıkıca kavradı.

"Konuştuğumuz konuda anlaştığımızı varsayıyorum."


Gözlerinin içine bakıp onaylar biçimde başımı salladım.


"Bana cevap ver."






"Tamam kimseye bir şey anlatmayacağım."

Kolumu sertçe bıraktığında arabanın kapısı açıp evime koştum. İçeri girince sırtımı kapıya yaslayıp derin derin nefesler alarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Ne kadar salaktım ben, onu takip ederken ne düşünüyordum ki. Kendi hayatıma işleri zorlaştırmak için gelmiş olmalıydım. Yerden kalkıp merdivenleri yavaş yavaş çıkarak odama yöneldiğimde babamın evde olmamasına sevindim beni neden geç geldiğim konusunda sıkıştırmasını istemiyordum ona verebilecek  cevabım yoktu çünkü. Üzerimdeki her şeyi çıkarıp kendimi sıcak suyun altına attığımda buna bayıldığımı bir kere daha anladım. Sıcak suyun altında gevşerken ellerimi başıma götürüp saçlarımı şampuanla köpürtmeye başladım. Köpük gözümün içine kaçınca acıyla bağırıp gözüme su tutup köpükten kurtulmaya çalıştım. Banyodan çıkıp hızla üzerime kıyafetleri geçirip kendimi yatağa attığımda gözlerimi kapatıp ne kadar uyumak için çalışsam da uyuyamıyordum. Ev fazla sessizdi ve bu sessizlik beni rahatsız ediyordu. Komidinin üzerinden telefonumu alıp şarkı listeme girdim, sevdiğim şarkılardan birini açıp şarkıyı tek çevrime aldım ve tekrar yatağıma gömüldüm. Sessiz ve karanlık yerlerde uyuyamazdım ben, rahatsız olurdum ve korkardım. Gözlerimi kapatıp şarkıya  odaklanmaya çalıştım.


Have you ever loved someone so much

(Birini çok sevdiniz mi hiç)

You'd give an arm for

(Kolunuzu verecek kadar?)

Not the expression

(Öyle laf olsun diye değil)

No, literally give an arm for

(Gerçekten verecek kadar?)

Yavaş yavaş uykuya dalarken şarkının nakaratı da sanki benden uzaklaşıyordu.

And when I'm gone, just carry on

(Ve ben göçtüğümde devam edin)

Don't mourn, rejoice

(Yas tutmayın)

Everytime you hear the sound of my volice

(Sesimi her duyduğunuzda mutlu olun)

Just know that, I'm lookin' down on you smilin

(Sadece bilin ki ben yukarıdan size gülümseyerek bakacağım)

And i didn't feel a thang

(Ben bir şey hissetmedim)

So baby don't feel no pain

(O yüzden bebeğim acı duyma)

Just smile back

(Sen de gülümse karşılığında)

***

Gözlerimi açar açmaz elim telefonuma gitti. Şarjı bitmişti. Banyoya geçip elimi yüzümü yıkadıktan sonra telefonumu şarja takıp kıyafet dolabımın yanına ilerledim. Hazırlanıp dışarı çıktığımda dün olanlar hiç yaşanmamış gibi yapmaya çalışıyordum. Üniversitenin önüne geldiğimde dersin başlamasına daha 45 dakika olduğunu fark edip kahve aldım ve bir banka oturup insanları izlemeye başladım. Bu dünyada yapmaktan sıkılmayacağım işlerden biriydi insanları izlemek. Kendilerine ördükleri o duvarların sağlamlığına inanıp göğüslerini gererek dururken, siz çoktan o duvarı aşıp gerçek yüzlerini görürdünüz. Çünkü olmadıkları biriymiş gibi davranmaya çalışırken fena pot kırarlardı. Kahvemi içip insanları izlemeye devam ederken gözlerim karşımda oturan çocuğa takıldı. Benim yaptığım gibi beni izliyordu, gülümseyerek. Yakalanmanın verdiği utançla yüzüm kızarırkan o gülümseyerek ayağa kalktı ve üniversitenin içine girdi. Derin bir nefes alıp banka yaslanırken üniversitenin kapısından Jack'in girdiğini görünce saçlarımla yüzümü kapatıp gizlenmeye çalıştım. Tamam bizi görmemiş gibi hayatına devam et demişlerdi ama  gözlerini bana çevirerek resmen üzerime ateş püskürttürken nasıl onu tanımamış gibi yapabilirdim. Ona bakmayı kesip çantamı taktım ve sınıfıma doğru yürümeye başladım. Duvarlarını geçemediğim kişiyi arkamda bırakarak.

***

Ders bittiğinde kendimi dışarı attım. Havasızlıktan ölmek üzereydim ve kahvaltı etmediğim için karnım acıkmıştı. Üniversitenin karşısındaki pizzacıya girip kendime pizza sipariş ettim. Pizzamı beklerken elimi cebine götürüp telefonumu aradım. Sonra aklıma evde şarja takılı kaldığı gelince sıkıntıyla nefesimi dışarı verdim. Pizzamı yerken havanın karardığını fark edip daha fazla oyalanmadan hesabı ödeyip dükkandan çıktım. Soğuk rüzgarın tenime çarpmasıyla irkilirken adımlarımı hızlandırıp yanımdan geçen taksiye bağırdım.

"Taksi!"


Taksi yanımdan önce yavaşlayıp sonra hızla  ilerlerken arkasından küfür etmeyi ihmal etmedim.

"Seni Piç kurusu, pislik herif! Neden durmuyorsun ki? Birde duruyor gibi yapıyor. O vitesler senin gö.."

"Sence de bu kadarı biraz fazla değil mi?"

Arkamdan gelen alaylı sesle yutkunup sesin kaynanığına döndüm. Karşımda gözleri baygın bir şekilde bakan çocuk duruyordu. Sarhoş muydu yoksa? Çocuk bir iki adım gerilediğimi görünce yorgunca gülümsedi.

"Hayır düşündüğün gibi sarhoş falan değilim sadece antremandan çıktım ve yorgunum o kadar, hem sarhoş bir insan bu kadar düzgün konuşabilir mi?"


Ona hak verip arkamı döndüm ve görünülerde taksi olup olmadığını kontrol ettim. Yoktu işte. Çocuk yanıma gelip



"Taksi bekliyorsan çok beklersin bu saatte boş taksi bulmam imkansız."



dedi. Sanırım haklıydı başımı sallayıp ellerimi cebime soktum. Eve nasıl gidecektim ben? Babamı arayabilirdim ama hem telefonum yanımda yoktu hem de babamı şu sıralar hiç görmüyordum ve nerede olduğu hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Ki numarasını ezbere bildiğim de söylenemezdi.


"İstersen seni evine bırakabilirim."


Ona şüpheyle bakarken kaşlarımı çatıp konuştum.



"Daha adını bile bilmediğim birine neden güveneyim ki? Belki arabana bindiğimde bana tecavüz edip, bir yerlere atacaksın, nerden bileyim beni kandırıp öldürmeyeceğini, beni öldürüp eşyalarımı çalmayacağını, kafamı koparıp köpeklere atmayacağını, vüduma çeşitli fanteziler uygulamayacağını..."



Çocuk şaskınlıkla açılmış gözleri ve ağzıyla mırıldandı.


"Tanrım...hasta mısın sen? Deli falan mısın yoksa?"

Ben kaşlarımı daha da çatarken devam etti.


"Neden seni öldüreyim ki? Hem ordan bakınca fakir gibi filan mı duruyorum ki senin eşyalarını çalayım? Ayrıca sana asla tecavüz etmem bunun için bana para versen bile. Kendini Adriana Lima falan mı sanıyorsun sen? İyilikte yaramıyor ayrıca anlattıklarına bakılırsa seni arabama almam pek mantıklı değil gibi. Ama yinede burada tek başına kalmanı istemem."


Yüzüne baktığımda gülümsedi.

"Ayrıca Walter"

Suratına bakarken ekledi.

"Adım Walter."

Beni Sevebilir Misin?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin