"200 metre sonra sola dönünüz."
Sabrımın son demine gelmiştim artık. Derin bir nefes aldıktan sonra içimden "Bu kadar yeter." diye mırıldandım.
"Alaz!"
Tiz çığlığım bütün arabanın içini inletirken sinirden kıpkırmızı olmuş, damarlarım şişmişti.
"Kızım, manyak mısın ne bağırıyorsun aniden?"
Alaz, ani bir frenle arabayı durdururken şaşkın gözlerle yüzüme doğru bakıyor; bu yersiz çıkışıma anlam vermeye çalışıyordu.
"Ya bu navigasyon neden kız ha? Kapat artık şunu."
Hayır, kesinlikle navigasyon sesini kıskanmıyordum!
"O ses senden mi çıktı?"
Artık nasıl bağırdıysam Atlas bile inanmakta güçlük çekiyor, tuhaf bakışlarla bizi izliyordu. Sinirlenince kesinlikle ben, ben değildim.
Aklıma gelen düşünceyle gözlerim tekrardan ardına kadar açıldı.
"Yine ne oldu da açtın gözlerini kocaman?"
Işık hızıyla Alaz'a döndükten sonra
"Orada çok kız yoktur değil mi? Ya sana bakarlarsa?" diye hızlı hızlı konuşmaya başladığımda başını iki yana sallayarak gülmeye başladı.
"Tüm Rize'yi kurşundan geçiririm şerefsizim."Alaz, gülmeye devam ederken sessizce önüme döndüm. Ben bu kurşun işini düşüneyim en iyisi.
"100 metre sonra kavşaktan sağa dönünüz."
Bu hâlâ susmadı mı ya? Derin bir nefes aldıktan sonra gözlerimi kısarak navigasyona bakıp sinirle konuşmaya başladım.
"Ulan sanane sanane. İster dönerim ister dönmem, bu seni hiç alakadar etmez. Bir tıkıma bakarsın, ne konuşuyorsun hala?"
Navigasyon ile kavga eden tek değişik insan bendim sanırım. Kıskançlık başıma vurmuş, beni bambaşka bir insana çevirmişti.
"O az önce navigasyona mı bağırdı öyle?"
Abim, şok olmuş gözlerle bana bakarken "Ailenin yüz karası seni, kurban olduğum Rabbim; beyin yerine bok doldurmuş sanki." diye söylenirken bıkkınlıkla gözlerimi devirdim. Alaz'a baktığımda gülmemek için kendini sıkıyordu. Yılmış bir yüz ifadesiyle abime döndükten sonra konuşmaya başladım.
"Abi, ben evlatlık olabilir miyim acaba?"
"Öyle bir şansımız olsa seni mi seçerdik amına koduğumun malı. "
Kaşlarımı çatarak abime baktığımda Vefa ve Atlas, anırarak gülerken küfür etmeye başladım.
"Yemin ederim Cennet Mahallesindeki kanepe gibiyim, sürekli yıkılıyorum."
Vefa, bu cümlem üzerine büyük bir kahkaha atınca dayanamayıp bende gülmeye başladım.
"Laden."
Alaz, gülmemek için dudaklarını birbirine bastırmış, tuhaf bakışlarla yüzüme bakıyordu.
"Alaz."
"Laden."
"Meriç. "
"He gerizekalı."
Abim, yine her zamanki gibi farkını ortaya koyunca homurdanarak önüme döndüm.
Alaz'ın babaannesinin evine gitmek için sabah erkenden yola çıkmıştık. Kumsal, aniden kararından vazgeçmiş ve gelmemişti. Gelmeyeceğini söylediği zaman çaktırmadan gülsem de Alaz, bunu fark etmiş ve belli etmemeye çalışarak o da benimle birlikte sırıtmıştı. Onun gelmeyeceğini duyunca asıl keyfim yerine gelmiş, güzel bir tatil geçirmeye karar vermiştim. Hava güneşli olmasına rağmen oldukça serindi. Koltuğumu geriye doğru ayarladıktan sonra iyice yayıldım. Arabanın içi sıcak olduğundan kaynaklı uykum gelmişti.
"Abim, gel kucağımda geçir bütün yolu istersen ha?"
Abimin söylenmesini duyunca başımı arkaya çevirerek abime baktım.
"Sen sus kız düşkünü. Benim sevgilimin arabası bu, vallahi atarım seni aşağı."
"Senin sevgilin benim kaç yıllık arkadaşım lan." dedikten sonra sırıtıp göz kırpınca dilimi çıkarıp tekrardan önüme döndüm. Abimle aramızda bir süredir belirgin bir soğukluk vardı. İkimiz de bunun farkında olsak da şu an hiçbir şey olmamış gibi davranıyorduk. Eh, hâliyle işime gelmişti bu da. Ne de olsa şu anda abimle aramıza girecek bir Kumsal sürtüğü yoktu. Keyifle gülümseyerek yolu seyretmeye başladım.
"Laden, şu kulaklığı verir misin?"
Vefa'nın sesi ile düşüncelerimden ayrılarak dikkatimi ona verdim, camın önündeki kulaklığı istiyordu.
"Yalvar önce. "
Vefa dışında herkes gülerken o ise bu tepkiyi vermemi beklemediği için anlık şok yaşıyor, sinirle yüzüme bakarak kendi kendine söyleniyordu.
"Lan versene şunu. "
Dil çıkararak yüzüne bakmaya başlayarak sinir bozucu bir şekilde sırıttım. Bazen içimdeki küçük kız çocuğunu özlüyordum.
"Ağla, kudur." dedikten sonra kahkaha atmaya başladım. Abim, yumruk yaptığı elini bana doğru uzattı ve yumruklarımızı tokuşturarak aynı anda gülmeye devam ettik. Vefa, gittikçe daha da sinirlenirken bir yandan da Atlas ile kavga ediyordu. Sen nasıl bana gülersin adlı bir dizi çekiyorlardı arkada âdeta.
Daha fazla uzatmamak adına kulaklığı alıp Vefa'ya uzattığımda sinsice bir bakış attıktan sonra kulaklığı alıp aniden Atlas'ı boğmaya başladı.
Araba aniden durunca hepimiz pür dikkat Alaz'a bakmaya başladık. Başıyla az ilerideki marketi gösterince derin bir nefes aldım. Oldukça acıkmıştım fakat yol tuttuğu için yemek yiyemiyordum. Hep birlikte arabadan indikten sonra markete doğru yürürken soğuk hava yüzümü yalayıp yutarken montuma iyice sarıldım. Abim, telefonda Kumsal ile konuşuyordu sanırım. Bana bakınca kafamı ne var dercesine salladığımda gözlerini devirip konuşmaya kaldığı yerden devam etti. Alaz, yanıma gelip elimi tuttuktan sonra alnımdan öpünce yüzüne aşkla bakıp sıkıca sarıldım. Saatlerdir araba kullanıyordu ve göz altları yorgunluktan dolayı şişmişti. Elimi göz altlarına götürüp dokunduğumda parmak uçlarımın sızladığını hissettim. Yanımda olmasına rağmen onu sürekli özlüyordum. Siyah kaşe montunun yakasını çektikten sonra elimi tutarak yavaş adımlarla yürümeye başladık.
Vefa ve Atlas, bir şeyler konuşurken birkaç saniye onlara baktım. En kısa zamanda kankalık görevimi yerine getirerek Atlas'ı kenara çekip aralarını yapmalıydım. Markete doğru ilerlerken abimin sesini duyunca sinirle ona doğru döndüm.
"Laden'in de sana selamı var güzelim."
Ne? Şimdi sıçtım ağzına işte.
"Yalan söyleme Meriç, ben selam falan söylemedim o kıza. " diye bağırdığımda abim, sinirle bana bakıyordu ama bunu pek de umursamadım.
Vefa ve Atlas, çoktan markete girmiş; bir şeyler almaya başlamışlardı. Alaz ile içeri girdiğimiz anda klimanın sıcak havası içimizi ısıttı. Reyonları gezerken görevli kızın bakışları sürekli Koreldeydi. Sakin kalmaya çalışarak ellerimizi kızın gözüne sokmak istercesine salladığım sırada Alaz, ne yaptığımı anladığından gülüyordu.
"Gülme."
"Neden?"
Baygın bir şekilde Alaz'a baktıktan sonra dudaklarımı araladım.
"Kız görür falan uğraştırma beni şimdi."
Dudakları yana doğru kıvrılınca yutkunarak mimiklerini izlemeye başladım. Yapma işte şu hareketi bizdeki de kalp yani.
"Allah'ın yarattığı nimeti nasıl parayla satarsınız lan?"
Vefa'nın sesi kulağıma dolduğunda ne saçmalıyorsun dercesine bir bakış atıp önüme döndüm tekrardan.
Marketten 4 poşet alışveriş yapmıştık. Abimler, ücreti öderken kasiyer kız çaktırmadan Atlas'ı kesiyordu. Vefa'yı dürtüp kızı işaret edince kaşları anında çatıldı ve bakışları ışık hızıyla Atlas'a döndü.. Vefa'nın kulağına eğilip fısıldadım.
"Atlas'a de ki; kardeş bak açıldın açıldın, açılmadın dükkanın önünü kapatma."
Gülmeye başlayınca bende kıkırdamaya başladım.
Kesin aşık olmuştu.
"Bacım, önüne dönsen diyorum hani; çocuğa bakışlarınla tecevüz ettin resmen."
Kız bir şeyler söylemeye çalışırken Vefa laflarını bir bir sokuyor, asla istifini bozmuyordu. Alaz, yanıma gelip elimi tutunca pür dikkat Alaz'a bakan görevli kıza dönüp hareket çektim ve gülerek marketten çıktık.
Yolun geri kalanı sakin geçmişti. Abim, arada bir bize şarkı söylemişti. Atlas, her ne kadar Alaz'a dinlenmesini, arabayı biraz da kendisinin kullanacağını söylese de Alaz, buna izin vermemişti. Bir ara Vefa, başını Atlas'ın omzuna yaslamıştı ve ikisi öyle uyurken gizlice resimlerini çekmiştim.
Yakışıyorlardı pezevenkler.
Alaz, oldukça yorgundu. Uyuyakalır diye korkmuş, bu yüzden de bende hiç uyumamıştım. Gözlerim acıyordu artık fakat belli etmemeye çalışıyordum. Gün batımına doğru neyse ki Rize'ye varmıştık.
Dışarıda ihtişamlı bir manzara beni karşılamıştı. Derin bir nefes çektim ciğerlerime ve bu güzel manzarayı doya doya izledim. Dört bir yanımız yemyeşildi.
"Temiz hava astımına iyi gelir belki abim."
Gülümsedim.
"Belki."
Alaz'ın babaannesi kapıda karşıladı bizi.
"Uyyyy uşağum."
Şivesi beni gülümsetmişti. Nur gibi bir tonton yüzü vardı. Başına Karadeniz'e özgü yazma gibi bir şey bağlamıştı. Ve bu onu benim gözümde özel kılmıştı. Ahşap bir evdi. Kocaman bahçesi, göz alabildiğine bir manzarası vardı.
"Laden, etrafı incelemeyi bitirdiysen içeri gel artık."
Valizleri taşıma işi bitmiş, herkes eve doğru gidiyordu. Alel acele Alaz'ın yanına gittim ve beraber içeri geçtik. Abimler, şöminenin etrafına toplanmış ısınmaya çalışıyorlardı.
"Hoş geldun gelin hanum." diye bir ses duyunca utanmıştım. Yanaklarım kızarırken yardım istercesine Korel'e baktım.
"Oyyy sultanım utandurdun yavuklimi da."
Bir insan şiveyle konuşunca bile yakışıklı olur mu yahu?
Vefa ve Atlas, kendi aralarında bir şeyler konuşup gülüyorlardı.
"Elleşmeyun ula kırarum kafanizi."
Alaz'ın babaannesi gidip Vefa ve Atlas'ı ayırınca istemsizce kahkaha atmaya başladım. İçeri giren beyaz sakallı amca ile hepimiz saygıdan ötürü ayağa kalktık. Sanırım gelen kişi, Alaz'ın dedesiydiAlaz'ın ansızın gözlerinin içi parlarken "Ooo, dedem gelmiş." deyince tahminimde yanılmadığımı fark ettim.
"Gel buraya eşek sıpası seni."
Alaz, dedesi ile sarılınca hafifçe gülümseyerek onları izlemeye başladım. Daha sonra da hepimiz tanışmaya başladık. O kadar içten sarılmıştı ki samimiyeti yüreğime dokunmuş, tenimi yakmıştı. Saçlarımı okşayıp kocaman gülümsedi bana Nazım dede. İsminin güzelliğiyle gözlerimi kırpıştırıp samimiyet kokan bu evde kendimi evimde gibi hissetmiştim açıkçası. Akşam yemeği için sofrayı kurmaya başladık. Hamsi tava, hamsili ekmek, kuymak, salata, kaymaklı ekmek kadayıfı ve daha adını bilmediğim yöresel yemekler vardı. Alaz'ın babaannesi yani Füsun Nine döktürmüştü âdeta. Gülünce yanağında çok hafif bir gamze oluşuyordu. Parmağında da çok eski bir yüzük vardı fakat oldukça güzeldi. Yaşlı olmasına rağmen aşırı neşeli ve hızlı hareket ediyordu. Enerjisi beni oldukça hayrete düşürmüştü. Ben o yaşa gelsem daha götümü yerden kaldırırsam tövbe.
"Yemek hazır buyurun softaya."
Vefa, gidip bizimkileri çağırmıştı.
Nazım dede ve Füsun nine baş köşeye oturmuşlardı. Alaz, abim ve Atlas, yan yana oturmuştu. Alaz'ın karşısına ise ben, benim yanıma da Vefa oturmuştu.
Başımı kaldırmamla Alaz ile göz göze gelmiştik. Saatlerdir sarılmamıştım ona. İçim âdeta özlemle yandı tutuşurken göz kırpınca yutkundum ve Nazım dedenin bize baktığını görünce utançla başımı eğdim. Yanaklarım alev alev olmuş, elim ayağım birbirine karışmıştı.
Yaklaşık bir yarım saat sonra yemek faslı bitmiş, hep beraber salonda oturuyorduk.
Nazım dede tulum, Füsun nine ise kemençe çalıyor; bizler de şarkı söyleyerek onlara eşlik ediyorduk.
Abime baktığımda uzun zaman sonra ilk kez bu kadar içten güldüğünü görünce mutlulukla onu izledim. Vefa ve Atlas, bu güzel anı videoya çekiyor; bir yandan da neşeyle şarkı söylemeye çalışıyorlardı. Atlas, bir ara ayağa kalkıp horon oynayınca dayanamayarak kahkaha atmış; saatlerce dalga geçmiştim onunla. Bakışlarım aniden Alaz'a kaydığında çaktırmadan başıyla mutfağı işaret edip ayaklandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2+1 🎈
HumorAbisini kendi vesikalık resminden bile kıskanan bir kız düşünün. O tam olarak ben oluyorum işte. Sakarlığın vücut bulmuş hali olarak gelmişim dünyaya âdeta. Sucukla selfie çeken bir abiniz varsa siz=ben demektir. Sevgilimin olmama şekli hayatın ban...