BÖLÜM 6.

127 34 8
                                    

Çok şükür bugün de en samimi dileklerimle matematik hocamın kafasının kopmasını istedim. Çok şükür bugün de en içten dileklerimle okulun yanmasını, hatta okulun yıkılmasını istedim. Çok şükür bugün de en derinden duygularımla  hocalarımın evlerini sel basmasını diledim, hadi bakalım.

Saçlarımı elimle düzelttikten sonra başımı yana çevirince masadakilerin bedduaları kulağıma dolduğunda istemsizce gülümsedim.

"Matematik hocası sınavları okumuş gençler ve verdiği tepki şu olmuş: Matematik dünyasında görülmemiş formüller gördüm, çocukların hayal gücü çok geniş galiba." dememle bir kahkaha yükseldi masadan. Kızlar tuvaletinde bizimkilerden gizlice çikolatamı yerken duymuştum bunu. Kızlar tuvaleti sadece bir tuvalet değildir. Orası aynı zamanda bir kuafördür, ağlama yeridir ve teselli bulma yeridir. En bomba dedikoduları oradan bulursunuz. Ayrıca en önemlisi erkeklere bulaştıktan sonra sığınacağınız tek yer de orasıdır. Mesela yeni arkadaşlıklar orada kurulur. Yani kızlar tuvaleti deyip geçmeyin, orası önemli bir yerdir.

Tam böyle iç sesimle düşüncelere dalmışken Vefa'nın "Bana bak kızıl kafa senin o bayat ekmek gibi sert ve ufalanıp duran sevimsiz kalbini alır, galeta unu niyetine köfteye katar sonra da o köfteyi yerim mal bebe." demesiyle gözlerimi şaşkınlıkla kırpıştırarak lanetlenmiş olduğumu bir kez daha  tescillemiş oldum.

Yankı, alayla güldükten sonra  "Acıkmış lan bu, götürün şu tosuncuğu buradan." dedi ve yumruklarımızı tokuşturup aynı anda sırıtmaya başladık.

Vefa, sinirle söylenirken yanımıza doğru gelen Demir'i görmemle bakışlarımı ona çevirdim. Masaya oturduktan sonra keyifle göz kırmasıyla yüzüne bakıp "Hayırdır pirsinkli, keyfin bayağı yerinde bakıyorum?" diye sordum. Demir'in kulağı delik olduğu için sürekli pirsinkli, çengelli, demirli gibi lakaplar takarak hitap ederdik kendisine.

"Abi, dedeme dokunmatik telefon aldım. Kuzenlerimden biri de telefonuna clash of clansı yüklemiş. Dün gece hep birlikte otururken telefona bildirim geldi. Köyünüze saldırı düzenleniyor diye. Ulan adam apar topar heyecanla ilk uçağa binip köye gitti ya."

Cümlesini bitirir bitirmez tükürerek gülmeye başladım ve tam o anda tükürüğüm genzime kaçınca da ciğerlerim çıkacak gibi öksürmeye başladım. Bir öksürük krizinin ardından en sonunda kendime gelince bir yudum su içip sakinleştim.

"Demirciğim, haline şükret bence;  beterin beteri var bak. Ablam, oğlunun her yaramazlığında modern anne olarak uzun uzun konuşuyor böyle nasihatler falan veriyor. Çocuk, o kadar bıktı ki geçen anne ne olur beni döv daha fazla konuşma diyor."

Vefa'nın oldukça tuhaf bir ailesi vardı. Onları çocukluğumdan beri tanısam da bazı huyları ve tavırları asla ama asla  değişmiyordu. Zengin bir aile olduklarından kaynaklı sanırım her şeyi konuşarak halletmeye çalışıyor, asla saygısızlığa ve laubali tavırlara gelemiyorlardı. Küfür edilmesinden bile rahatsız oldukları için yanlarında oldukça dikkatli davranmaya çalışıyorduk. Fakat Vefa, bunu umursamıyor; içinden geldiği gibi doğal bir şekilde hareket ediyordu.

Tam o anda zil çalınca hep sınıfa geçip yerlerimize tabir-i caizse yayıldık. İlk dersin tarih olmasını öğrendiğim anda  nöron sayımda ciddi bir azalma yaşadığımı fark ettim. Tarih hocası  derse girer girmez hiç vakit kaybetmeden konuyu anlatmaya başlayınca yüzümü buruşturup bu adama ayar olduğumdan kaynaklı  kafamı cama çevirip dışarıyı izlemeye başladım. O sırada bir düğün konvoyu olduğunu görünce bütün dikkatimi oraya verip bakışlarımı o yöne doğru çevirdim. Saate baktığımda henüz öğlen saatlerinde olduğumuzdan dolayı bu saatlerde düğün olmasına hâliyle epey şaşırmıştım. Gördüğüm görüntüyle sırıtıp hızla arkamı döndüm ve heyecanla Yankı'yı dürtmeye başladım.

"Adam Range Rover'ı düğün arabası yapmış, arkasına da biz mutluyuz yazdırmış. O arabaya ben binsem evlenmesem de mutlu olurum ya zaten." diye homurdandım gülüşlerimin arasından. Fakat benim çevremde akıllı bir insan olmadığı için Yankı âdeta haykırarak gülünce tarihçinin sinirli gözleri direkt beni buldu. Yutkunduktan sonra Yankı'yı işaret ederek "Hocam, lütfen bunu atın beni yok yazın Allah aşkına ya." diyerek söylenmeye başladım. Sınıftan kahkahalar yükselince daha da sinirlendi tabii adam. Pardon adam dedim.

Vefa'nın araya girmesiyle kahkahamı tutamadım daha fazla. "Hocam siz hiç problem çözerken çocuğun yaşını 318 buldunuz mu?" dedi. Şöyle bir baktığımda bayağı bayağı ciddi bir şekilde. soruyordu. Tarih dersinde olmamız dışında hiçbir problem yoktu açıkçası.

Tarihçinin "Geri zekâlı şeyler." diye söylenmesini duyunca Demir'e baktım fakat "Aslına bakarsan bu pek de umurumda değil." dediğini duyunca gözlerimi devirerek  telefonumu elime aldım ve Alaz’a bulaşmaya karar verdim.

Gönderilen: Alaz Karademir
Eğer öğretmen olsaydım sınavlarda sosyal medyadan da soru sorardım arada.

Yazdığım mesaja kıkırdarken telefonumun dakikasında titremesiyle şaşkınlık içinde gelen mesajı açıp okumaya başladım. Bu kadar erken cevap vermesini beklemiyordum doğrusu.

Gönderen: Alaz Karademir 
Sen ve saçmalıkların yüzünden sonum cidden Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi olacak, Laden.

2+1 🎈Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin