Beni Sevebilir Misin?

3.7K 50 4
                                    

'Bulunana kadar kayıpsın' diyordu bir parçada. Kendimi bulmak için çıktığım bu yolda birine rastlamıştım. Sanmıştım ki onu bulursam, o da beni bu hastalıklı ruh halimden çekip çıkaracak ve sonunda mutlu olacağım. Ama insan kendinden bile saklanan birini öyle kolay bulamıyormuş.

Bazen karşımıza öyle biri çıkar ki, kendimizi aynaya bakıyormuş gibi hissederiz. Evden okula giderken sokaklarda kendim gibi bir sürü insan görmüştüm. Gözlerinde ölü bir ruhun ayak izleri varmış gibi bakan insanları. Ama sanki ruhu bile yokmuş gibi yürüyen birine rastlamamıştım. Dersten çıkıp evime doğru giderken, bankta oturmuş kafasını bile kıpırdatmadan önünden geçen insanları izleyen çocuğu görünce 'Tamam' demişim.
'Seni bulursam eğer kendimi de bulabilirim.'

Buraya kadar olan kısım normaldi. Çocuğun insanları izlemesi normaldi. Ama benim peşine takılıp onu izlemem pek normal bir şey değildi. Bunu neden yaptığımı bilmiyorum bazen düşünmeden hareket ederdim. Çocuk oturduğu yerden kalkıp insanların arasına karıştığında  peşine takılıp şu an bulunduğumuz ormana kadar onu gizlice takip etmiştim. Amacım bir noktada selam verip tanışmaktı aslında ama pek de düşündüğüm gibi olmamıştı. Şu an ne mi yapıyordum?

Ölümüne koşup ormandan çıkmanın yolunu arıyordum. Omzuma uzanan elin sahibi buna izin verecek gibi durmuyordu gerçi.

"Biraz daha çırpınırsan seni şu ağaca bağlayıp giderim."

Eli omzumda yürüyorduk. Kaçmak istedim. Ayaklarımın beni nereye götüreceğini bilmiyorum ama nereye gidersem gideyim burada kalmaktan iyiydi. Ondan uzaklaşmaya çalıştım ama izin vermedi, omzumu daha çok sıktı.

"Beni bırakabilir misin?"

Omzuma iki defa pışpışlarcasına vurdu.

"Tabi. Evine kadar götürmemi de ister misin?"

"Dalga geçmeyi kes ve bırak beni."

Elimden bir şey gelmiyor olabilirdi.  Ondan kurtulmak için çelimsiz, kaçıp gitmek için yavaş olabilirdim. Böyle düşününce kötü hissettim. Omzumdaki baskı kaybolunca sözümü dinlediğini sandım, kolunu tekrar uzatıp eski yerine koyana kadar. Bir şeylerle uğraşırken bir yandan da beni tutuyordu. Saniyeler sonra yüzüme tuttuğu ışık karşısında gözlerimi kıstım. Telefonun flaşını yakmış, yüzümü inceliyordu.  Işığın etkisiyle benim onu görmem zor olmuştu.

"Beni tanıdın mı?"

Telefonu tuttuğu elini kafasına götürüp kaşımaya başladığında doğru düzgün göremez olmuştum. Işığı tekrar yüzüme tuttu.

"Hayır."

Çok doğru çünkü ben de seni tanımıyorum.


"Beni neden takip ediyordun?"

"Seni takip etmiyordum."

Telefonu kendine çevirip yüzünü aydınlattı.

"Oradan bakınca salağa mı benziyorum?"

Gözlerimi kısıp inceledim. O da bana bakarken

"Aksine baya zeki duruyorsun. Gidip bu kadar akıllı gözükmeni kutlayalım."

Diye yanıtladım. İlk gördüğümde olduğu gibi bomboş bir ifadeyle bana bakarken çatırtı sesi işittim ve birden telefonun ışığı söndü.

"Kutlama yapmay..."

Sözümü tamamlayamadan sertçe geriye doğru ittirildim. Taşlar ellerime batmış ve bu ani hareketinden dolayı şaşırmıştım.

"Emin ol kutlama yapmaya gitmiyoruz."

Diye fısıldadı. Çatırtı sesleri iyice çoğalırken elimden tutup kendine çekti. Düştüğüm yerden kalktığımda biraz ileride ay ışığının üstünü örttüğü kocaman bir göl gördüm. Silah sesi göğü yırtarcasına patlayıp kulağıma ulaştığında çığlık attım.

"Göle koş."

Başımı hızla iki yana salladım.

"Hayır."

"Ölmek istemiyorsan göle koş."

Bir göle bir ormana baktım. Gelenlerin ondan kötü olup olmadığını bilmediğimden

"Sen gelmeyecek misin?"

Diye sordum. Ellerini omzuna yerleştirdi, kulağıma  yaklaşıp

"Onlar benim için geliyor. Ben de senin için geleceğim."

Dedi. Hızla beni çekiştirip gölü yanına getirdi. Suya bakıp durduğumdan

"Atlamak istemiyor musun?"

Diye sordu. Gecenin karanlığında, sağ çıkıp çıkamayacağımı bildiğim bir yere neden atlamak isteyeyim ki? Tam ağzımı açıp cevap vereceğim sırada silah sesi tekrar duyuldu.

"Sanırım cevabın umrumda değil."

Sırtımdan ittirip beni göle attığında nefes almak için bile zamanım olmamıştı. Sanırım cevabım gerçekten umrumda değildi.

Beni Sevebilir Misin?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin